İkinci Bölüm (tekrar)

5.2K 303 7
                                    


Sonunda düğün bitip de, tüm konuklar dağıldığı zaman ge­riye sadece Baran’ın ve Sibel’in en yakın arkadaşları kalmış­tı. Az sonra onların da gideceğini bilen Sibel, Baran’la yalnız kalacağı anı mümkün olduğunca ertelemek için elinden geleni yapıyordu.

“Neden siz de balayı suitine gelmiyorsunuz bizimle. Şam­panya içerdik beraber. Bu gece hiç beraber zaman geçirme fır­satımız olmadı,” derken gözlerinde neredeyse yalvaran bir ifade vardı. Bu gecenin başındaki hareketinin Baran’ı ne kadar kız­dırdığını ve yalnız kalınca nasıl bir tavır takınacağını kestiremi­yordu. Kocası damarına basarsa, Sibel çenesini tutmayacağını biliyordu. Bilmediğiyse yalnız kalınca Baran’ın öfkesinin ne kadar ileri gidebileceğiydi. Tüm bunların yanında adam onu hiç takmayabilir, hatta geceyi dışarıda ondan ayrı bile geçirebilirdi. Ne de olsa daha önce yaşadıkları sorunlarda Baran’ın ilk yaptığı uzaklaşıp, Sibel’i kendinden mahrum etmek olmuştu. Eskiden olsa Sibel dişe diş, göze göz der ve yaptıklarını acısını çıkara­bilirdi. Ama şimdi bu kadar kıskanç bir erkekle, hem de evli iken ne yapabileceğini bilemiyordu. Belki de en iyisi, ilk adımı kocasının atmasını beklemekti.

Aslı ve Ahu Sibel’in bu teklifi karşısında ne söyleyeceklerini düşünürken Baran araya girdi.

“Aşkım benimle yalnız kalmamak için arkadaşlarını daha fazla alıkoymamalısın. Her ikisinin de bir an önce evlerine git­mek istediğinden hiç şüphem yok. Hepimiz yorulduk. Artık yatmaya gitsek iyi olacak.” Kararlı bakışlarının altında ezilen Sibel’e elini uzattı.

Aslı arkadaşına sarılırken kulağına fısıldadı. “Her şey çok güzel olacak. Bundan eminim. Sana ne kadar hayran olduğunu herkes gördü. Sadece sinirlerine hâkim ol tamam mı, Sibelci­ğim?”

Sibel itaatkâr bir biçimde başını salladıktan sonra, istek­sizce Baran’ın uzattığı eli tuttu. İkisi otele doğru yürürlerken, başını çevirip geride bıraktığı sevgili arkadaşlarından medet umarcasına son kez baktı.

***

Odaya çıktıkları zaman Baran ceketini ve kravatını çıkarıp, gömleğinin üst düğmelerini açtı.

Onlar için özenle hazırlanmış masaya gidip, soğutulmuş şampanyayı eline aldı. “Sonunda bu geceyi rahatça kutlaya­bileceğiz… Sadece ikimiz,” derken sanki gecenin başında yaşanan tatsız olaylar hiç olmamış gibi sakindi. Odaya gir­diğinden beri ne yapacağını bilemez halde olan Sibel, koca­sından mümkün olduğunca uzak bir köşede, odanın camından dışarıdaki manzarayı izliyormuş gibi görünmeye çalışıyordu.

Baran kadehleri doldurduktan sonra birini Sibel’e uzattı. “Bize…” diyerek kadehini kaldırdı. Sibel ise tek kelime etme­den başını hafifçe eğerek kocasının jestine karşılık verdi.

Tedirgin bir biçimde konunun açılacağı anı bekleyen Sibel, adamın bu konuyu bu kadar ağırdan almasına şaşırmış görü­nüyordu.

Baran ise bu gecenin geri kalanını tatsız konularla geçir­mek yerine, bir an önce Sibel’i kollarına almak istiyordu. Elbette ki bu konu konuşulmadan kapanmayacaktı. Ama bu gece değil diye düşündü. Aksi takdirde olayların gidişatı onun kapıyı çekip gitmesi ile sonuçlanabilirdi ve bu gece uzun sü­redir içinde bastırdığı tüm arzuyu, şehveti ve açlığı özgürce doyurmak istiyordu.

“Soyunmana yardım etmemi ister misin?” diye doğru konu­ya girmesi Sibel’in afallamasına neden olmuştu.

“Tüm olanlardan sonra bu kadar rahatça bu soruyu sorduğu­na…” Karısının cümlesini bitirmesine fırsat bırakmadan Baran onu kendine çekmiş, sert ama tutkulu bir şekilde öpmeye baş­lamıştı. Sibel ellerini adamın göğsüne dayayıp, onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. “Sende hiç utanma yok mu?”

Baran daha da sıkı sarılıp bedenini karısının bedenine yasla­dığı zaman “İşte bu noktada bir erkeğin hissedeceği son şeyin utanç olduğunun da farkındasındır. Öyle ya da böyle bu gece benimsin Yerinde olsam direnmek yerine tadını çıkarırdım,” dedi.

“Bana yaptıklarından sonra hiçbir şey olmamış gibi birlikte olabileceğimizi mi sanıyorsun? Sadece rezalet çıkmasın diye düğünde itiraz etmedim. Ama ilk fırsatta boşanacağım sen­den!”

Baran’ın Sibel’i tutan elleri daha da sıkılaştı. Öyle ki par­maklarının boğumları beyazlaşmaya başlamıştı. “Bir Yıldırım ile evlenen, ölene kadar Yıldırım soyadını taşır. Boşanma ih­timalini kafandan çıkarsan iyi edersin. İstanbul’da yaşıyor ol­mam sakın seni yanılgıya düşürmesin. Bu konuda geleneklere sıkı sıkıya bağlı ve bu uğurda adam öldürmeyi bile göze alabi­lecek bir aileden geliyorum.”

Sibel’in gözlerinde gördüğü korku ile kendine gelen Baran, ancak ondan sonra tutuşunu gevşetti. Karısını tekrar öpmeye kalkıştığında ise bu sefer genç kadının tek yaptığı öpüşünü en­gellemek için başını yan tarafa çevirmek oldu. Baran parmak­larını yavaşça Sibel’in saçlarından geçirip firketeleri çekerek, topuzunu çözmeye başladı. Sonunda saçları omuzlarından aşa­ğıya gür bir çağlayan gibi döküldüğü zaman, adam bir eliyle saçlarının arasından karısının başını tutup geriye attı ve kararlı ama oldukça yumuşak bir şekilde öptü. Sibel’in direncini kır­maya başlamıştı. Artık kendini uzaklaştırmaya çalışmasa da, tam olarak da kocasına karşılık vermiyordu. Karısının gelinli­ğinin fermuarını açarken bir yandan da omuzlarını öpüyordu.

Sibel için bu kadar arzuladığı bir erkeğe karşı kayıtsız kalmak çok zordu ama şu anda geri adım atmayı da gururuna yediremi­yordu.

Sonunda gelinliği ayaklarının ucuna düştüğü zaman, beyaz korsesi, beyaz jartiyeri, ve omuzlarından aşağıya serbestçe dö­külen gür saçlarıyla baştan çıkarıcı görünüyordu. Hem masum, hem korkmuş, hem de her an ateşli bir kadına dönüşebilecek gibi duruyordu. Son zamanlarda verdiği kilolara rağmen vücu­dunun yuvarlaklığından bir şey kaybetmemişti. İnce ve minyon görüntüsü ona kırılgan bir hava katarken, yuvarlak ve sıkı kal­çaları Baran’ın aklını başından almaya yetmişti. Karısını kuca­ğına alıp yatağa doğru taşırken, Sibel kollarını boynuna dolamış gözlerini ondan ayırmıyordu. Sanki ondan korkmadığını, ona meydan okuduğunu ispat etmek istercesine gözlerini kırpma­dan ona bakmaya devam ediyordu. Sonunda karısını yavaşça yatağın üzerine bırakıp da geri çekildiğinde, uzun saçları yastı­ğın üzerinde yelpaze gibi açılmış Sibel’e ve muhteşem görün­tüsüne zevkle ve özlemle baktı. Ona karşı duyduğu tutku öyle yoğundu ki, içindeki açlığı hiçbir zaman tam olarak doyurama­yacağını hissediyor, bu onu daha da deli ediyordu. Ne yaparsa yapsın bu kadına asla tam olarak sahip olamayacağından kor­kuyordu. Baran korkmayı da, olayların kontrolü dışında olma­sını da sevmezdi. Bu düşüncelerin yarattığı gerginlik yüzüne de yansımıştı. Fakat sonra Sibel’in gözlerindeki tedirginlik onu kendine getirdi. Yavaşça yatağa karısının yanına uzanıp par­maklarını hafifçe ve hiç acele etmeden kadının vücudu üzerin­de gezdirmeye başladı. Üzerinde kalan son bir iki parça giysiyi de yavaşça çıkardıktan sonra çıplaklığıyla ve saçları bu şekilde yüzünü çevrelemiş haldeyken gerçek dışı bir güzelliğe sahip ol­duğunu düşündü. Heyecanına daha fazla engel olamayacağını fark ederek dirseğinin üzerinde doğruldu, diğer eliyle Sibel’i belinden tutup kendine doğru çevirdi. Yüzünü altında bir çocuk kadar küçük ve hareketsiz yatan, ama aynı derecede de seksi kadının saçlarına gömüp kokusunu içine çekti.

“Sibel seni incitmeyi aklımdan geçirmem. Seni seviyorum. Lütfen benden korkma. Bütün bu olanları geride bırakmak ve seninle şu an yeniden başlamak istiyorum.”

Sibel’in tek diyebildiği ise “Senden korkmuyorum,” oldu. Tüm ifadesizliği ile öylece yatarken, adamın dokunuşları ve öpücükleri karşısında daha fazla direnemeyeceğini anlayarak içinden kendine küfrediyordu. Artık kimin kime kızdığının önemi yoktu. O an her şey silinmişti sadece yaşadıkları keyifli dakikalar vardı. Baran ansızın durduğunda, Sibel hayal kırık­lığı ve şaşkınlıkla gözlerini açıp neler olduğunu anlamaya ça­lıştı. “Hadi söyle,” diye fısıldadı kulağına karısının.

“Neyi? Lütfen Baran şu anda…”

“Kime ait olduğunu!” Cevabı alana kadar devam etmeye­ceği ortadaydı. Sevişme anında söylenmiş bile olsa Sibel’den, onun birine ait olma konusunda ne kadar takıntılı olduğunu bilecek kadar iyi tanıyan Baran için, o sözü duymak her şey­den önemliydi.

“Sana aidim. Lütfen,” derken gözlerindeki yalvaran ifade adamın şimdiye kadar hiçbir kadınlayken tatmadığı bir zevki tatmasına neden olmuştu.

Bunu Sen İstedin!Where stories live. Discover now