Giriş: Gözler Kalbin Aynasıdır

4.7K 143 32
                                    

Böyle olması gerekmezdi. Bunu seçerken tereddüt etmemiştim oysaki: Elim titrememişti, kalbim teklememişti, nabzım sabitti ve heyecandan avuçlarım terlememişti.
Bilakis; her şeyden vazgeçmeden önce, onu gördüğümde bu semptomların hepsini saniyeler içinde bedenimde gözlemleyebilirdiniz. Çatık kaşlarımın hemen altında biten gözlerimde aşk kelimesinin her harfini okuyabilirdiniz. Bunu görememeniz için kör olmanız gerekirdi. Zaten bunu o da fark etmişti.
Gözler, eller ve karaciğer kalbin aynasıdır derler.

Otobüs hızla asfaltta kayıp giderken üzerime su sıçratıyor. O kadar yorgunum ki, buna öfkelenemiyorum.

Duygularımı elimin tersiyle evrenin göt deliğinin içine yollarken, işlerin iyiye gitmeyeceğini bilmeliydim. O delik söz konusu olduğu zaman hiçbir şey iyiye gidemez.

Bok yolunu seçerken tüm olasılıkları hesaplamayı unutmuşum. Evren bana "Üzgünüz, alınan ve satılan malın geri iadesi yoktur." diyor. Kalbim hızlanmıyor.
Etten ve kemikten başka bir şey değilim.

*****

19 Temmuz 2012. Nabzımı yokluyorum; bunu yapmayı bana o öğretmişti. Onunla birlikte yaptığımız aktivitelerin seksle sınırlı olduğunu düşünürsek bu kulağa oldukça şaşırtıcı geliyor.

İki yıl acıyla geçti. Onunla tanıştığımız günü hatırlıyorum... Hatırlıyorum...
Bir hafıza kaybı yaşamak istiyorum.
Günleri unutup, pazartesiye salı demek istiyorum. Boş olmak istiyorum. Kalabalık olmayan bir yerde yaşamak istiyorum.

Yeni filizlenmeye başlamışken budanmış bir ağaç gibiyim.
Soğuk terler döküyorum.

Kadını ilk gördüğüm zaman, onun bu yüzyıla ait olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum. Yerleri süpüren eteği, korsesiyle uyum içerisinde. Koyu renk tenine loş ışık vuruyor.

"Geleceğini biliyordum." diyor.
"Medyum musun?"
"Sana ne olduğumu anlatmam yıllar sürer." Beni baştan aşağı süzerek kendine bir sigara yakıyor. Üflediği sigara dumanı bile mistik.
"Bilmeme gerek yok." diyorum. Sırt çantam ve kot pantolonumla buraya ait değilim. Hiçbir yere ait değilim. Tarihin kabul etmediği bir yetimden başka bir şey değilim. Rahatsız birkaç adım atarak işlemeli koltuğa oturuyorum.
Beni karanlık gözleriyle süzüyor. "Aşıksın ve acı çekiyorsun."
"Bu işte iyisin."
"Hayır çocuğum, bunları sadece vücut dilini okuyarak söyleyebiliyorum. Hatta her gün seks yapıyor olmalısınız, otururken güçlük çekiyorsun. Çektiğin acıyı, yüzünde kasılan kaslarından okuyabiliyorum."

Vay canına. İşte bunu beklemiyordum.

"Buraya gelme sebebim bu değil."
"Evet çocuğum, neden geldiğini de biliyorum. Ondan kurtulmak istiyorsun."
Telaşla konuşuyorum: "O şekilde değil!"
Beni susturuyor. Dudaklarıma götürdüğü parmağı bir kavis çizerek gözlerimin kapanmasına sebep oluyor. "Ona aşık olmaktan kurtulmak istiyorsun."
"Evet."
"Bu çok riskli."
"Bedeli neyse, ödeyeceğim."
"Bedeli, kalbin sevgili Louis. Kalbin ve ruhun."

Bana önerdiği şeyi idrak etmem birkaç dakikamı alıyor. Bir robot olma fikrini bana süsleyerek lanse eden bu kadını kırmak istemiyorum, her şeye evet diyen beni değiştirmek istiyorum. Her şeye hayır diyebilme lüksünü bir evet daha diyerek elde edecek olmam çok ironik.

"Kabul ediyorum."

Not Another Fan FictionDonde viven las historias. Descúbrelo ahora