"Merve. Ne randevusu bu?"

Yiğit'in sesi kulaklarına kolu ise beline ulaştığında adımlarını yavaşlatarak yürümeye başladı. Yiğit şimdi ona göre ya saftı ya da bu işleri bilmeyecek kadar salaktı.

"Aa, ne randevusu olacak? Normal randevu işte. "

"Ne bileyim ben? Söyleyene kadın."

Merve önden kıvırta kıvırta giderken arkasında bırakmıştı tekrardan Yiğit'i. Merdivenlerden inip bahçeye ulaşırken havanın buz gibi olmasıyla ceketine sarıldı.

"Alış-verişe gitmek ister misin?"

Arkasından duyduğu Yiğit'in sesi ile arkasına dönüp kocasına baktı. Baş parmağının kenarını yolmayı bırakıp dudaklarını yaladı.

"Neden?"

Yiğit'in ona yaklaşması ile gözlerini dikerek ona bakamya başladı. Boyunun yaşından dolayı kısa olmasına aldırmadı. Karşısında ki adam ondan hem yaşça hem de boyca büyüktü.

"Sana bir kaç kıyafet alırız ve mont. Hava çok soğumaya başladı."

Merve gülümseyerek kafasını sallarken ellerini tekrardan cebine koydu ve Yiğit'in yanında yürümeye başladı. Elini koyduğu cebinden parmakları çıkarken alt dudağını ısırıp ellerini dışarı çıkardı.

Üzerinde ki ceketin hikayesi farklıydı. Ilgın'ın aldığı ilk hediyeydi. Daha doğrusu onun için çaldığı ilk hediye.

Ellerini önünde birleştirerek parmaklarını birbirine kilitledi. Hastahanenin koca kapısından çıkarken Yiğit'in bakışlarına yakalandı. Yiğit kadının yanına bira daha yaklaşarak önünde birbirine kenetlenmiş elleri koca avuçlarının arasına aldı.

"Ellerin buz gibi."

Yiğit'in sesi kulaklarına ulaşırken ellerini kocasına bıraktı. Yiğit genç kadının önünde durarak ellerinin arasında ki minik elleri dudaklarının hizasına götürdü. Sıcak nefesini Merve'nin ellerine üfledi.

Merve bakışlarını başka yere onlara bakan yaşlı teyzelere çevirdi. Yutkunurken ellerini Yiğit'ten çekti. Aklına bu sabah hastahane kapısında yaptıkları gelince kaşlarını çattı.

"Hayırdır? Bir öyle bir böylesin?"

"Sana da iyilik yaramıyor. Üşümüşsün insanlık yapalım dedik."

Yiğit homurtusuyla arabasına ulaşırken arkasından pıtı pıtı gelen karısına bakmadan girdi arabasının içine. Merve kendi oturacağı yerin kapısını açmadan Yiğit ona çaktırmadansıcak hava kılmasını açtı.

Merve gözlerimi kısarak arabadaki yerini aldı. Yigit'e bakmadan kemerini bağladı ve cebinde ki kağıt hafifliginde olan fotoğrafı aldı. Buruşmasını istemiyordu; Sonuçta bu kızının ilk fotografiydı.

"Kız mı erkek mi?"

"Sana ne."

Merve omuzlarını gözlerini bayarak silkerken Yiğit'in homurdanmasına aldırış etmedi. Elinde ki fotoğrafı avucunun içine koyarak gülümsedi. Arabada ki sessizlik ölüm sessizliğini andırsada ikiside aldırış etmedi, takı Yigit'in telefonu çalana kadar.

Yiğit arabanın hızını yavaşlatarak kumaş pantolonunun cebinde ki telefona ulaştı. Tek eli direksiyonda tanımadığı numaraya bakarken kaşlarını çatlı telefonun yeşil ekranına dokudu.

"Efendim?"

"Merhaba. Yiğit değil mi?"

Kulaklarına kalitemiz bir ses gelirken yanına onu dikkatle dinlemeye çalışan kadına baktı. Daha doğrusu elinde ki fotoğrafa bakıp 'Ben seni aldırmıyorum.' havasına.

KOYU KIRMIZI |Anlaşmalı Aşklar Serisi 2 • FİNAL| #Wattys2020Where stories live. Discover now