"İyi de anlamıyorum, bunun neresi kötü? Varlık içerisinde çok keyifli bir hayat sürebilirsiniz."

"Karşılığında da hayatımızın tüm kontrolünü bayan dikta­töre teslim ederiz. Can üniversiteden ilk mezun olduğu yıllar­da orda çalışmış. Hâlâ o günleri düşünmek bile sıkıntı verir. Maaşla çalışan ve ancak bir müdür kadar ayrıcalığa sahip olan Can bir de annesinin sürekli işlere müdahalesi ile uğraşmak zorunda kalırmış. Yani işleri devredip geri çekilmek yerine, sürekli olarak Can'ın kararlarını sorgularmış, hem de toplantı­larda çalışanların önünde."

"Ciddi olamazsın. Bu gurur kırıcı bir şey."

"Hem de nasıl. Annesi bütün dünyaya kontrolün ve otori­tenin hâlâ kendinde olduğunu hissettirmek ister her zaman."

"Peki ne yapacaksın?"

"Boş durmayacağım elbette. Ama şu aralar benden yardım almayı kendine yediremiyor. Ben hamileyim ya, istiyor ki eve ekmek getiren, bana bakan o olsun. Ama bir fırsatını yakala­yıp ikna edeceğim. Yani ev ekonomisine katkım olmayacaksa bu kadar eğitim ve birikimin ne anlamı var ki?"

Duyduklarına hak verse de, Aslı arkadaşının bir kere ça­lışmaya başlayınca, yine gözünü hırs bürümüş, fazla çalışıp kendini hırpalayan birine dönüşmesinden çekiniyordu.

"Ama şimdi bunları boş ver. Anlatsana nedir bu Hakan'ın özel eşyalarına duyduğun merak?"

Aslı bir sır veriyormuş gibi hafifçe öne doğru eğildi. "Ge­çenlerde o duştayken telefonu ısrarla çalınıyordu. Ben de ce­vap verip müsait olmadığını söyleyebilirim diye düşündüm. Alo, dedim. Aaa baktım bir kadın sesi. Buyurun kimsiniz, de­dim. Hakan'la görüşecektim, diye cevap verdi. Şu an müsait de­ğil mesajınız varsa alayım, dedim. Gerek yok ben yine ararım, diyerek kapattı. Sonra gün içerisinde Hakan'ın Sema adında biri ile konuştuğunu duydum. Bildiğim kadarıyla eski karısının adı da Sema'ydı."

"Olabilir ama bunda ne var ki? Dostça ayrılmışlarsa görüşü­yorlardır." Ahu mümkün olduğunca normal tepki vermeye çalı­şıyordu. Aslı'nın pireyi nasıl deve yapabileceğini çok iyi bilirdi.

"Neden ben eski sevgililerimle arkadaş değilim? Sen cidden ayrılan iki kişinin hiçbir şey olmamış gibi arkadaş kalabilece­ğine inanıyor musun? Yani arada çocuk olsa anlarım. Ben de bu kadının Hakan'ı yeniden tavlamaya çalışıp çalışmadığından emin olmalıyım. Ve merak ediyorum neye benziyor diye. Bir resmini falan bulmaya çalışıyorum. Bir yerde rastlasak haberim bile olmayacak o olduğundan."

"İyi de öğrenip ne yapacaksın ki? Diyelim ki kadın Hakan'ı geri istiyor. Bu konuda ne yapabilirsin ki... Bırak istesin, so­nuçta adam seninle."

"O kadar basit değil. Boşanmak isteyen oymuş. Yani Hakan'ın içinde bir ukde, kapanmamış bir konu, bir başarısızlık olarak kalmışsa, kadın aklını çelebilir."

"İyi de hangi arada? Gece gündüz berabersiniz." Ahu, Aslı'nın şimdiden komplo teorilerini bu kadar ilerletmiş olma­sından çok endişeliydi. Çünkü psikolojik dengesini kaybettiği an, özgüvenini, huzurunu ve sonunda Hakan'ı da kaybedebi­lirdi.

"Öyle deme, isterlerse öğle yemeğinde görüşmeleri gayet mümkün." Aslı bu kuruntuya kendini iyice kaptırmaya başla­mıştı.

"Canım sakin ol ve olaylara dışarıdan benim gözümle bak­maya çalış. Sana cidden âşık bir adam var. Sibel'in düğününde sana bakışlarını, gözlerindeki hayranlığı görebilseydin bu endi­şelerinin ne kadar yersiz olduğunu da fark ederdin."

Aslı'nın heyecandan hafif yanakları kızarmıştı. "Biliyorum benimle evlenmek istediğini söyledi?"

Bu sefer heyecanlanma sırası Ahu'daydı. "Ne ciddi misin? Neden hiç bahsetmedin?"

Bunu Sen İstedin!Where stories live. Discover now