52. BÖLÜM - Sadece

En başından başla
                                    

"Neler oluyor?" dedi Ethan Dylan'a bakarak. Dylan aceleyle yerden buruşmuş kağıdı aldı ve okumaya başladı. Chris de onun yanına gelmiş dikkatle Dylan'ın elindeki nota bakıyordu.

Ciara,

Hala hayattasın, bunu hissediyorum ve kardeşini sana tek parça halinde gönderiyorum. Bunu merhametimin son kırıntısı say. Yine de biraz hırpaladım. Beni mazur görürsün umarım. 

Jamie'nin sizi bulacağına eminim ki ben onu öldürsem de yerinizi bana söylemeyecekti. Sana fazlasıyla benziyor ama bilmelisin ki büyük sırları var. Sana bile söylemediği sırlar. Belki sana anlatır, belki de gizlemeye devam eder ama benden öğrenmek istersen sana seve seve yardım ederim. Şu an ne düşündüğünü biliyorum. Aramızdaki anlaşmayı düşünüyorsun ama her şey tepetaklak olmuşken ve sen her şeyi hatırlamana rağmen geri dönmemişken artık aramızda hiçbir anlaşmanın önemi kalmadığını söyleyebilirim. Yani Jamie ya da Chris, ikisini de tekrar gördüğümde merhametli davranmayacağım. Sevdiğin diğer insanlar içinde geçerli bu. Tabi hala onları hatırlıyorsan. 

Beni bulmak istersen nerede olacağımı biliyorsun sevgilim. Sen beni benden iyi tanıyan tek kişisin. 

Arran Vargas

Dylan'ın çenesi kasılırken Chris de Alice'le aynı tepkiyi verip bir küfür savurdu. Pislik herif kesinlikle artık şansını zorluyordu. Dylan onu öldüreceğine yemin etmişti ama böyle giderse bu çok yakında olacaktı. Alice'i almak ha! Tekrar onu Dylan'dan koparacağını sanıyorsa bunda kesinlikle fazlasıyla yanılıyordu. 

"Onu kendine çekmeye çalışıyor." dedi Chris panikle kapıya yönelirken. Dylan onu durdurup önüne geçti. 

"Sen Jamie'le kal. Ben onu durdururum." Chris tereddütle ona baktıktan sonra dönüp Jamie'ye baktı. "Jamie uyandığında ikinizden birini yanında görmek isteyecektir Chris." dedi Dylan. "Güven bana Alice'i durduracağım." Chris'in endişesi silinmese de Dylan'ın söyledikleri mantıklı gelmiş olacak ki başını salladı.

Dylan tam arkasını dönmüştü ki "Dylan..." dedi Chris. "Dikkatli ol. O..." dedi ve duraksadı. "Sadece onun eskiden tanıdığın kişi olmadığını unutma." 

Dylan ifadesizce ona baksa da o da bunun fazlasıyla farkındaydı. Başını hafifçe sallayıp hızla dışarı çıktı ve avluya yöneldi. Hızla ilerlerken önüne çıkan kişiyle zorlukla durabildi.

"Dylan biraz konuşabilir miyiz?" dedi Helen. Ah! Tam sırasıydı ya.

Dylan etrafa tararken "Şimdi olmaz Helen." dedi. Alice hiçbir yerde görünmüyordu. Tam gitmek için hareketlenmişti ki Helen kolunu tutarak onu durdurdu.

"Sadece bir kaç dakika... Bana bunu borçlusun."

Dylan kızın kolundaki eline baktı. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlasa da sakin kalmaya çalıştı. Kolunu yavaşça ondan kurtardı. "Şimdi sırası değil." dedi dişlerinin arasından. Sonra kızın hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden binanın arkasına bakmak için ilerlemeye başladı ve yine önüne çıkan biriyle durmak zorunda kaldı. Öfkeyle kız kardeşine bakarken "Tanrım!" dedi. "Sizi bana sırayla mı gönderiyorlar?"

"Alice'i mi arıyorsun?"

"Evet," dedi Dylan aceleyle. "Onu gördün mü?" 

"Çıldırmış gibiydi ve onu engellemek gibi bir riske girmedim." Dylan'ın gözlerinde gördüğü ifadeden sonra dudağını ısırdı. "Engellemeliydim değil mi? Yüz ifadesinden anlamalıydım. Öldürülecek biri var bakışı atarken kesinlikle anlamalıydım ama en son böyle bir durumda onu durdurmaya çalıştığımda neredeyse beni kızartıyordu." 

NEKROKİNEZİ • ZifirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin