DG -24. Bölüm - Part/1: MİLAD

Start from the beginning
                                    

O sırada aklına gelenlerle duraksadı. Arkasını döndüğünde tehditkâr bir biçimde konuştu. "Sakın peşimden gelmeye çalışma. Ben seni aradığımda eşyalarını almaya gelirsin."

"Olmaz."

"Eğer itiraz edersen eve gitmeden soluğu avukatta alırım." Devrim'in eli kolu bağlanmıştı. Şimdi ne yapacaktı? Zor kurduğu yuvası kendini bilmez bir kadın yüzünden heba olmuştu.

Ellerini dizlerine koydu ve derin bir soluk çekti ciğerlerine. Bitmişti... Şimdi tükenmişti. Günler önce karısına yoruldum derken bu günlerin geleceğinden haberi dahi yoktu. Asıl şimdi uykular haram olacaktı.

Apar topar dükkâna döndü masanın üzerinde duran eşyalarını aldı, kapıları kilitleyerek ayrıldı. İlk işi evine gitmek olacaktı. Evine geldiğinde anahtarı ile açmaya çalıştı başarılı olamadı, eli zile uzansa da yapmadı. Kapının önünde duran paspasa oturdu ve beklemeye başladı. Bekleyişi saatleri bulmuştu.

İçeriden kapı sesleri geliyordu. Bir kaç defa ayaklanmaya çalıştı. Her defasında eli dizlerine kelepçe vurmuş onu engellemişti. Kapının önüne geleli bir buçuk saat olduğunda kalktı ve zile uzandı. Daha zili çalmadan kapı açıldı.

"Sana gelme demiştim." Asude düşmanına bakar gibi bakıyordu yüzüne. Öylesine yabancı, öylesine nefretle.

"Dayanamadım..."

"Şura, seni öpebilir miyim dediğinde ona da dayanamadın değil mi?" Kollarını göğsünde birleştiren kadın sert gözlerle kocasını süzüyordu. Tepeden tırnağa süzdüğü adamı seviyordu.

Onun kendisini sevdiğini biliyordu bundan asla şüphe duymuyordu. Kocasını bırakmak istemezdi ama bu hatasını da affetmeye razı değildi. Onun gururunu yerle bir etmiş, kadınlık gururunu zedelemişti. Hiçbir hata cezasız kalmayacaktı.

"Asude... Sana yemin ederim ben öpmedim onu. Hemen uzaklaştırdım zaten." Asude bunları görmüştü görmesine ama kabullenemiyordu. Kocası ile o kadının yakınlaşmış olmasını, kocasının dudaklarına dokunmuş olmasını affedemiyordu.

"Kovacaktın değil mi?" Adamın kafasını sallaması ile gür bir kahkaha attı kadın.

"Kovman için bizim bu duruma düşmemiz gerekiyordu değil mi? O kızın sana yaklaşması, seni öpmesi, benim sizi basmam gerekiyordu." Kapıyı tutan elini daha da sıktı. Devrim'in kafası yere düşmüştü. Haklıydı karısı. Şimdi ona ne derse telafisi olmayacaktı.

"Asude Dağkıran," merdivenlerde gördükleri polis memurları ile ikisi de hedefini değiştirdi. Asude böyle bir misafiri bekliyordu.

"Buyurun benim."

"Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor."

"Hemen geliyorum." Koşarak içeriye girdi ve pantolonunun cebine kimliğini sıkıştırdı. Komodinde duran telefonu da parmaklarının arasına aldı.

"Gidebiliriz," polislerin eşliğinde binadan çıkarken kafası dikti. O hata yapmamıştı, suç işlememişti. Yaptığı namusunu korumak, gururunu çiğnemelerine izin vermemekti.

Polis memurları Asude'yi önce hastaneye götürdüler. Devrim'de peşlerinden gelmişti. Her ne kadar ona kızgın olsa da burada yalnız hissetmemişti. Muayene odasına girdiklerinde yanına gelen doktor onu süzdü.

"Aile içi şiddet mi?" Asude kendisine seslenen adamın mavi gözlerine baktı. Ne demeye getirmişti?

"Anlamadım?"

"Bu çizikler diyorum, aile içi şiddet mi?"

"Ha... Namus davası?"

"Pek namus davasına benzemiyor gibi," doktor bir tarafta konuşuyor, diğer taraftan muayene ediyordu.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now