-15-

1.1K 66 4
                                    

Bölüme geçmeden önce bu kısmı okumanızı istiyorum ^^

Bu hikayeyi çok severek yazıyorum ve bölümleri elimden geldiğince uzun ve akıcı tutmaya çalışıyorum umarım bir şeyler becerebiliyorumdur. Açıkçası biraz motivasyona ihtiyacım var sanırım. Bu yüzden tüm okurlarımdan kısa da olsa yorum rica ediyorum. İlham pericikleri çekip gitmiş gibi hissediyorum ve biraz desteğe ihtiyacım var.

Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalaaaar ^^

Leandre kapıyı açar açmaz biri üzerine çullanıp ona tekmeler ve yumruklar savurmaya başlamıştı. Orta boyu ve saç kesiminden anladığım kadarıyla bu kesinlikle Arthur'du. Baştan ayağa simsiyah giyinmiş yüzü gözü yara bere haldeydi.

Yerime sendeleyerek o tarafa gitmeye çalıştım çünkü Leandre, Arthur'u tanımadığından karşılık vermek üzereydi. Arthur pısırık biri olmasa da bir vampirle boy ölçüşemeyeceğini biliyordu.

"Leandre, o benim ağabeyim !" diye bağırarak kaldırdığı yumruğunu indirmesini sağladım. Sarhoş ruh halim biraz baskı yapsada kendimi iyi hissediyordum. Bu yüzden hızlı ve dengeli adımlarla Arthur'un yanına gidip sarılmak için kollarımı açtım.

Fakat o anda hiç beklemediğim bir şey oldu ve Arthur sol elini kaldırarak bana tokat attı !

Dean bu tokattan sonra hırsla Arthur'u duvara yapıştırıp bir yumruk geçirdi. Ben ise yere düşmüş hiç kımıldamadan duruyordum. Arthur bana hiçbir zaman, asla el kaldırmamış tek kişiydi. Hatta Dean ve Leandre bile bana zarar vermişti ama o, bunu hiç yapmamıştı. Bu tokadın bende yarattığı ağır etkinin sebebi tamamen buydu.

Leandre ve Dean, Arthur'un birer koluna asılıp konuşturmaya çalışıyorlardı. Benim gibi kafası güzel olan Arthur sadece bana bakarak "Pislik, vampirlerin oyuncağı olmuşsun ! Bizi bırakıp bunlar için mi gittin? Bu köşk için mi? Sen artık benim kardeşim falan değilsin ! S*rtük!" diye bağırıyordu.

Şok içinde söylediklerini dinlerken onun neden bu kadar çığrından çıktığını düşünüyordum. Gerçekten onların oyuncağı mı olmuştum?

Vlademir yanıma çöküp tedirgin ve kesik hareketlerle kollarını etrafıma doladı. İlk kez birine bu amaçla sarıldığını tahmin ediyordum. Teselli etmek amacıyla.

Kollarına karşılık verirken birden her yer hükümet ajanlarıyla doldu. Koyu lacivert, deri bir tulum giymiş olan yaklaşık yirmi kişi etrafımızı ablukaya almış ellerindeki tahminimce tahta ve gümüş kurşun dolu silahları bize doldurtmuştu.

Hükümet vampirlerle ihbar veya bir katliam durumum olmadıkça fazla karşı karşıya gelmezdi. Şimdiki baskının neden olduğu çok barizdi. Arthur yerimizi öğrenir öğrenmez GVA'ları** çağırtmıştı.

GVA'lar hükümetin yönlendirdiği en gizli projenin başında yer alıyorlardı. Bu proje vampirlerle olan husumetleriydi. Başkan vampirlerden ölesiye korktuğu için vampirleri bastırabilecek her fikre sıcak bakıyordu. Konuşmalarından da anlaşıldığı kadarıyla en büyük korkusu vampir-insan savaşının çıkmasıydı. Korkusu kimin kazanacağının kesinliğinden kaynaklanıyor olmalıydı.

Bakışlarım kolları etrafımı saran Vlademir ile çakıştığında yüzünde ürkütücü bir ifade gördüm. Kesinlikle tüm GVA'ları öldürebilirdi fakat Arthur'a olan öldürücü bakışları beni daha çok tedirgin ediyordu.

"Arthur Harris'i bırakın !" Diye komut veren kişi GVA takımının başkanı olduğunu belli eden geniş omuzlu ve iri yarı bir adamdı. Elinde tuttuğu silah oldukça büyüktü ve tüm şarjörün dolu olduğundan emin olmamızı sağlayacak kadar güvenli tutuluyordu.

KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin