1. BÖLÜM *GİRİŞ

32.2K 756 656
                                    

İthaf KawaiYoja
ANLATTIĞIM ÇOĞU ŞEY BAŞIMA GELDİ BU ARADA ;D

KEYİFLİ OKUMALAR :*

Etrafımızda o kadar çok insan var ki! Her birinin farklı bir hikâyesi, bambaşka hayalleri, eşsiz kişilikleri...

O kadar kalabalığız ki! Kolumuzu sallasak insana değmemiş nokta kalmaz dirseğimize kadar.

O kadar insanız ki! Kendimizi düşünmekten, kendi menfaatlerimiz doğrultusunda insanları kullanmaktan; onları basamak yerine koymaktan çekinmiyoruz.

Burası dünya yahu! Burada insan, insan eti yer, kardeş kalleşlik yapar, dost düşmanınızla işbirliği yapıp sizi alaşağı eder; ruhunuz bile duymaz.

Ve ben! İnsanlıktan tiksinen ama dibine kadar da insan olan acayip bir mahlukatım. Evet, kabul ediyorum. Kıskanırım, başım sıkıştığında yalan söylerim, çok da dedikodu yaparım.

Çok kıskancımdır. Hele de okulun gözdelerini, her bir derste sanki zorunlulukmuş gibi başarılı olanları -bir ders nelerine yetmiyor?- öğretmenlerle diyalog kurabilenleri -ben gözlerine bakınca taşa dönüşeceğimi düşünmekteyim ve tezimi sonuna kadar da savunacağım- herkes tarafından sevilenleri çok pis kıskanırım.

Haddinden fazla dedikodu yaparım, lafımı esirgemem. O gün okulda ne olup bittiyse, en ince ayrıntısına kadar tüm gözlemlerimi gelip Pörtümüş Bey'e anlatırım. 'Ay bak bugün herkes çok gergindi! Okulun en gözde çifti Buğra ve Elif ayrılmış!' ya da 'Bizim medarı iftiharımız olan Alican ilk defa seksenin altında bir not almış. Ama notunu kimseye söylemiyor ketum şey.' gibisinden.

Pörtümüş Bey, annemin bana altı yaşındayken aldığı pembeli beyazlı bir ayıcıktır. Pembe bir ayıcığa erkek cinsiyeti verdiğimin farkındayım ama babamdan sonra hayatımda olan ilk ve tek erkek o. Erkek sinekleri saymıyorsak tabi, saymıyoruz değil mi? Bir de dış görünüşün cinsiyet kavramını yüzeysel olarak pek karşılamadığını düşünmekteyim. Nasıl mı? İki örnek vereceğim.

Küçükken babamı ameliyat ettirmek için başka bir şehre gitmiştik. Babam ameliyattan çıkınca sıvı şeyler tüketmesini söyleyen doktorla; benim 'biricik' halam, beni -küçük olan beni- koskoca şehirde meyve suyu aldırmaya göndermişti annemden habersiz.

Kaybolan ben -daha öncede dediğim gibi diyalog kuramayan ben- yardım istemeye karar verdim. Özellikle anneme benzeyen bir kadından yardım istemeliyim düşüncesi vardı aklımda ve bende siyah uzun saçlı, uzun boylu birini aramaya başladım. Buldum mu? Buldum bulmasına da bulduğum kişinin sakalları da vardı.

İkinci örnek; ben! Küçükken teyzeler beni severken şu cümleyi çok kullanırlardı. 'Büyünce kızımı sana vereceğim.' Küçükken babamla yarışacak derecede kıllıymışım ki bende o günleri hatırlarım. Hatta benim çatlak kuzenim -benden dört yaş büyük- benimle dalga geçerdi. Maymunlardan geldiğimizin ispatısın diye. Severim keratayı, neyse.

Beyaz tenli olduğumdan terlediğimde bıyıklarım daha da koyulaşırdı. Bana Recep İvedik'in kız kardeşi derlerdi mahalle çocuklarıyla futbol oynarken. Neyse, kişiliğimin tuhaf olmasının nedeni olan geçmişimden bu kadar bahsetmek yeter.

Ama şunu da belirteyim. Beni bu hale toplum getirdi. Etrafımdaki insanlar, akrabalarım, okul çevrem. Toplumsal normlar sınırlayıcı olmaktan çok soyutlayıcıydılar bana karşı. Küçüklüğümde sokağa aşık olan ben zamanla eve kapandım. Dışarı çıkmaktansa; hem ruh dünyamın hem de odamın penceresinden insanları izlemeyi tercih ettim.

Yıldızlarla RitimWhere stories live. Discover now