7.BÖLÜM: •GERİ SAYIM•

18.8K 974 164
                                    

Multimedya; Toprak

Yaş, on sekiz.

Bazı şeylerin bitişi ve yeni şeylerin meydana gelmesi bu yaşta saklaydı Toprak için. En nefret ettiği yaş bu olmuştu çünkü hayal ettiği gibi olmamıştı istedikleri. Ne aşık olup daha sonra da aşık olduğu adamla evlenebilmiş ne de annesi ve babasının tekrar bir arada olup mutlu olduklarını görebilmişti. En kötüsüyse, Yusuf'a yalan söyleyecek, evlendiğini gizleyip annesinin bir arkadışında kaldığını anlatacaktı.

Küt saçlarını tararken gözleri aynaya kaydı, mavi gözleri eskiden ona çok ışıltılı gelirken şu sıralar pili bitmiş oyuncak gibi artık ışıldamıyorlardı. Okula gitmek için hazırlanıyordu. Boy aynasından kendine baktı. Beyaz gömleği, gri eteği üzerindeydi, yatağın üzerinde ki gri okulun armasını taşıyan ceketi alıp üzerine geçirdi ve saçlarını düzelttikten sonra çantasını alıp odadan çıktı. Merdivenlerden inerken bu evde görevli birinin olup olmadığını düşündü, masaya bir portakal suyu bırakan orta yaşlarda ki sevimli kadını gördüğünde onun burada çalıştığını anlamıştı. Masaya doğru yaklaştığında kadın sıcacık gülümsemişti ama o Toralp'le aynı masaya oturmaktan o kadar çekiniyordu ki, kadının gülümsemesine zorlukla karşılık verebilmişti. Masanın baş köşesinde oturan adama kaydı gözleri. Beyaz gömleği, kolunda ki saati kirli sakalları ve güçlü olduğu dışarıdan belli olan uzun parmaklarıyla tuttuğu gazeteyle ciddi bir görüntü oluşturmuştu. Toprak'ın gözü adamın parmağında ki alyansta takılı kalmıştı. Çıkarmayacak mıydı işe giderken?

O alyansa bakarken adam onu çekinerek izleyen kıza çevirdi bileğinde ki koyu lacivert taşları olan bileklikle aynı renkte olan gözlerini. Okul forması ve bir koluna attığı çantayla tam yaşı gibi gösterirken, parmağında ki alyans onun birine ait olduğunu gösterir gibi ışıltıyla parlıyordu. Kız ona en uzak köşede ki sandalyeyi çekip otururken bakışlarını ondan çekip önüne çevirmişti. Nereye oturacağı, ne yapacağı ya da hissettikleri adamın pek fazla umrunda olduğu da söylenmezdi. O sadece onunla evlenmek istemiş ve evlenmişti. Bu gerekiyordu.

"Eşine günaydın dilemelisin, tatlım." dedi kadın portakal suyunu önüne bırakırken kulağına eğilerek sıcak ve tatlı bir sesle. Kadın mutfağa giderken Toprak gözlerini tekrar adama çevirmişti. O onu hiç görmüyor gibiydi, böyle bir adama nasıl iyi dilekte bulunabilirdi ki? Sanki 'günaydın' dese 'aydınsa aydın, sen önüne bak' tarzında bir cevap alacak gibiydi. Ama kadın ne demişti? 'Eşine günaydın dilemelisin.' Evet, o adam geçici sürelğinede olsa onun eşiydi.

"Günaydın.." dedi hafif kısık bir tonla. Sanki adam onun varlığından bile habersiz gibiydi. Toprak 'günaydın' dediğinde adamın koyu mavi renkteki gözleri Toprak'ı bulmuş ve gazeteyi kenara bırakmıştı. Sanki bunu söylemesini bekliyormuş gibi arkasına yaslanmış ve ona bakmıştı.

"Günaydın, prenses." diyerek karşılık vermiş ve daha sonra önüne dönerek kahvaltıya odaklanmıştı. Toprak derin bir nefes vermek istiyordu. Beklediği gibi bir cevap almamak onu sevindirmişti.

"Yarım saat sonra okula gitmem gerekiyor." diye mırıldandı. Geç kalmak istemiyordu ama bu yoldan da okula nasıl gideceğini bilmiyordu ki.

Adam sadece kafa sallayarak onaylamakla yetinmişti.

"Lise kaç?" diye sordu. Cevabını çok iyi biliyordu ama niyeti karşısında ki kızın çekingen bir şekilde konuşmasını engellemekti. Birini konuşturmaya çalışmaktan nefret ediyordu ama bu kızın utangaçlıktan konuşabilecek bir durumda olmadığı belli oluyordu.

"Son sınıf." diye cevap verdi, Toprak.

"Güzel." dedi adam keskin bir sesle. Sanki o konuştuğunda etrafta soğuk rüzgarlar esiyor gibi üşüyordu kız. Seside görüntüsü kadar soğuktu. Gözleri öyle tuhaf maviydi ki, mavinin en koyusu gözlerindeydi. Siyaha dönük ama keskin bir maviydi. Adamı daha önce de görmüş olmasa lens kullandığını düşünecekti. Bu gözleri ilk defa görmediğini hissediyordu. Bir yandan da saçmaladığını düşünüyordu çünkü bu adamı daha önce kesinlikle görmediğine emindi.

SOĞUK CEHENNEM (kitap oldu) Where stories live. Discover now