Gelişme: Eller Kalbin Aynasıdır

1.5K 113 28
                                    

Nina ile ıslak bir caddede karşılaşıyoruz ve çok vakit kaybetmeden ortak bir özelliğimizi keşfediyoruz: İkimiz de kendimizden vazgeçmiş iki boş vücuttan başka bir şey değiliz.

Dünya üzerinde beni en iyi o anlıyor ve ben bir seneyi aşkın süredir süregelen yalnızlık hâlime, onunla aynı eve çıkarak noktayı koyuyorum. Bana benzeyen birini bulmak, uzun süredir monoton geçen hayatıma renk katmam için eşsiz bir fırsat. Yalnızlığa mahkum birini ancak kendisi gibi yalnızlığa mahkum biri ıslah eder.

"Şimdi, bir ev arkadaşlığı anlaşması imzalamamız gerekiyor."

Böylece bir anlaşma yapıyoruz.

1) Birbirimizle seks yapmak yasak.

Sebebini merak etsem de sesim çıkmıyor, bu benim için pek de mühim bir detay değil.

2) Birbirimizin işine burnumuzu pek sokmayacağız. İsteyen kendi odasında butt plug kullanarak kara büyü bile yapabilir; diğerini ilgilendirmez.

Gülmeye başlıyorum. "Butt plug? İlk maddeyi çıkarmak istemediğinden emin misin?"

Gözlerini devirerek beni susturuyor.

3) Buzdolabını ikiye ayıracağız; birbirimizin sütünü içmek yasak.

4...

Ve böylece aynı eve taşınıyoruz.

Nina, bir dövmecide çalışıyor ve anlaşmanın ikinci maddesini çiğneyerek benim birkaç çizimimi gördüğü zaman bana iş teklif ediyor. Ev arkadaşı olmamız yetmiyormuş gibi bir de iş arkadaşı oluyoruz.

Daha dünden razıymış gibi kabul ediyorum.

*****

Uzun süredir ilk defa üşüdüğümü hissediyorum.

"Tanrı aşkına, yürümek zorunda mıydık?"

"Bir bebek gibi sızlanmayı bırak!" Nina bana ve birbirine çarpan dişlerime bakarak bir kahkaha koparıyor. "Geldik sayılır Bay Ben-Üşümem. Ciddiyim dostum, deri ceketlik bir hava yok. Senin aklın nerede?"

"Siktiğimin karı. Hava durumu çok ilgimi çekmiyor, tamam mı?"

Nina gözlerini deviriyor ve kalabalık bara adım atıyoruz. Bu, çoğu zaman gittiklerimizin aksine insan dolu. Her cumartesi bir gelenek haline getirdiğimiz yeni-bir-bar-cumartesisi bugün oldukça heyecanlı geçeceğe benziyor, ya da ben öyle düşünüyorum.

Dikkatimi ilk olarak birbirine sürtünen bedenler çekiyor. Kalabalığı yararak bara oturmayı başardığım zaman, barmen herif bana göz kırpıyor. Cam bir fanustaki balıklar dans ediyor, bara yoğun bir esrar kokusu hakim.

"Zavallı balıklara ne verdin?" diyorum barmene. Şaşırarak bana bakıyor; sanki bunu fark etmem imkânsızmış gibi...

"Biraz E. Sana ne verebilirim?"

Omuzlarımı silkiyorum. "Cuba Libre."

Sinirle etrafı süzüyorum, Bacardi damarlarımda ilerlerken saate bakıyorum: 11.53. Heyecan verici hiçbir şey olmuyor. Tuvalete giderek saatlerce vucüdumdaki her şeyi çıkarana, midemi klozete kusup sifonu çekene dek içmek istiyorum.

Ben de devam ediyorum.

Onu ya da ona benzeyen birini gördüğüm zaman duraksıyorum.

Eskiden elime dolanan bukleler, bunlar değil. Olması mümkün değil. Onun burada ne işi var? Poposu dışında bir kısmını görmememe rağmen, o olduğuna yemin edebilirim. Avuç içlerine bakarak o ellerin ona ait olduğunu söyleyebiliyorum. Onu bu denli tanımam beni rahatsız ediyor, dikkatimi başka bir şeye yoğunlaştırmak istiyorum fakat nafile...

Not Another Fan FictionOn viuen les histories. Descobreix ara