BÖLÜM 50: MELEKLER KORUSUN PART 2

10.2K 705 160
                                    

BU HAFTA DELİ BİR HAFTAYDI.  NEREDEYSE HİÇBİR ŞEYE VAKİT BULAMADIM BU YÜZDE KATİL UŞAK OLMAYABİLİR HAFTAYA GELECEK. BU BÖLÜMÜN İKİNCİ PARTI DA KISA OLDU SANKİ. NEYSE AFFEDİN HAFTAYA 51. BÖLÜMDE TELAFİ EDERİZ. 

BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ/ HİKAYEYİ YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/ÖNERMEYİ UNUTMAYIN!

SEVİLİYORSUNUZ :)

*WATTSAPP GRUBU İSTEYENLER ÖZELDEN NUMARALARINI BANA ULAŞTIRSINLAR MESAJ OLARAK. YORUMA YAZMAYIN Kİ NUMARANIZ BAŞKA ELLERE GEÇMESİN :)

BARIŞ'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

"Hadi içeri" dedi annem. Sesini neşeli tutmaya uğraş verse de üzgün olduğunu anlayabilecek kadar iyi tanıyordum onu. Herkes sorgusuz sualsiz arkasını dönüp eve yürümeye başladığında bir süre öylece dikildim. İçeri girmem gerektiğini kendime hatırlattığımda içeri girmek için öndekilerin girmesini bekleyen son kişiler kapının önündeydi. Hızlı adımlarlar atarak yetiştim onlara. Deniz ile yan yanaydık. Başını hiç kaldırmıyor lakin yürüdüğü yere de bakmıyordu. Başka bir yerlerdeydi ruhu, aklı. Umarım kalbi benimleydi. Şu an tek istediğim bundan ibaretti.

Salona girdiğimizde ani bir ısıyla karşılaşan bedenim titredi. Titremem geçince salona doğru yürüdüm. Herkes şimdiden bir yere dağılmış, Savaş ile Derya yukarı, babam içerideki odalardan birine annem ise mutfağa geçmişti. Salonda Deniz ile ben yalnız kalmıştık.

"Film mi izlesek" dedim. "Annem muhtemelen yemek hazırlığına girişti. O zamana kadar bir filmi rahat rahat bitirebiliriz bence."

"Olur" dedi omuz silkerek. Pek de keyifli bir cevap değildi verdiği. "İzleyelim."

Elimi beline koyup onu merdivenlere yönlendirdim. Basamakları birer birer tırmanırken bir basamak gerisinden onu takip ediyordum. Basamaklar bitip ayaklarımız ikinci katın zeminine değdiğinde fazla bir yolumuz kalmamıştı. Bir dakika geçmeden odamın kapısının önünde, sonra da içerisindeydik. Deniz yatağıma otururken odada ilerleyip laptopu odadaki LCD televizyona bağladım.

"Ne izlemek istersin? Sen seç" dedim. Bilgisayarın önünde eğilmiş film sitesini açmakla meşguldüm.

"Fark etmez" dedi. "Bana hepsi uyar."

"Peki" diye mırıldandım. Onu neşelendirmek konusundaki başarısızlığım canımı sıkmıştı. Neyse ki üzerinde durmayıp başka yollar denemeye kendimi verecek kadar akıllıydım. Komedi kategorisinden bir film seçtim, başlattım. Deniz'in yanına yatağa uzandığımda, onu kendime çektim. Bir bez bebek gibiydi, onu hareket ettirmek zor olmadı.

Filmin ileriki dakikalarında ondan duyduğum birkaç gülücük, bir yarım kahkaha moralimin yerine gelmesini sağlamıştı. Olanları, olacakları zihnimden silip ana odaklandım ve kollarımdaki sevgilimle film izleyip gülüp eğlendim.

Film bitip aşağı indiğimizde annem sofrayı hazırlamış son rötuşları yapıyordu.

"Ah indiniz mi? Ben de tam seslenme kısmına geçiş yapıyordum." dedi annem gülümseyerek.

"Kusura bakmayın" dedi Deniz. Mahcup göründü. "Yardım da etmedim..."

"Duymamış olayım" dedi annem. İşaret parmağını bize doğrultup masadan uzaklaştı. Merdivenleri tırmanmaya hazırlanıyordu. "Siz oturun keyfinize bakın. Ben de ahaliyi toplayıp geleyim."

Merdivenleri çıkıp gözden kayboldu. Merdivenlerde pat pat ayak sesleri giderek soluklaşırken Deniz'in sırtına koyduğum elimle onu masaya doğru yürüttüm. Büyük bir centilmenlik örneği gösterip sandalyesini çekip oturmasını bekledim. Hemen yanındaki sandalyeye ben geçtiğimde merdivenler toplu ayak sesleri duyuldu. Masa ailenin kalan fertleri ile çevrildiğinde herkes kendi içine çekilip tabağındakilerle ilgilenmeye başladı.

@FENOMENWhere stories live. Discover now