41.Bölüm

80 30 0
                                    

Ursula

"William'ı gördün mü Michael?"

"Odasında diye biliyorum majesteleri isterseniz gardiyanı Oliver'a sorun."

"Oliver ortalıkta yok. Tanrım! Deli edecekler beni bir gün. Sana da kolay gelsin. Sonra görüşürüz."

"İyi günler efendim" dedi eğilerek.

Michael'ın yanından ayrılıp ikinci kattaki odasının öne gittim. Kapıyı birkaç kez tıklatıp ona birkaç kez seslendim.

Cevap vermemişti. Uyuyor olmalıydı. Yavaşça kapıyı açıp odaya girdim. Odanın her köşesine, tabutuna baktım ama yoktu. Masanın üstünde adım yazılı bir zarf vardı.

Sevgili anneciğim Ursula,

Melinda ileyken kontrolümü kaybedip ondan beslendim. Duramadım ve onu ölüme çok yaklaştırdım. Kucaklayıp evine, dadısına, götürdüm. Dadısı onu en son gördüğümde iyileştirmeye çalışıyordu. Dadısına Melinda uyandığında beni aramasını tembihledim ama bugün dördüncü gün ve ondan hiçbir haber alamadım. Ölmüş olduğunu düşünüyorum ki öldüğüne de eminim. Onsuz yaşamanın hiçbir anlamı yok. Sevdiğim kızın kanı ellerime bulaştı. Onun katili oldum. Bu acıyla yaşayamam. Sen de ölmek istedin. Beni anlayacağını biliyorum.

Üzülmeni asla istemiyorum anneciğim ama onsuz bir hayat yok.

William

Gözyaşlarımla olduğum bu satırlar ne zaman yazılmıştı? Hızla odama gidip çekmecemdeki telefonumu elime aldım. William'ı aradım ama cevap vermiyordu. Güneş çoktan doğmuştu. Tenimdeki karıncalanmalar çok şiddetliydi. Otoparktaki arabama biner binmez camın filtresini indirdim ve kızın evinin yolunu tuttum. O sırada hala Will'i arıyordum ve o açmıyordu.

"Tanrım! Ne olur aptalca bir şey yapmasın."

Sonunda kızın evine vardım ama girişteki demir kapı kapalıydı. İnip kapıyı açmaya zaman yoktu. Daha da gaza basıp son sürat kapıya çarptım ve geçtim. Arabayı kapının önünde bırakıp duvara sıçradım ve kapalı olan camı kırarak içeri girdim.

Tanrım! Girdiğim oda oturma odasıydı. Yatak odasına geçtiğimde William'ın yatakta yattığını gördüm.

"William!"Yatakta mırıldanarak döndü. Tanrım! Şükürler olsun ki yaşıyordu. "William. Ayağa kalk!"

Uyanmıyordu. Omuzlarından tutup onu yere attım.

Gözlerini açıp şaşkınlıkla bana baktı. "Anne?"

"Neden? Tanrım! Telefonunu neden açmıyorsun?"

"Telefonumu diğer odada unutmuş olmalıyım. Burada ne işin var?

"Ne işim mi var?" Yüzüne öfkeyle tokat attım. "Ne işim mi var William? Öleceğini yazdığın mektubunu buldum."

"Ah! Özür dilerim ya. Yorgunluktan sana haber veremedim. Melinda yaşıyo..." lafını bitiremeden onu havaya kaldırdım.

"Özür dilerim demek! Özür dilerim yeterli mi sence? Bana neler yaşattığının farkında mısın sen! Hayır, farkında değilsin. Mektup yazıp kızın evine gel. Kız yaşıyor, güneş doğuyor. Ah çok yorgunum! Burada uyuyayım. Nasılsa beni merak eden biri yok. Dimi!"

"Anne bırakır mısın lütfen! Canımı acıtıyorsun. Unuttum dedim ya neden anlamıyorsun?" Kollarımdan kurtulmaya çalışıyordu.

Harrison Krallığı (Tamamlandı)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें