" Ah... Bu ne kadar da güzel görünüyor... Sen mi yaptın ? "
Usulca başımı sallamakla yetindim. Daha çok yerdeki halının desenine konsantre olmuştum.
" Vay canına , ben evde bir omlet bile yapamıyorum . "
O da senin beceriksizliğin.
Açıklamak için ağzımı açmak bile zor geliyordu.
" Küçüklüğümden beri yazları burada çalışıyorum. Molly, böyle şeyleri öğretmede iyidir.
Tanrım. Şu eziyete son ver. Yemin ederim kiliseye bir keçi... Ne keçisi ? Bir boğa bağışlayacağım.
Kız ellerini birbirine çarptı ve : "Bu muhteşem ! " dedi heyecanla.
Bir boğa sürüsü de olabilir.
" Bence o kadar da iyi değil . "
Kaşlarımı çatarken Gin'e baktım ve vereceği gerekçeyi dinledim . Dışarıdan gelen soğuk hava tenimi ürpertirken , onun sinir bozucu sesini dinlemek için kendimde takaat aradım.
Yoktu. Ruhumun her yerini köşe bucak aradım ama ona karşı bütün tahammül gücümü kullanmıştım.
" Kişisel algılama ama... Bu dondurma biraz yavan. Ne bileyim ... Bir şey eksik sanki ... "
Sinirden deliye dönmüştüm. O aptal, sırf inadından bunu yapıyordu. Buna yüz kağıdına bahse girerdim.
Kollarımı birbirine kavuşturdum ve : " Önerilerinize açığız. " dedim öfkemi bastırmaya çalışırken.
" İçine biraz daha... Sevgi mi katsaydın acaba ? "
Bu bardağı taşıran son damla olmuştu.
Kendime hakim olamayarak Gin'in önündeki suyu yüzüne boşalttım ve bardağı masaya çarparken :
" Kişisel algılama ama... " diye bağırdım.
" Senin gibi bir hödüğe değil sevgimi; günahımı bile vermem ben ! "
Yumruklarımı sıktım ve üzerimdeki önlüğü yere atıp sert adımlarla dışarı çıktım. Gözlerimden yaşlar süzülürken, derin bir nefes aldım.
Kitaptaki normal bir ana karakterin burada , tam bu anda iki seçeneği olurdu.
Birincisi ; Kaçardı, giderdi ve yan karakter olarak devam ederdi.
İkincisi ; Durumuyla yüzleşirdi ve ana karakter olarak devam ederdi.
Yapım , bana birinciyi yapmayı emrediyorduysa da , karakterime ters düşen şeyi yapıp , ikinci seçeneği seçtim.
Gin ile yüzleşmeyi.
Molly'nin Yeri'ne doğru ilerlerken , aklımda tek bir soru işareti dahi kalmamıştı. Güneş , güne ihanet edip ufuğun ardına saklandığında ; kararlı adımlarla yürüyordum.
Birden geriye doğru bedenimin çekildiğini hissettim ve ağzıma bastırılan elle birlikte korkuyla gözlerimi açtım.
" Benim... Korkma... "
Gin , elini ağzımdan çektiğinde ; derin bir nefes aldım.
" Bunu yapmak zorunda mıydın ? " diye sordum nefes nefese. Kolları , beni tutan bir dayanak gibiydi.
" Benden kaçıyorsun... "
Kırık dökük sesiyle beraber beni bıraktı ve yere çöktü. Sanki... Sanki yıkılmış birine benziyordu. Gözleri acıyla kısıldı ve bacaklarını kendine çekti.
" Benim gibi bir aptalı sevemeyeceğini biliyordum ama... Biraz çabuk pes ettin. "
Yanına çöktüğümde , gözleri şaşkınlıkla benim gözlerimi buldu.
" Sadece seni sevmem yeterli mi peki ? "
Parmaklarını birbirine kenetledi ve ileriye doğru baktı.
" Sana yalan söylemeyeceğim... "
Arabalar, ana caddeden vızır vızır geçerken karanlık bastırmıştı.
" Eskiden... Sadece yakınında olmak bile yetiyordu... Ama artık gittikçe daha fazlasını istediğimi anladım... "
Başını dizlerine gömdü ve : " Sonra gideceğim dedin , ve garip bir şekilde... Artık hiç iyi değilim. " diye fısıldadı.
" Sensiz de iyi olabileceğimi düşünmüştüm ama... değilim. "
Elimi yavaşça saçlarına götürdüm ama hemen çektim...Ona dokunmak bana yasak gibi geliyordu.Sanki ona dokunsam bütün büyü bozulacak , her şey sona erecek gibi...
" Bir teklif aldım... David Farah'tan bir transfer teklifi, matematik bölümü için. " diye mırıldandım.
Gözlerini kapattı ve : " Bunu da mı yaptı ? " dedi alayla.
" Kabul etmedin değil mi ? "
Kollarımı birbirine kavuşturdum ve : "Neden kabul etmeyeyim ki ? " diye sordum.
" Burada kalmamı istediğini sanıyordum. "
" Hayallerinden vazgeçmeyeceğini sanıyordum ! " dedi aynı ses tonuyla ve eliyle ensesini ovdu.
" Yanında kalmak için hayallerimden vazgeçebilirdim... " diye fısıldadım kırık dökük sesimle. Ani duygu değişimleri beni dumura uğratıyordu.
" Senden kim bunu istedi ki ? " diye bağırdı. Sesi bütün sokakta yankılanıyordu. Demin yanımda konuşan masum Gin tamamen yok olmuştu. Bunu hissedebiliyordum.
" Bana bağırma. " dedim Sokağın ortasında insanlar bir şey oluyor sanacaklardı.
" Neden bunu yapıyorsun ki ? Ha ? "
Ellerini kaldırdı ve : " Tüm bunlar Jaquie için mi ? " diye sordu.
" Sana ona karşı bir şey hissetmediğimi söyledim. Neden hu konuyu irdelemeye devam ediyorsun ? "
" Sen neden bahsediyorsun ? " diye sordum yumruklarımı sıkarken.
" Tek derdimiz bu mu sanki ? Başta kendinle çelişkiye düşüyorsun ! Yanında kalmamı istediğini söyledin ve ... "
Gin elini sertçe duvara vurdu ve arkasını dönüp : "Şimdi de gitmeni istiyorum." dedi acı dolu bir sesle. Elinden sûzülen sıvı , duvarda kırmızı bir iz bırakmıştı.
Elini ellerim arasına aldım ve saçımdan çıkarttığım bandana ile sarmaya çalıştım. İlk defa , bir işe yarayacaktı.
" Bu bir yalan değil mi ? "
Elini sertçe çekti ve : "Anlamıyor musun gerçekten ? " diye sordu.
" Daha fazla uğraşma. Biz diye bir şey yok. Olamayacak da."
Yanaklarımı şişirip sıktım, ağlamamaya çalışıyordum ama hıçkırıklarımı tutamaz hale gelmiştim.
" Bana yalan söyleme ! Beni seviyorsun ! "
Hüzünlü gözlerle : "Seni seviyorum. " dedi.
"Ama dediğin gibi... Bazen sadece sevmek yetmez . Benim için hayallerinden vazgeçmeyeceksin. Buna izin veremem."
****
Önündeki satranç tahtasındaki siyah piyonu ilerletti . Yeşil gözleri odanın loş ışığında bile farkediliyordu.
" Bu mu Gin ? Bu kadar mı ? Yalnızca savunacak mısın ? "
Gin elindeki taşı sıkıca kavradı ve : " O benim. " dedi öfkeyle.
" Ne yaparsan yap... Değişmeyecek. Mabelle , benim. "
Sebastian sinsice gülümsedi ve : " Göreceğiz..." dedi.
" Göreceğiz..."
***
Bölüm çok kısa T.T Çok üzgünüm
-G
YOU ARE READING
Kapı Komşum Bay Portakal
RomanceGeçirdiğiniz bir sinir krizi ile yurttan atılsanız, ve şu Rehberlik Servisi Özel Yurdu denen ; sorunlu öğrencilerin kaldığı yıkık dökük yurda gönderilseniz ne olurdu? Peki kapı komşunuz kafasından kese kağıdını çıkarmayan bir psikopat olsaydı ve ken...