1.Okyanus

326 13 2
                                    

O,her zaman sabah uyanır uyanmaz bloğunu açar ardından günlük işlerine öyle başlar. Yani o blog açık olmak zorunda. Anca o zaman rahat oluyor.

Bloğu onun en büyük arkadaşı gibi. İçinde ise keşfedilmemiş küçük küçük arkadaşlar saklıyor. Utangaç olmasaydı belki birileriyle tanışabilirdi. Takipçi sayısı az olmasına rağmen kendini ezik gibi hissettmiyor. Onun tek dayanağı henüz keşfedilmemiş arkadaş olma düşüncesi.

Gerçekte arkadaşı yok mu? Vardı. Bir taneydi o da. İkisinin zevkleri o kadar çok uyardı ki o,herkesten daha çok anlaşırdı arkadaşıyla. Aynı müzik zevkleri,aynı kıyafet zevkleri,aynı renk zevkleri... Sanki birbirlerinin aynası gibiydiler. Düşünceleri bile ortaktı.

Ki bu blog,arkadaşı başka şehre gittiğinde açılmıştı. Başta boş bir arazi gibi geldi ona blog. Ardından doğru kişileri takip etti. Takip ettiği kişiler ise o kadar güzel fotoğraflar paylaşıyordu ki hiç bırakamıyordu.

O,genellikle bloğunu müzik videolarıyla doldurmuştu. Genellikle yüzü gözükmüyordu. Hep çenesinin altından çekiyordu. Kimse onun yüzünü görmesini istemiyordu.

Paylaştığı videolar genellikle yirmi-elli arası beğeni alırdı. Çoğu kişi izleyip geçerdi. Kaç kişi izlemiş görebiliyordu. Beğeni almadığı için kimseye darılmazdı bu yüzden. Aksine mutlu olurdu. Daha kötüsü de olabilirdi. Bu blog mezarlarda olabilirdi.

Köşede,mesajların geldiği kısmın üzerinde "1" yazıyordu.

Pekâlâ bu çok ilginç işte,diye düşündü. Heyecandan parmağını laptopdaki dokunmatik fare kısmına koydu ve ekrandaki ibreyi mesaj kutusunun üstüne kadar sürükledi.

Siyah adlı kullanıcı ona bir mesaj göndermişti. Ve şunlar yazıyordu:

Siyah: Vay canına!Okyanus,bunlar harika videolar.

Gelen mesaj onu gülümsetmeye yetmişti. İki dudağını birbirine bastırarak elleri klavyenin üzerinde durdu. Basmadı. Doğru kelimeleri düşünmeye çalıştı.

Biliyorum,teşekkürler,demek çok egoistçe bir davranış olurdu. Daha içten olmalıydı. Bir şeyler yazıp gönderdi.

Okyanus teşekkür ediyor fakat yetenekli olmadığını düşünüyor. Görüşün her zaman benim için çok önemli. Ne kadar kötü olsa bile!

Karnı guruldarken gönderdiği mesajın okunduğunu gördü. Tamam,şimdi daha çok heyecanlanmıştı işte. Yazıyor olduğunu gördü. Hâlâ yazıyordu. Hâlâ! Harflere tek tek basmıyor umarım,diye düşündü. Yoksa karşısındaki bu bloğu annesi kullanıyor olduğunu sanacaktı.

Siyah: Kötü? Kesinlikle hayır! Harikasın. Hatta mavi saçların çok güzel,Okyanus.

O zaman bana neden Okyanus dediğin anlaşıldı. Saçlarım hoşuna gitti!

Siyah: İnkar edemem,Okyanus. Mor olsa hoşuma gitmezdi. Ya da yeşil.

Iyy,yazdı. Saçlarına asla böyle bir katliam yapmazdı.

Gökkuşağından ne haber? Yakışır mıydı?

Siyah: Bırak böyle kalsın,Okyanus.

Gitmem gerek. Daha yeni uyandım ve yapmam gereken çok işim var.

Siyah: Keşke kalabilsen...

Karnım aç.

Siyah güldüğünü göstermek için emoji gönderdi. Ardından işleri bitince gelmesini istiyordu.

Ayrıca onun işi yoktu ki. Sadece... Biraz heyecanlanmış olabilirdi. Karşısındaki her kimse ona bağlı kalmak istemiyordu. O da gidebilirdi.

Aynı zamanda arkadaşının gitmesiyle yanlızlığa alışabilmişti ki. Yeni birine gerek yoktu.

Ya da var mıydı? Bağlanmak istemiyorum evet ama beni güldürecek biri olsa fena olmazdı. Ama ben işim olduğunu söyledim çoktan,diyerek avcunu alnına bastırıp böyle bir şey yaptığı için kendine kızıyordu.

Laptopu kapattı. Hem böylece daha az elektrik faturası gelirdi. Odasından çıktı. Tuvaletteki işini hallettikten sonra birbirine giren saçlarını taradı. Acıdı ama artık güzel görünüyordu.

"Hah," dedi annesi. "Bizim kız da çıkmış ininden."

"Çok komik," suratını buruşturarak.

"Biliyorum. Gel kardeşinin mamasını yedir," dedi kaşığı ve elindeki meyveli mama kavanozunu uzatarak. Eğilip aldı. Annesi yerden kalkınca annesinin eski yerine geçti.

"Mavi," diyerek gülümsedi kardeşi. İki yaşında olmasına rağmen mırıldanmaların,abuk subuk konuşmaların,"anne,baba,mama" gibi kelimelerin yanında mavi diyordu. Abla demeyi öğrenmekte ise pek mi pek inatçıydı.

Kardeşine mamasını yedirmek hoşuna gidiyordu. Hatta o mamadan bir kaç kaşık da kendi alıyordu. Bu daha da hoştu. Annesi kızıyordu genelde. Ama ne yapabilirdi ki üretilen bütün bebek mamalarının güzel olması onun suçu mu? Hele ki şu bebek büskivisi...

Kardeşi bütün kavanozu bitirmeye niyetliydi. Gerçekten de öyle oldu. Kavanoz küçük olabilirdi ama onun için fazlaydı.

Annesi masayı hazırlayabilmişti. "Hani benim peynirim? Unutmuşsun," dedi. Annesi çoktan oturmuştu. Kızına kızgın bir bakış attı.

"Çok istiyorsan kalk kendin al." Kalkıp kardeşinin örümceğini buzdolabının önünden çekti.

Peynirini eline alır almaz bir lokma yiyip mutlu olabilmek için yerine oturdu. Gerçi yemekler onu hep mutlu etse de her yemeği yiyemezdi. Şu kıza bakın ne kadar da zayıf!

Keyif dolu kahvaltı bitmişti. Odasına,annesinin deyimiyle inine,çekildi.

Yeni mesaj vardı.

Siyah: Hey ben sıkıldım.

Siyah: Doymadın mı,Okyanus?

Siyah: Peki,sen gelene kadar ölmeyi bekleyeceğim.

Burdayım,yazıp gönderdi. Cevap anında geldi.

Siyah: Sonunda!

Siyah: Ama benim gitmem gerek.

Bu çok sinir bozucu! dedi içinden.

Neden?

Siyah: Karnım aç.

Sende mi,Brütüs?

Siyah: Komik Okyanus seni. Gidebilir miyim?

Hayır.

Siyah: Tamam gitmiyorum.

Şaka yapmıştım.

Siyah: Ben ciddiyim. Kahvaltım ayağıma geldi.

Sevgilin mi?

Siyah: Annem getirdi.

Afiyet olsun.

Siyah: Elini ekrana yaklaştırsana.

O niye?

Siyah: Seninle paylaşacağım da ondan.

Kalsın. Kilo almak istemiyorum.

Siyah: Neden şişman mısın ki?

Görsen böyle demezdin.

Siyah: Şişmandan da mı şişmansın?

ZAYIFIM Bİ' KERE!

Default Title - Write Your OwnWhere stories live. Discover now