BD -4. BÖLÜM: KAĞIT PARÇASI

En başından başla
                                    

"Sana sade kahve istediğimizi söyledik. Bu ne böyle?" Önünde duran kahveyi masanın üzerinde kaydırarak bana doğru itekleyen Serdar' a baktım. Bu adam daha düne kadar beni her gördüğünde sevimli hareketlen yapan adam değildi sanki.

"Önünüzde duran sade kahve zaten Serdar bey"

"Hayır bu çok acı"

"Sade kahve acı olmaz mı?"

"Hayır tatlı olur"

"Tamam Serdar bey bir daha ki sefere size sade ama şekerli bir kahve yaparım" Evinde otorite sağlayamayanlar çalıştıkları kurumlarda otorite sağlayıp hakimiyet kurmak istiyorlardı. Kendilerini tatmin etmek için de işçileri eziyorlardı. Sinirden kulaklarımdan ateş çıkıyordu ama belli etmemeye çalıştım. Ellerim titreye titreye fincanları aldım ve tepsi ile mutfağa gitmeye çalıştım. Yeniden yaptığım kahveleri tekrar servis ettim. Biraz olsun nefes alabileceğime sevinirken bu defa Hülya seslendi. Aynı anda tüm ofisin işine yardım etmem isteniyordu. Artık pes etme derecesine gelmiştim. Mesai saatimin bitmesine sayılı dakikalar kala planlanmamış bir toplantı telaşı tüm ofisi sarmıştı. Herkes toplantı odasına koşarken Şerife abla ve ben ikramlıkları hazırlıyordum.

"Sen bunları götür ben tabakları getireyim" Elime tutuşturduğu kahveleri dökmeden odaya kadar götürdüm. Kolum ile kapıyı açtım ve içeriye girdim. Tek tek bardakları masaya bıraktım peşimden de Şerife abla tabakları yerleştirdi. O sırada Zuhal oturduğu yerden kalktı ve masanın ortasına uzandı. İkimiz de aynı yöne doğru uzandığımız için ellerimiz masanın üzerinde çarpıştı ve ani bir hareketlenme ile kahve benim elime döküldü. Elime döküldüğüne yanmıyordum da masanın üzerinde açılmış olan dosyalara yandığına yanıyordum. Ben onları toparlamak için ne kadar çok uğraşmıştım. Kaç defa fotokopi makinesinin başına gidip gelmiştim.

"Dikkatli olsana biraz. Mahvettin kağıtları" ben fincanı masaya bırakıp kağıtlara uzandım.

"Çek elini çek" elimi hızla itekleyince ben de uzaklaştım. Parmak uçlarıma doğru yayılan acı ile diğer elimi üzerine koydum ve etrafa bakındım. Bir kaç kişi bana bakıyordu diğerleri masada ki dosyaları kurtarma telaşındaydı. Selman ise gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.

"Ben özür dilerim. İsteyerek olmadı" Çok nadir ağlardım ben. Öyle kolay kolay da üzülmez, etkilenmezdim ama bu defa feci canım yanmıştı. Ben bu işi yapamayacaktım. İstenmiyordum buralarda.

"Aslı kes sesini. Ne olacak şimdi ya"

"Kes sesini Zuhal. Senin işin bu dosyaları hazırlamak değil mi? Çık dışarı hepsini hazırla öyle gel."Zuhal işittikleri ile şok olmuş bir şekilde Selman' a bakakaldı. Zuhal 2in peşinden bende çıktım. Mutfağa gittiğimde elimin acısı daha da çoğalmıştı. Çeşmeye uzandım ama ben suyu açamadan elim başka bir el tarafından yakalandı.

"Neden oyalanıyorsun? Hemen suya tutsana" ben Selman' ı beklerken Kerem gelmişti. Açtığı suyun altına elimi tuttu ve bir süre bekletti.

"Elini çekersen ben kendi elimi kullanıp tedavime bakabilirim" Elimi çekmeye çalıştım ama izin vermedi. Zorla da olsa kurtardığım elimi kendime çektim ve üzerinde ki kızarıklığa baktım. Bileğime doğru uzayıp giden bir renkti. Acısı hafiflese de yavaş yavaş zonkluyordu.

"Şerife ablanın ecza deposu vardı şuralarda" Kerem kapının arkasında duran ecza deposundan rastgele bir krem alıp geldi. Üzerinde ne yazdığına da bakmamış olmalıydı ki kas gevşeticiyi elimin üzerine boca etmişti.

"Bak bu iyi gelecek" Krem elime temas ettikçe elimin acısı daha da artmıştı. Bağırmak istedim ama yapamadım.

"Elime kas gevşetici sürdüğünün farkında mısın? Ve şuan feci canım yanıyor" Ben ağlamak yerine gülümseyince Kerem' de gülümsedi. İkimizin konuşmasını bölen bir başka ses olmuştu.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin