28.Bölüm • Avcıların Merhameti

Start from the beginning
                                    

Adımlarını yavaşlattı. Durdu ve arkasına döndü. Adım sesleri yavaşladı ancak iyice yaklaştı. Yaklaştı, yaklaştı.

"Hey!" diye bağırdı. Oradakiler her kimse bir an önce ortaya çıkması lazımdı. Ölümden korkmuyordu. Pjotr ile gitseydi bunlar başına gelmeyecekti. Ancak gitmediği için pişman değildi. Olmayacaktı da. "Siz kimsiniz? Benim size bir zararım dokunmaz!" Ama asıl soru, onların Darya'ya bir zararı dokunup dokunmayacağıydı.

Karşı taraftan ses çıkmadı. Bunun yerine bir çakmaktaşı sesi duydu ve yağ lambası yandı. Darya'nın gözleri kamaştı. Lambayı yakmışlardı. Bu da onların insan olduğunu işaret ediyordu. Ama bu tedirginliğini azaltmadı.

Karşı tarafın yüzlerini gördü. Hepsi oldukça farklı, görmeye pek alışık olmadığı adam tiplemeleriydi. Yağ lambasını tutan adamın sırtında bir sadak, sadağın içinde onlarca ok, elinde ise büyük bir yay vardı. Oldukça çirkin görünüyorlardı. Üstelik kendileri bir devi andırıyordu.

Önde duran adamın koskocaman burnu, dikiş atıldığı belli olan yanağı, yanları kel ama üzerinde var olan saçları ve kısık gözleri vardı. Uzun boyu, kalıplı bir vücudu vardı. Yanında diğer iki kişi de onun gibiydi ama öndeki adamdan farklı görünüyorlardı. Üç kişilerdi. Arkadaki iki kişi, öndekine nazaran daha kısa boylu ve daha cılızdı. Biri balta, diğeri kılıç taşıyordu.

Adamların yüz ifadesi, Darya'nın korkmasını sağladı. Ölümden korkmuyordu ama ölmek de istemiyordu. Aklına ölüm senaryoları geliyordu. Yanmak, pişirilmek, asılmak... Aslında daha çok pişirilmekten korkuyordu.

Lider gibi gözüken, lambayı tutan adam anlamsız, durgun bir şekilde bakan gözlerini Darya'ya dikti ve bir homurtu halinde çıkan sesiyle konuştu: "Kimsin sen?"

Darya şaşkınlık ile onun yüzüne baktı. "Ben... Ben Darya. Siz kimsiniz?" diye sordu korkuları eşliğinde.

Sağ taraftaki sarışın adam, liderin kulağına birkaç şey söyledi. Darya onları duyamadı ancak sol taraftaki adamın duyduğu aşikârdı. Sarışın adamın sözleri bittiğinde üçü birbirine baktı. Lider adam, onlar her ne söylemişse onayladı. Darya'nın zararsız olduğunu anlamış gibilerdi. "Biz avcılarız. Diğer terimle gece avcıları... Senin gibi savunmasız bir gencin gecenin bu saatinde ormanda ne işi var?"

Darya soruyu pas geçti ve adamın ilk söylediği şeye takıldı. "Gece avcısı mı?"

Adam gözlerini devirdi ve elinde tuttuğu oku, sadağına yerleştirdi. Tanrılar ve tanrıçalar, Darya'nın dualarını kabul etmişti, ya da bu sadece bir şanstı. "Avcılarız işte. Saraydaki insanlar bize kanlı görevler verir, biz de görevleri başarıyla tamamladığımızda keselerce altın alırız. Şimdi sen soruma cevap ver."

Darya huzursuz olduğunu belli edercesine birkaç adım geriledi. "Ben saraydan bir kızım. Eğitim bittikten sonra gitmedim. Ve sanırım kayboldum." Neyse ki yeşil olduğunu gizleyen eldivenleri vardı. Bu eldivenler resmen hayat kurtarıyordu.

"Bizler savunmasız bir kıza zarar verecek kadar kötü insanlar değiliz."

"Savunmasız olduğumu nereden biliyorsunuz ki?" diye sordu Darya meydan okurcasına. Ardından kınında duran kılıcını işaret etti. "Eğitim alıyorum."

"Biz anlarız. Daha çaylak olduğun anlaşılıyor. Gel, seni sarayına götürelim. Orada da görüşmem gereken bir takım insanlar vardı zaten," dedi lider avcı.

Darya'nın başka seçeneği yoktu. Tekliflerini kabul etmezse muhtemelen saray yolunu bulamayıp sabaha kadar ormana mahkûm kalacaktı, ya da ormanda da kurtlar onu yiyecekti. Aslında biliyordu, bu düşünceler yalnızca onun kurgusuydu ancak engel olamıyordu. Kurt ulumalarının sesinden hoşlanmıyordu.

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now