A: Şu oturuştaki asalete bak

A: Kraliçe Elizabeth görse diz çöküp imana gelir aq

Nida: İşsiz misin?

A: Evet benim işimde gücümde sensin

Nida: Az önce yok dondurma gibisin yok birazcık yesem erir misin diyen de ebemdi zaten

Nida: Ebeler aşkına

A: Dnndndmdm

A: Hele şu fotoğrafının şirinliği

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

A: Hele şu fotoğrafının şirinliği

A: Kaburgalarımın arasında saklamak istiyorum seni

A: Lan valla aşırı şirinsin djdjdkd

Nida: Dalga mı geçiyorsun?

A: Yok tsunami

Yazdığı mesaja cevap yazacaktım ki bir el arkamdan uzanıp telefonu elimden çekip aldı. İrkilerek ayağa kalktığımda bunun Sıçan Mert'ten başkası olamayacağını anlamıştım.

"Ver lan telefonumu," dedim bağırarak. Sinsice gülüp sınıfın ortasına yürümeye başladı.

"Aşırı şirinsin... Seni seviyorum geri zekâlı..." Mert bağıra bağıra mesajlarımı okumaya başladığında sırayı hızla ittirip olduğum yerden çıktım.

"Sıçan Mert senin ağzına sıçam," diyerek tekrar bağırdım. Ardından sınıfın içinde onu kovalamaya başladım. Gıcık bir şekilde gülerek mesajları okumaya devam etti.

"Âşk zaten deliliktir," dediği anda hem onun hemde sınıftaki diğer katıksız andavalların ağzı o şeklini aldı.

"Vay vay," diyerek kaçmaya devam ettiğinde sıraların üzerine çıktım. En önde ki inek Meltem bana bakıp ince sesini cırlattı. "Defterimi çiğnedin."

"İyi ye o zaman sende," dedim umursamadan.

"Lan senin ağzına sıçarım ver şu telefonu," diyerek tekrar bağırdım. Sıraların üzerine basa basa onu yakalamaya çalıştım. Allah'ım bütünüyle ifşa olmuştum. Sorun ifşa olmam değildi, mesajlarımın okunmasıydı. Hemde sadece Mustafa ve ben biliyorken şimdi herkesin öğrenmiş olmasıydı.

"Demek A," dedi Sıçan Mert keskin bir sesle. "Kimmiş bu A?"

"Benim o A," diye bir ses duyulduğunda olduğum yerde kalıp sınıfın kapısına baktım. Mustafa dimdik bir şekilde durmuş kızgın bakışlarını Mert'e yöneltmişti.

"Ama sen fazla götten birisin," diyerek Mert'in elindeki telefonu hızla alıp bana fırlatırken zaman kaybetmeden ona bir yumruk geçirdi. Sınıftaki herkes bağırmaya başlarken ben keyifle güldüm.

Yiğidim benim. Hah az da şu tarafa vur. Oh oh.

"Hadi eğlenmiyor musun?" dedi Mustafa keyif alır gibi ama sesinde belli bir sinir de hâkimdi.

Mert sıraların birinin üzerine yattığında Mustafa yakasını kavrayıp onu kaldırdı. "Şerefsiz utanmıyor musun bir kızın özeline bakmaya. Sen kimsin lan pezevenk?"

Mustafa'yı ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Sınıf kapısına baktığımda diğer sınıftan öğrenciler meraklı bakışları hem benim hemde Mustafa'nın üzerindeydi.

Bok var gelin gelin.

"Adam olacaksın lan, yoksa lakabına yakışır bir biçimde senin ağzına sıçarım. Hem de ne sıçma."

Mustafa burnundan soluyarak Mert'e bir kez daha vurduğunda Mert elini dudağına götürdü. Kan lekesi içimi ekşitmişti.

"Ne oluyor burada?"

Hah bir siz eksiktiniz müdürüm.

"Hocam," dedi Mert nefes almaya çalışarak. "Şikayetçiyim bunlardan."

"Lan bak hâlâ konuşuyor," dedi Mustafa dişlerini sıkıp Mert'e bakarak.

"Kesin tantanayı kesin," dedi Müdür Bey ardından şaşkın bakışları beni buldu. "Kızım sen ne yapıyorsun orada?"

Şimdi ben buraya nasıl çıktım, niçin çıktım? Bunu izaha gerek yok, gördünüz yürüdüm çıktım. Ama çıkmamışta olabilirim.

"Hocam," dedim yere atlayarak.

"Yok hocası hacısı," deyip gözleri bizi buldu.

"Derhal odama."

SEVİLİYORSUNUZ ❤ ❤

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin