#1
"Nereye gidiyorsun, Jimin?" diye bağırdı Namjoon, kapıyı çarpıp giden Jimin'e karşı. Çocuklar yurtlarının salonunda toplanıp müzik programlarını izliyorlardı ve kız grupları sahneye çıktığı an odada kıyamet kopuyordu.
Hoseok ile Jungkook ayağa kalkıp dansları taklit etmeye çalışıyor, Taehyung kendince sözlerle eğleniyor, Namjoon ve Seokjin ise kızların bedenleri hakkında pis şakalar yapıyordu. Jimin için, bunların hiçbiri önemli değildi. Gördüğü tek şey, televizyona odaklanıp iç çeken soluk tenli ve siyah gözlü bir adamdı.
Grup arkadaşı, Min Yoongi.
Ona çok fena aşıktı.
Namjoon'un sorusunu görmezden gelip temiz hava almak için terasa koşarken kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Tüm arkadaşları kızları süzüp zevk alırken kendisinin bu duyguya tepkisiz olması canını sıkıyordu. Üstelik, en yakın arkadaşlarından birine aşık olduğu halde durumun absürtlüğü nedeniyle açıklayamaması onu içten içe kemiriyordu. Çok zor zamanlar geçiriyordu ve Yoongi'yi sevdiğini kendine itiraf etmesi bile aylarını almıştı.
Ardından açılan bir demir kapı sesi duyduğunda temiz havayı sıkışan ciğerlerine doldurup gelen kişiye baktı.
O'ydu.
Min Yoongi.
"Neler oluyor?" diye sordu merakla Yoongi. Konuşurken yürüyerek Jimin'in önüne kadar gelmişti.
Aşık oluyorum aptal, diye içinden geçirdi Jimin. Tam karşımdasın ama dokunamıyorum.
"Hasta olacağım sanırım," dedi burnunu çekerken Jimin. Aslında neredeyse ağlayacak olduğundan gözleri dolmuştu fakat yalan söylememesi için hiçbir sebep yoktu. "neden geldin?"
"Yurda gidince sana çorba yaparım," dedi ve genç adamın duygularını bilmeden siyah saçlarını samimiyetle karıştırdı. Jimin, ellerinin etkisiyle hazdan dört köşe olurken kafasını iki yana sallayıp kemikli ellerden kurtuldu. "siz küçükler kendinize iyi bakamıyorsunuz."
Jimin'in sırtı korkuluklara değince irkildi ama omuz silkip sevdiği adama cevap verdi.
"İstemiyorum," dedi ve gözlerini kapatıp temiz havadan derin bir nefes aldı. "ilgileniyormuş gibi yapmana gerek yok."
"Yapmam gerektiği için yapmıyorum." dedi Yoongi ciddi bir sesle. Çatık kaşlarından sinirlendiği anlaşılıyordu. "İyiliğini istediğim için yapıyorum. Seni düşündüğüm için. Neden anlamak istemiyorsun anlamıyorum."
"Çünkü," dedi Jimin, kafasını yere eğerken. "beni arkadaş olarak görüyorsun. İlgilenme daha iyi. Kendimi senden uzak tutamıyorum."
"Ne?" diye soran Yoongi'nin gözleri şaşkınlıkla açılmış ve yanlış duymuş gibi Jimin'e daha fazla yaklaşmıştı.
"Seni," dedi Jimin, nefesi Yoongi'nin biçimli suratına vururken. "seviyorum."
Yoongi'nin küçük gözlerinin kısıldığını ve dudaklarının gülümsemeye benzer şekilde havalandığını gördü. Parmak uçlarına kalkıp grup arkadaşının hayalinde yaşattığı dudaklarına yapışacakken yaslandığı demir birden kaydı ve kendini boşluğa düşerken buldu.
Yoongi'nin ismini bağıran sesi, kulaklarına basınç uygularken kapadığı gözlerini hızla açtı.
Yataktaydı.
Yurttaki odasındaki tek kişilik yatağında yastıkların içine gömülmüş bir şekilde yatıyor ve alnından damla damla ter akıyordu. Min Yoongi, baş ucunda onu uyandırmak için ismini sayıklıyor ve perde aralığından giren güneş ışığını gölgeliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in real life i'll kiss u :: yoonmin (one-shot)
Short Storyjimin, rüyalar görüyor. grup arkadaşını öpmeye çalıştığı rüyalar. * "Seni öpmeliyim, gitmeden."