Dea hyun yerde oturan kızın omuzlarından kavrayıp hızla yerden kaldırdı. Son derce şık duran adam kızın üzerini çırparak düzeltiyor “Sen iyi misin kuzen?” diyordu. Eve girdiği ilk dakika etrafın siyah giyinimli adamlarla çevrilmesinden şüphelenmiş bir de odasından kafanı koparır eline veririm diye sesler duymuştu.

Hye su bakışlarını Dea Hyun’a çevirip hüzünle baktı. Kollarını boynuna dolarken hıçkırıkları serbest kalmıştı. Dayanamıyordu artık olanlara. Ailesinde en çok sevdiği insanın bugün burada olması iyi değildi. Mi na’nın “Bayan park gayet iyi efendim.” Dediğini duydu acele ile.

Bu da demek oluyordu ki kuzeninin hiçbir şeyden haberi yoktu. Göğsünden başını çekip hüzünle gözlerine baktı. En değer verdiği insan yavaşça yüzünü kavrayıp yanaklarından akan yaşları siliyordu. Fısıltı ile sorusunu yineledi.

“Sen iyi misin hye su?

Mi na telaşla yine araya girip “söyledim ya size bayan park…” derken Dea hyun öfkeyle bakmış ve sözünü kesmişti. Adamın gözlerinden ateş çıkıyordu adeta.

Dea hyun dişlerini sıkarak “Sana sorduğumu hatırlamıyorum Mi na! Hemen dışarı çık!” dedi ve bakışlarını yeniden Hye su’ya çevirdi. Cildinin bilmem kaç kat fondötenle kapalı olduğunu görebiliyordu. Gözlerinin hüzünle baktığını görebiliyordu. Fısıltı ile “Sana ne oldu?” dedi.

Neşeli, güler yüzlü kız gitmiş; yerine korkunç bir insan gelmişti sanki. Elleri kızı pürüzlenmeye başlayan yüzünde dolaşıp “bana anlatabilirsin” dedi. Onu daha önce aramadığı için çok pişmandı. Haberlerde Hye su’yu kaçıran adamların yakalandığı söylenmişti. Onların bu kıza zarar verme ihtimali ile midesi kasıldı.

Bakışlarını kızdan ayırmadan biraz başını eğip boynunda ki hafifçe oluşmaya başlayan kızarıklığa baktı. Bakışları yenden kızın yüzüne kayarken “bunu sana kim yaptı!” diye bağırdı. Kapının önünde gergin halde duran Mi na’ya dönüp “Sen!” dedi.

“Sen mi yaptın bunu!”

Sözleri tükürür gibi söylüyor tiksinti ile bakıyordu. Mi na bundan bir iki dakika önce itilirken tırnağının hye su’nun boynuna geldiğini hatırladı. Bu büyük bir sorundu. Hem Bay park hem de Dea hyun onu öldürecekti. Bir adım geri atıp “ben…” dedi ama sözler boğazına tıkanıp kalmıştı.

Bakışları hye su’ya kaydı. Az önce ettiği sözlerden dolayı şimdi pişmandı. Belki böyle bir şey söylemeseydi korurdu kendisini ama söylediği sözler yenilir yutulur cinsten değildi. Dea hyun’un öfkeli bakışlarıyla göz göze geldiğinde yeniden sesini duydu.

“Bunu sen mi yaptın diyorum sana!”

Kız korku ile olduğu yerden sıçrarken Hye su; Dea hyun’un bileğinden tutup kendisine bakmasını sağladı. Fazla sessiz kalmış kafasında fazla hesap yapmıştı. “Dea hyun…” dedi. Bakışları adamın gözlerine dikmiş birkaç dakika önce ki duygusal halinden eser kalmamıştı. Bakışlarını kısa süreli mi na’ya çevirip “Onun bir suçu yok!” dedi.

Daha sonra kavradığı bileği bırakıp fısıltı ile “buradan git lütfen…” dedi. Bakışlarına yeniden hüzün çökmüştü. Kendini kontrol etmekte zorlanıyordu. Onu da korkunç bir tehlikeye sokmak istemiyordu. Dea hyun yeniden kızın kollarını kavrarken “Hye su” dedi ama kız adamın ellerini itip hüzünle “Git buradan… Lütfen sadece beni dinle ve git…” dedi.

Elinden başka bir şey gelmiyordu. Kanı yalnız annesini kurtarmaya yeterdi. Kapıda dura kıza bakıp “Dea hyun’a kapıya kadar eşlik et ve arabasına bindiğinden emin ol!” dedi ve yeniden aynanın karşısına oturdu. Elinden başka hiçbir şey gelmiyordu. Yavaşça kapanan kapı ile “Özür dilerim Dea hyun…” dedi. Yeniden bakışlarını aynaya çevirip bekledi. Şimdilik elinde beklemek geliyordu. **

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin