37.Bölüm • Şifacıların Yeteneği

Start from the beginning
                                    

Dima sordu: "Lordum, onu buldunuz mu? O nerede?"

Sergei adımlarını Kral Lev'i buldukları yere iliştirdi. "Kaybedecek vakit yok. Çabuk gitmemiz lazım." Hızlı adımlarla yürürken, diğerlerinin arkasından ne hızla geldiğini çatırdayan kuru yaprak ve çalıların kırılma seslerinden anlıyordu. "Gittiğinizde görürsünüz."

Elena arkadan homurdandı. "Hadi ama! Onu buldunuz mu lordum? Bu soruyu cevaplayın bari."

Irina, "Bizi merak içinde bırakıyorsunuz," diye söylendi kısık sesle.

Bu söylenmeleri pek de umursamayan Sergei donuk bakışlarını yere çekti. Ama insanları merakta bırakmak istemiyordu. "Bulduk," diye mırıldandı. "Ama biraz yaralı..."

Irina'dan boğuk bir ses çıktı. "Ne?" diye sordu durarak. "Nasıl?"

"Ne yaralanması?" dedi Alek. Şaşkınlığı yüzüne yansıyordu.

Diğerlerinin konuşmasına müsaade etmeyen Sergei boğazını temizledi. "Bilmiyoruz," diye mırıldandı. Adımları koşarcasına hızlıydı. "Şimdi çabuk olmamız gerek. Şifacılar! Ne yapacağınızı biliyorsunuzdur herhalde."

"Biliyoruz lordum," dedi Elena buruk sesiyle.

Sonunda Kral Lev'in yanına geldiklerinde Yelena'nın, Kral Lev'in başını dizlerinin üzerine koyduğunu ve üzgünce çatık kaşlarının altındaki masmavi gözlerini onlara diktiğini gördüler.

Herkes sanki hayalet görmüş gibi kaskatı kesildi.

Elena'nın gözleri sonunda kadar açılmıştı ve aralanan ağzına ellerini götürmüştü. "Aman!" dedi ağlamaklı sesiyle. "Resmen facia!"

Dima'nın ağzından belirsiz bir küfür duyuldu. Alek korku dolu yüzünü, kandan tiksinerek başka bir tarafa çevirmişti. Irina ise düşmekten korkuyormuş gibi bir ağacın dalından destek alıyordu. Arbaleti yere düşmüştü.

"Şifacılar!" diye bağırdı Yelena. "Ne bekliyorsunuz? Hemen gelin ve onu iyileştirin."

Irina ve Elena hızlı adımlar ile Kral Lev ile Yelena'nın yanına gitti ve ikisi aynı anda çimenlerin üzerine oturdu.

Irina yüzünü buruşturdu. "Kraliçem," diye mırıldandı benimsenmiş kelime telaffuzuyla. "Açık yaralara müdahale edebiliriz fakat sağlığına fazlasıyla zarar vermiş içsel şey için elimizden bir şey gelmez. Onun basit iç ve dış yaralarını iyileştirdikten sonra, aşırı ciddi bir şey varsa, -umarım ki öyle bir şey olmamıştır- onu derhal saraya götürüp hekim kadına göstermemiz gerek. Ve zehirci kız Sonja'nın şifalı içkilerinden içirmemiz gerek."

Elena elini yaralara koyarken sertçe yutkundu. "Tanrım! Bunu kim, neden yapmış olabilir ki? Kim onun düşmanı olabilir? Daha birkaç saat önce sapasağlam bir şekilde aramızdaydı. Asıl şaşırdığım şey bu."

"Düşman her yerdedir," diye söylendi Yelena. Ardından sesini yükseltti, "Söylenmeyi bırakın da işinizi yapın!"

Elena kafasını salladı. "İlk hangimiz yapalım?" diye sordu arkadaşına.

"Ben yapayım. Bu konuda daha uzmanım. Benden sonra sen yap."

Elena, kızın cümlesinin altındaki 'ben senden daha uzmanım' imasını anlayarak bozulsa da belli etmedi. Burada kralının hayatı söz konusuydu. Küslüğün hiç zamanı değildi.

Irina gözlerini kapadı ve ellerini Lev'in kanlı şakağına götürdü. Derince bir nefes alındığında, dar burun delikleri genişledi. Bir anlığına sanki nefesini tutuyormuş gibi göründü. Aslında nefesini tutmuyordu. Sadece fazlasıyla sakince alıp veriyordu. Yüzünde saf bir ifade vardı. Bu işi yaparken kederden arınması gerekiyordu. Üzülmemesi, kızmaması, darılmaması... Veya herhangi bir şey... Sadece bir duygu...

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now