Ateş ve kılıç

292 9 24
                                    


                                Acıması ve affı olmayan bir dünyada zayıflara yer yoktu. Sadece güçlü olanlar diğerlerine baskın gelebilirdi. Böyle bir hayat görüşünün benimsendiği bir çağda ülkeler alev alev yanıyordu. Havada kan ve barut kokusu vardı. Hırslı krallar topraklarını genişletmek için savaş açıyordu. Savaş maliyetliydi. Bu yüzden krallar yoksul halklarından vergi istiyorlardı. Yetmiyor, savaşması için evlatlarını istiyorlardı. Yetmiyor, kendi hırsları uğruna başlattıkları savaşın haklılığına inanmalarını bekliyorlardı. Zavallı halk savaşın demir pençesi altında eziliyordu. Krallarına para verdiler, evlat verdileri, inançlarını verdiler. Hepsinin de tek bir isteği vardı. Bir an evvel zafere kavuşmak ve böylece vermekten kurtulmak. Oysa hep gözden kaçırdıkları bir gerçek vardı. Ateş ve kılıç bir araya geldiğinde, verilen ya da alınan hiç bir şey yeterli değildir.

Lehistan ve Rusya karşı karşıya gelmişti. Birçok çıkar çatışması yaşıyorlardı. İki büyük devlet savaşın çıkması için ufacık bir kıvılcım bekliyordu. Küçücük bir kıvılcımın yangın çıkaracağı kesindi. Ancak bu yangının nerelere sıçrayacağını kestirmek zordu. Sonunda beklenen kıvılcım havada çaktı. Bir grup eşkıya Lehistan sınırları içindeki Ponry kasabasına saldırmıştı. Köylülerin iddiasına göre gelenler eşkıya kılığına girmiş Rus askerleriydi. Haber bir anda tüm Lehistan'a yayıldı. Kral Jan Kasimir SEJM meclisini topladı. Sejm, ülke soylularının bir araya gelerek oluşturdukları bir komisyon meclisti. Ülke hakkındaki tüm önemli kararlar bu mecliste alınırdı. Lehistan Kralı hanedanlıkla değil; sejm meclisinin oylamasıyla seçilirdi. Aynı meclis dilerse Kralı tahttan indirebilirdi. Yarı feodal yarı demokratik özellik taşıyan bu sistemle ülkeyi yönetmek gerçekten zordu. Toplanan sejmde savaş kararı alındı. Çok geçmeden hazırlık yapıldı. Bir ay sonra savaş başladı. Savaşın daha 6. Gününde ölü sayısı çoktan yedi bine ulaşmıştı. Çarpışmalar çok şiddetli geçiyordu. Öte yandan Kazaklar bu savaşı kendileri için bulunmaz bir fırsat olarak görüyordu. Ezeli düşmanları Lehler Ruslarla çarpışıyordu. Bu Lehistanı ortadan kaldırmak için bulunmaz fırsattı. Kazak atamanlığı Ataman boğdan Himeniltski tarafından yönetiliyordu. Himeniltski çakal gibi kurnaz bir adamdı. Bir önceki Ataman Ivan Barabbası türlü hilelerle oyuna getirdi. Tebasını Barababbastan soğuttu. Sonunda soyluların desteğini alarak Barabbası tahtından indirdi. Yerine ise kendi geçti. Ne gariptir ki tüm kazaklara hükmeden Himeniltski aslen Lehti. Bu kurnaz, kaypak ve Leh asıllı adam bir girişimde bulundu. Rus Çarı Alexi Michelayovich'e bir mektup gönderdi. Bu mektupta tam olarak şöyle yazıyordu:

YÜCE VE BÜYÜK HAŞMET MAAP ÇAR 1. ALEXİ MİCHELAYOVİCH'E

AZİZ ÇAR, EZELİ DÜŞMANIMIZ OLAN LEHLERLE SAVAŞA GİRMENİZ BİZİ ÇOK SEVİNDİRDİ. BU SAVAŞ ORTAK DÜŞMANIMIZ OLAN LEHİSTANI TARİH SAYFASINDAN SİLMEK İÇİN BÜYÜK NİMETTİR. GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİREREK ÖNCE LEHLERİ VE SONRA BAŞ BELASI TATARLARI SONSUZA DEK YOK EDEBİLİRİZ. YÜCE ÇARIMIZ BELLİ BAŞLI TOPRAKLARIN BİZE VERİLMESİNİN SÖZÜNÜ VERDİĞİ ANDA, BEN ATAMAN BOĞDAN HİMENİLTSKİ ÇAR'A BAĞLILIK YEMİNİ EDİP EMRİ ALTINA GİRMEYE HAZIRIM.

Rusyada 100 yıl süren dertler dönemi henüz yeni bitmişti. Çar 2. Petro, namı diğer deli Petro, ''Yenile yenile yenmesini öğreneceğiz'' sloganıyla halkını savaştan savaşa sürüklüyordu. Sürekli kaybedilen savaşlar Rusyayı bunaltmıştı. Savaş yüzünden ticaret de kilitlenmişti. Bu durum tüm burjuva ailelerine kan ağlatıyordu. Burjuvaların en ileri gelenleri olan Michelayovich ailesi ileri atıldı. Deli Petroyu bir suikastle öldürüp yönetimi ele geçirdiler. Petronun o yıl iki erkek bebeği dünyaya gelmişti. Çar 2. Petro her iki oğlu için altından birer haç kolyesi yaptırmıştı. Bebeklerden biri sadece 1 hafta yaşadı. Ölen bebeğin kolyesi Moskova müzesine kaldırıldı. Diğer bebek ise, suikast girişimi yapıldığında Petronun sadık adamları tarafından saraydan son anda kaçırıldı. Çocuk yetiştirilmek üzere bir manastıra teslim edildi. 20 yıl sonra ortaya bir adam çıktı. Çarın oğlu olduğunu iddia etti. Davasının meşruluğunu soran herkese boynundaki altın haçı gösterdi. Altın haçı görenler bu adamın önünde diz çöküp ''Çok yaşa Çar'' diye haykırdı. Bir rivayete göre manastırdaki çocuk salgın hastalık döneminde ölmüştü. Üstelik Çarın oğlu olduğunu iddia eden adamın eşgali Petroya zerre kadar benzemiyordu. Ayrıca yaşı da manastıra verilen bebeğin yaşıyla uyuşmuyordu. Ancak boynundaki altın haç tüm dengeleri alt üst ediyordu. Michelayovich yönetiminden memnun olmayan bazı lordlar şaibelere aldırmadı. Bu genç adama bağlılık yemini edip isyan başlattılar. Yeni Çar Kazaklara toprak sözü vererek desteklerini aldı. Rusyanın yarısını fethettiler. Ancak yeni Çar sözünde durmadı. Vadettiği toprakları Kazaklara vermedi. Bunun üzerine Kazaklar hızla desteğini geri çekti. Desteksiz kalan yeni Çarın orduları dağıtıldı. Esir düşen Çar öldürüldü. İbret olsun diye vücudu parçalara ayrıldı. Her bir parça Rusyanın dört bir yanında halka sergilendi. Kellesi günlerce Moskova şehrinin surlarında sallandı. Halk için bir ümit ışığı olan yeni Çarın parçalanması 100 yıl sürecek bir isyan dalgası başlattı. 100 yılın sonunda Alexi Michelayovichin tahta geçmesiyle dertler dönemi ve isyanlar son buldu. Artık Rusya toparlanmış, Lehistana kafa tutar hale gelmişti. Hele bir de Kazakların destek vermesi Rusyayı şaha kaldırmıştı. Çar, Ataman Boğdan Himeniltskinin teklifini kabul etti. Himeniltski Çar ile buluşup yüzüğünü öptü. Savaş boyunca Çarın bir generali gibi hareket edip, Çara sadık kalacağına yemin etti. Elbette bazı topraklar karşılığında. Kazak lordları bu şeytana inanıp eski Atamanlarını tahtından ettiler. Sırf bu yüzden zaten yeterince hicap duyuyorlardı. Bu da yetmiyormuş gibi yeni Atamanları resmen Çarın fahişesi olmuştu. Bu durum Kazak lordlarını kahretmişti. Ancak Kazakların karakter yapısı güçlüydü. Şu aşamada isyan çıkarmak ülkenin geleceğini tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramazdı. Lordlar ülkelerinin geleceği için Himeniltskiye emre itaatte kusur etmediler.

ATEŞ VE KILIÇWhere stories live. Discover now