10.Bölüm • Büyücünün Şimşeği

En başından başla
                                    

"Burası neresi?" diye sordu Darya.

Alek, "Bilge Büyücü'nün yeri," diye cevap verdi. "Burada eğleneceğini düşündük."

Zoya önden giderek ahşap kapıya iki kez tıklattı. Alek ve Darya da, Zoya'nın yanına giderek kapının açılmasını bekledi. Birkaç tıkırtıdan sonra eski, ahşap kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Kapının arkasından kafasını uzatan uzun sakallı, yaşlı bir adam duruyordu. Meraklı gözlerle baktıktan sonra Zoya'yı ve Alek'i tanıdı ve dudakları biraz yukarıya kıvrıldı. Titrek sesi ile, "Geçin, geçin içeriye," dedi.

Üçü beraber içeriye girmeye yeltendiklerinde Bilge Büyücü, "Durun, durun!" diye seslendi. Ardından işaret parmağı ile ayakkabıları gösterdi. "Onları çıkartın. Eh, yeni temizledim de," dedi ve kıkırdadı.

Darya ve diğerleri anlayışla başını salladı ve tabanı toz olmuş ayakkabılarını çıkartıp kenara koydular.

İçeri girdiklerinde koskocaman, yüksek tavanı kubbeli bir salon onları karşıladı. Her yer kitaplıkla kaplıydı. Adeta kütüphane gibiydi. Ortada ahşap ve büyük bir masa vardı. Masada bir sürü şişe ve değnek duruyordu. Kazan da gözlerden kaçmıyordu. Kenarda minik bir yatak ve dolap vardı. Yatak dağınıktı ve dolabın tek kapağı açıktı. Birkaç üstlük, büyücü cüppesi ve gecelik duruyordu. Darya desenli ve kırmızı halıda yürüyüp daha yeni gördüğü rokoko koltuğa oturdu.

Zoya ve Alek de Darya'nın oturduğu koltuğa oturduğunda, Bilge Büyücü değneği ile onların yanına gelip yere oturdu.

Bilge Büyücü mırıldandı: "Sorun nedir, çocuklar? Buraya pek kimseler gelmez. Siz neden geldiniz?"

Zoya, "Darya'yı saray turuna çıkardık da... Sizin yanınıza geldik," diye bir açıklama yaptı.

"Bu kız suçsuzluğu kanıtlanan yeşil kız mı?" diye sordu Bilge Büyücü, Darya'yı işaret ederek. Çok yaşlıydı, zor konuşuyordu. Nefes nefese kalıyordu. Ama ölecek gibi de değildi.

"Evet, efendim, o."

Bilge, ufak bir tebessüm etti ve, "Merhaba, kızım," dedi Darya'ya. "Demek ismin Darya... Nasılsın?"

"İyiyim. Ya siz?"

"Ben de iyiyim. Büyü çalışıyordum."

"Burası ne kadar güzelmiş," deyip gülümsedi Darya nezaket için. Diyecek yalnızca bunu bulabilmişti.

Adam titrek bir nefes verdi. "Evet. Çok okudum, çok çalıştım. Ama hâlâ hakkını veren bir büyücü müyüm, bilmiyorum."

Darya gülümsedi. "Ne gibi büyüler yapıyorsunuz, anlatır mısınız?"

Bilge Büyücü kafasını salladıktan sonra ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı. Değneğini ters çevirdiğinde büyük, altın bir taş belirdi. Bir asaya dönüştü.

Ardından bastonunu yere vurup, eski dilde bir şeyler mırıldandı. Üçü de Bilge Büyücü'nün dediklerini anlamadı.

Birkaç saniye sonra yukarıda beliren altın rengi şimşek, göz kamaştırıcıydı. Altın rengi şimşek, keskin bir şekilde kıvrılıyordu ve zikzaklar oluşturuyordu.

Darya parmaklarını gözlerinde tuttu ve ışıktan dolayı yaşarmasını engelledi. Işık çok parlak ve keskindi ve durgun sesler çıkartıyordu. Ama mükemmel bir görüntü oluşturduğu kesindi.

Sesler ve ışığın göz alıcı parıltısı kesildiğinde, Darya parmaklarını gözlerinden çekti. Yanına baktığında Alek'in ve Zoya'nın da gözlerini kapattığını gördü. Altın rengindeki şimşekten kalan tek şey, ufak bir dumandı. Duman kıvrıla kıvrıla yukarı çıktı ve yavaş yavaş yok oldu. Yalnızca kokusunu bıraktı geriye. Hafif ama burun yakan tütsü bir koku...

YÜKSELİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin