1.Bölüm SÖZ

206K 6.6K 647
                                    

Arkadaşlarıyla gece kulübünde eğlendikten sonra sabaha karşı eve dönen genç kız, ses çıkarmamak için dans etmekten şişen ayak parmaklarının uçlarına basarak karanlıkta merdivenlere yöneldi. Ve tam orta basamaklara geldiğinde babasının sinirli çıkan haykırışını duydu. "Handan!"

Ardından ışıklar yandığında olduğu yerde hareketsiz kaldı.

Hızla aklındaki açıklama metnini son kez gözden geçiren Handan titrek çıkan ses tonuyla "Efendim babacığım!" Dedi.

Antrede bekleyen öfkeli adam eliyle kızına yanına gelmesini işaret ettiğinde genç kız ağır adımlarla çıktığı merdivenlerden inmek zorunda kaldı.

"Salona geç çabuk!"

Onların sesini duyan ev halkı ayaklanarak ne olduğunu anlamak için etraflarında toplandığında öfkeli babası tekrar bağırdı. "Herkes hemen odasına gitsin!"

Handan'a 'ben sana söylemiştim' der gibi bakan üvey kız kardeşi sinsice gülümserken genç kız biraz sonra duyacağı azara kendini hazırlamaya başlamıştı bile.

Salona girer girmez kapıyı hızla çarpan adam, kızına oturması için koltuğu gösterdikten sonra ellerini beline yerleştirerek karşısında durdu. "Hiç akıllanmayacaksın öyle değil mi?"

Handan kendini savunmak istese de babası Muharrem "kes!" diyerek onu susturdu ve konuşmasına devam etti. "Yakında Yavuz Selim'in karısı olacaksın ve hala saçma sapan davranışlarda bulunuyorsun."

Evleneceği adamın ismini duyan Handan'ın her zamanki gibi tüyleri diken diken olsa da babası bu kadar öfkeliyken susması gerektiğini biliyordu.

"Sorumsuzca yaşamaya bir son ver, bu seni son uyarışım. Geçen sefer magazin sayfalarına düştüğünde beni ne kadar zor duruma düşürdüğünü hatırlıyor musun? Eğer hatırlamıyorsan hatırlatayım, ailemizi rezil etmiştin."

Yüzünü bile görmediği bir adamla evlendirilecek olan genç kız, neredeyse çocukluğundan beri bahsi geçen nişanlısını bir kez bile görmese de, onu tanımadan nefret etmişti. Babasının verdiği aptalca bir söz uğruna seçilmiş kurban olduğunun hatırlatılması da nefret ettiği başka bir konuydu. Kurtarılan bir hayata karşılık başka bir hayatın feda edilmesinin yanlış olduğunu düşünse de bunu dile getirmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini daha önce öğrenmişti.

Konuştukça ses tonu yumuşayan babası bir süre sonra yanına oturup kızının gözlerinin içine baktı. "Beni ve kendini yıprattığın yeter artık. Sen daha doğmadan önce bir söz verdim ve ne pahasına olursa olsun bu söz yerine getirilecek. Bu yaptıklarının sebebi karşı tarafın evlilikten vazgeçmesi için olduğunu biliyorum. Boşuna uğraşıyorsun."

"Bittiyse odama gidebilir miyim?"

Muharrem Bey'in kızıyla yaptığı ilk konuşma değildi bu. Yıllardır onu bu evliliğe hazırlamaya çalışsa da Handan dik başlılığından asla vazgeçmemişti ve vazgeçmeyecekti. Yılların yorduğu adam, odadan çıkan kızının arkasından bakarken aklına o sözü verdiği gün geldi.

*****************

24 yıl önce

Muharrem sağ omuzuna isabet eden mermi yüzünden kan kaybederken düşmemek için sırtını yakınındaki kayaya yasladı. Ara ara gözleri kararmaya başlasa da içinden sürekli "Bu dağ başında ölemem." Diyordu. Nişan günü parmağına taktığı alyansı dudaklarına yaklaştırarak öptü. "Seni son kez görmeden ölmeyeceğim Asiye'm."

Genç adam, 5 metre kadar ileride, kırmızıya boyanmış karın üzerinde yatan başka bir askeri gördüğü an gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Osman'ın daha sabah sevdiği kıza yazdığı mektubu postaya verdiğini hatırlarken içinde tarifsiz bir acı oluştu. Çatışma bitmiş, silahlar susmuş, terörist grup geri çekilmişti yada kendisi öyle sanıyordu. Peki, düştükleri pusuda kendinden başka hayatta kalan var mıydı? Siper aldığı kayadan güç alarak ayaklanmaya çalıştığında başı dönmeye başlamıştı ki birisi kolunu tuttu. "Buradayım devrem!"

Yaşayan birisini görmenin sevinciyle silah arkadaşı Kemal'e sarılan Muharrem hıçkırarak ağlarken başka hayatta kalan birisinin olup olmadığını sordu.

Kemal de tıpkı onun gibi ağlıyordu. "21 kişilik timden hayatta kalan sadece ikimiziz."

Çevreyi kolaçan eden Kemal tekrar Muharrem'in yanına döndüğünde arkadaşının kaybettiği kan yüzünden her geçen dakika daha kötüye gittiğini gördü. Gerçi o ana kadar şoka girmemesi bile bir mucizeydi. Muharrem'in sağlam kolunun altına girdiğinde diğer kolu sarsılan genç adam acıyla inlese de hava kararmadan daha güvenli bir yer bulup kurtarılmayı beklemeliydiler.

İki arkadaş daha birkaç metre ilerlemeden kar yağmaya başlamış Muharrem ise neredeyse bilincini kaybedecek duruma gelmişti. Onun halsizleşen vücudunun daha fazla ilerleyemeyeceğini anlayan Kemal arkadaşını sırtına aldı. "Oğlum sakın uyuma! Duyuyor musun beni Muharrem? Sakın uyuma Kurtulacağız!"

Sırtındaki ağırlık yüzünden soluk soluğa kalan Kemal, arkadaşının bilincini kaybetmemesi için ona sürekli sorular sorsa da son sorduğu sorulara cevaplar gecikmeli gelmeye başlamıştı.

"Ben senin için yüküm, bırak beni Kemal. Kurtar kendini."

Muharrem'in söyledikleriyle duraksayan genç adam, "Telsizle senin yanında konuşmadım mı devrem? Sende duydun bizi kurtaracaklar. Kurtarma helikopteri birazdan gelir. İlerideki kayalığa az kaldı dayan." Dedi.

Her an başka bir saldırı tehlikesiyle karşı karşıya olan iki arkadaş kayalıklara yaklaştığı zaman Kemal kendi hayatından bahsetmeye başladı. "Biliyormusun, bugün oğlumun 1. Doğum günü. Yanında olmayı o kadar çok isterdim ki. Ya sen Muharrem, sen şuan nerede olmayı isterdin? "

Muharrem olmak istediği yeri düşünürken hafifçe tebessüm etti. "Asiyemin yanında." Dedi ve gözlerindeki ışık yavaş yavaş sönmeye başladı. "Ona, ölürken bile onu çok sevdiğimi söyler misin devrem?"

Kemal kollarındaki arkadaşının yüzünü eliyle sarsarken "Uyuma Muharrem, daha senin kızı bizim oğlana alacağız oğlum!" dedi.

Muharrem arkadaşının söylediği söze  gülümseyerek gözlerini kapatırken "Eğer yaşarsam ve kızım olursa söz kardeşim." Dedi.

Yıllar öncesini hatırlayan Muharrem Bey o anı tekrar tekrar yaşarken dolan gözlerini sildi.

********

Handan babasıyla yaptığı konuşmadan sonra odasına gidip üzerini değiştirdi, yatağına girdi. Gözlerini diktiği beyaz tavanı izlerken gözlerini kapatarak 8 yıl önce kanserden kaybettiği annesini hayal etti. Eğer o şuan yaşıyor olsaydı, kızına kıyamaz, ne yapar eder babasını bu düşüncesinden vazgeçirirdi.

Sabah saat 10:00 da Pazar kahvaltısında toplanan aile sessizlik içinde karınlarını doyururken Muharrem bey masada uyuklayan Handan'a bakarak konuştu. "Perşembe günü Kemal Bey ve ailesi nikah için bizi ziyaret edecekler. Hazırlıklarınızı ona göre yapın."

Babasının dudaklarından çıkan sözcüklerle genç kızın kanı çekilirken üvey annesi Zübeyde ve kızı Filiz sonunda Handandan kurtulacakları için gülüyorlardı.

Deli MAVİ  (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin