Beşinci Bölüm

4.7K 225 13
                                    

instagram/vefaenver sayfasındaki hediye kitap çekilişine gelsenizeeeeee... ;)

Aslı ve Ahu olağan Çarşamba buluşması için, her zaman gittikleri restoranda buluşmuşlardı. Yemek siparişini verdikten sonra, önden gelen ekmeği zeytinyağına batırıp iştahla yiyen Ahu'yu seyrediyordu arkadaşı.

"Hamileliğin iştahını açtığı bir gerçek. Yani senin karbon­hidrat ve yağ günahını -hele de bir arada- işlediğini daha önce­den hiç görmemiştim," diyerek şaşkınlığını ifade etti.

Ahu biraz rahatsız olmuştu. O da kendindeki bu değişimin farkındaydı ama biri söylediği zaman utanıyor ve canı sıkılı­yordu.

"N'apim çok zayıfmışım. Hamilelikte vücut açığını kapat­ma ihtiyacı duyuyormuş. Hem doğumdan sonra sıkı bir diyete girerim."

Kendini savunurcasına bir yaklaşım sergilemesi Aslı'yı söy­lediğine pişman etmişti. Yani kızcağız hamile ve hayatında ilk kez rahatça yemek yiyor. Ne gerek vardı şimdi gözüne sokma­ya?

"Hayır sakın sıkı diyet yapma. Ahucum sen o kadar zayıfsın ki dediğin gibi bu kadar yemeye ancak normal sınırlara geliyor­sun. Hem çok daha sağlıklı ve güzel görünüyorsun bence."

Ahu pişmanlık ve istekle ekmeğinden bir ısırık daha aldı. "Ya tabii senin yanında balon gibiyim. Sen de ne kadar incel­din Aslı ya? Bana inat mı yapıyorsun?"

"İnceldim mi? Özellikle çabalamadım ama haklısın faz­lalıklardan biraz silkelenip kurtuldum sanırım. Giysiler daha rahat oluyor. Sanırım insan mutlu olunca, sıkıntısını yemekten çıkarmak zorunda kalmayınca zayıflıyor."

Ahu suyundan bir yudum aldıktan sonra, ekmek sepetine özlemle bakarak yanından uzaklaştırdı. "Şunu benden uzağa koyar mısın? Dayanamayıp hepsini bitireceğim."

Aslı gülümseyerek sepeti kendi tarafına çekti. "Eee anlat­sana nedir Can'ın yaşadığı sıkıntının boyutu?"

"Dediğine göre birikimler bizi idare edermiş, ama ben bun­dan pek de emin değilim. Yani bu seferki küresel kriz. Kim bilebilir ki ne kadar süreceğini?"

"Ama Can öyle diyorsa bir bildiği vardır. Bence çok da kafanı takma. Stres şu an senin için iyi değil."

"İşte tam da bu nedenden Can'ın dediklerine inanmakta güçlük çekiyorum. Bana kalırsa, beni üzmemek için olayın gerçek boyutuna değinmiyor." Ahu oldukça endişeli görü­nüyordu. Aslı arkadaşının maddi konularda ne kadar güven­siz hissedebileceğini biliyordu, hele ki şu an çalışmıyorken. Ahu'nun her zaman birikmiş parası ve iyi bir gelecek planı ol­malıydı, yoksa kendini boşluğa düşüyor gibi hissederdi. Oysa Aslı, gelecek için endişelenmesine rağmen bu konuda bir şey yapamayacak kadar tembel olmuştu her zaman. Daha doğrusu bu konuda bir şey yapmaya çalışıp başarısız olmaktan çekin­diği için, hiçbir şey yapmadan her şeyin kendi kendine yolunu bulmasını tercih ederdi.

"Ama Can'ın ailesinin ne kadar varlıklı olduğunu biliyor­sun. Herhalde oğullarına maddi destek verirler."

Ahu yüzünde alaycı bir ifade ile güldü "Şaka mı yapıyor­sun? Annesinin her şeyden çok istediği sevgili oğlunun işlerin başına geçmesi. Biliyorsun Serkan'ın da aklı bir karış havada. Geriye bir tek kızı ve damadı kalıyor ki, damadının işleri dev­ralması yerine oğlunu orda görmeyi tercih eder."

Can'ın ailesi ünlü ve köklü bir seramik markasının sahibiy­di. Boğazda bir yalıda oturan ailesi, toplumun kültürlü ve elit kesiminin önde gelen isimlerindendi. Bir dönem üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmış ve doktorası bulunan annesi, tam da bir öğretmenden bekleneceği üzere, kendini çocukla­rının hayatlarını kontrol etmekten alıkoyamıyordu. Bu huyu, her iki oğlunun da kendi yollarını çizmek için annelerinden uzaklaşmalarına neden olmuştu. Görünüşe göre Can'ın da, aile şirketinin başına geçebilmesinin tek yolu ya annesinin ta­mamıyla işten elini çekip, emekli olması ya da vefat etmesi olacaktı. Elbette ki ikinci seçeneği düşünmek bile istemezdi. Çünkü şirkete tümüyle sahip olma hırsı olmadığı gibi, reklam­cılığı çok daha fazla seviyordu.

Bunu Sen İstedin!Where stories live. Discover now