-İstiyorum.. Sadece davet edildiğimi fark etmedim..

Dediğimde daha sıkı sarıldı ve

-Davet etmesem kabullenecektin yani? Seni bırakıp gitmeyi düşünsem ısrar etmez miydin? İzin mi verirdin gitmeme?

Dediğinde bedenim kasıldı. Ruhum sertleşti. Ve titreyerek

-Aras ben küçük hissediyorum.. Çok küçük... Peşinden koşacak kadar yürümeyi öğrenmemiş gibiyim.. Adımlarım sana yetişemez gibi.. Ellerim seni kavrayamaz gibi.. Sarıldığıma bakma. Seni bir yerlere sığdırdığımdan değil. Bir yerlere sığdıramayacağım kadar kocamansın.. Sadece kokun bile ciğerlerime sığmıyor... Kattığın anlamlar kelimelere sığmıyor.. İçime sığmıyorsun...

Dediğinde yaşardı gözlerim. Ve ağlayarak

-Gidersen ölecekmiş gibi hissediyorum. Oksijende, su da gidecekmiş gibi.. Onlar yine de gitsin ama sen gitme olur mu?

Dediğimde beni bedeninden uzaklaştırdı ve gözlerime bakarak

-Hayatta kal.. Ne olursa olsun hayatta kalmak için savaş.

Dediğinde itiraz edeceğim an parmaklarını dudaklarıma bastırdı. Şefkatle dudaklarımı okşarken yavaşça alnımdan öptü. Derin bir nefes aldığında kapandı gözlerim. Sonrasında elimi sıkıca tutup

-Hadi..

Diye mırıldandı. Gölün yanına varmak için attığım her adımda bedenim yanıyordu sanki. Başlarda umursamadım. Sonra parmaklarımdan akan sıcaklığı hissettiğimde Aras'ta hissetmişti. Bana döndüğünde elimi çekmek istedim. İzin vermedi.. Yürümeye devam ettik.. Bedenimin sıcaklığı dağılmıştı. Ama bastığım her yerde uçuşmaya başlayan cisimler engellenemez bir olay gibiydi. Toprak, taşlar ve etrafta ne varsa herşey etrafıma toplanıyordu.. Mıknatıs gibiydim.. Gökyüzünün rengi değişmeye başladı.. Kırmızı bir huzme üzerimizi kapladığında gölün yanına varmıştık. Aras bana döndüğünde uzunca gözlerime baktı. Sonra şaşkın bir sesle

-Gözlerin...

Dediğinde anlamaya çalışarak bekledim. Aras hayranlıkla

-Daha önce hiç böyle bir mavi görmemiştim.

Dediğinde tebessüm ettim. Bir alkış sesi böldü.. Hızla sesin geldiği yöne döndüğümde içimde dehşetli bir korku patlaması yaşadım. Birinci dereceden akrabam, Aras'ın kabusu olan annesi ve etrafımıza toplanan diğer akbabalar.. Bu düşünce ürpermeme neden oldu. Akbaba leşler için beklerdi.. Zihnim bana kabus dolu oyunlar fısıldıyordu birkaç gündür.. Hızla düşüncelerimi savdım. Alkış tutan kişi annemdi. Alayla

-Çok romantik. Bölüyoruz ama bize ait bir şey vardı sizde.. Onu almaya geldik..

Dediğinde bize doğru yaklaşan bir kadın

-Ne tesadüf.. O halde iyi olan kazansın...

Dediğinde bir anda elindeki enerji topunu bize attı. Müthiş bir refleksle bizi çevreleyen kalkanım enerji topunu kendisine geri gönderdi. Kadın yere düştüğünde geri kalanlardan gelen kıkırdamalar huzursuz olmama neden oluyordu. Elim kolyeye gitti. Aras'a döndüğümde oldukça sakin duruyordu. Ben telaşla

-Mıknatıs gibi hissediyorum..

Dediğimde sakince

-Enerjin çok ağır.. Samanyolu'nun öbür ucundan hissedilebilecek kadar.. Yerimizi bulmalarına şaşırmamalısın.

-Ne yapacağız?

Diye sordum korkuyla. Aras yaklaştı. Kolyeyi boynumdan çıkartabilmek için saçlarımı arkama aldı. Kolyeyi çıkarttığında boynumdan öptü uzunca. Sonra yanağımdan. Kokumu içine çekti.. Sonrasında güçsüz bir sesle

KAYIP VADİWhere stories live. Discover now