Melinda'nın heyecanlı kalp atışları ahenkli melodi gibiydi. Zihnimdeki sağduyu tamamen yok olmuştu. Kollarımdaki kişi bakmaya kıyamadığım sevgilim değil de yakaladığım bir avdı benim için.

Dudağından emdiğim kan bir süre sonra yetersiz gelmeye başladı. Daha fazla istiyordum. Doymak bilmeyen açgözlü bir vampirdim ben.

Melinda'yı tutup yere eğdim. Dudağımı dudağından çektiğimde Melinda'nın "Yeter aşkım" diyen sesini işittim. Ama sanki rüyada duyulan ses gibiydi; çok uzaktı.

Boynuna sivri dişlerimi geçirdim. Melinda boğuk sesle "Ah!" çekti. Umursamadım. Arzu ettiğim dudaklarımdan boğazıma doğru akıyordu.

Her yudumda Melinda'nın "Yeter!" dediğini duydum. Benden kaçabilirmiş gibi kollarımdan kurtulmaya çalışıyordu. Kaçmak için yaptığı her hamlesinde ona daha sıkı sarıldım.

Isırığım artık hoşuna gitmiyordu. Canı yanıyordu. Kalp atışları yavaşlamıştı. Bana direnemiyordu. Sesi bile çıkmıyordu. Sona yaklaştığımı biliyordum. Vücudu soğumaya başlamıştı ve tabi kanı da.

"Seni seviyorum..." dediğini duydum. Fısıltı denecek bir tonda söylemişti. Fakat zihnimde yankılanmıştı. Söylediği beni ezip geçti.

"Sevdim... Sevdim" diye yankılanan sesle kendime geldim. Kırmızı şehvet etrafımızda yok oldu. Melinda'yla baktım. Berbat görünüyordu.

"Ne yaptım ben! Aşkım!"

Çimenlerin üstüne yatırdım onu. Dudakları, boynu kan içindeydi. Kalp atışları çok azdı. Çok kan kaybetmişti. Kucaklayıp evine götürmeye karar verdim. Dadısı yapılması gerekeni bilirdi. Koşarken yaptıklarımı düşününce çıldıracak gibiydim ama bir vampirdim. Daha önce hiçbir insana bu kadar yakınlaşmamıştım. Ne zaman durmam gerektiğini avımda biliyordum ama kollarımdaki sevdiğim biri olduğunda daha erken durmam gerekti. Çok korkuyordum.

O ölürse, hem de benim açgözlü tarafımdan yüzünden, ne yapardım. Kalp atışları hissedilmeyecek gibiydi. Elimden geldiğince hızlı koşuyordum. Onu evine götürdüğümde dadısına, bunu ona benim yaptığımı söyleyemezdim.

Melinda'nın odasının camı açıktı. Hızımı kaybetmeden bahçe girişini geçtim. Ona daha fazla zarar vermemek için olabildiğince dikkatle hareket ediyordum. Kapı zilini ard arda çaldım. Mary kapıyı açar açmaz gözleri kollarım arasındaki meleğe kaydı. Gözlerini fal taşı gibi açtı.

"Melinda! Ona ne oldu?" dedi.

"Acele edin. Yardımınıza ihtiyacı var" diyerek Mary'i itip merdivenlerden çıktım. Mary tam arkamdaydı. Telaşla ağzında bir şeyler geveliyordu.

Kendi kanına bulanmış Melinda'yı yatağına yatırdım. Mary ilk yardım çantasıyla koşarak odaya girdi. Kanayan boynuna sterile edip sargıladı.

"Ona bunu kim yaptı?" dedi. "Yoksa sen mi?"

"Saldırıya uğramış. Beni aradığında hızla bulunduğu yere gittim. Sonra da buraya getirdim. Saldıran vampir kaçmış olmalı."

Yalancı, aşağılık vampirin tekiyim!

Onu bu halde görmeye dayanamadım. " Kendine geldiğinde durumunu lütfen haber verin. Gitmem gerek."

"Ona bunu yapan aşağılık sülüğü bul ve onu öldür" dedi.

"Onu bulacağım" dedim ve odadan çıktım. Merdivenlerden inerken Mary'nin ağlama sesini duydum. Kahroluyordum. Nefsime hâkim olamamıştım. Hem de kollarımda o varken. Onu ne çok sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyordum. Ona çok acı çektirmiştim. Şeytani varlığın ta kendisiydim. Lanet olsun!

Harrison Krallığı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now