3.Bölüm • Ölümcül Kılıç

32.2K 2.3K 260
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sonunda talim alanına geldiklerinde, Darya ürpertiyle gözlerini kırpıştırdı, sakince etrafına baktı. Kahverenginden çok daha açık renkteki toprakların üzerinde hiç ot yoktu; hepsi yolunmuştu. Çokça ağaç vardı ve bu ağaçların birkaç tanesinin gövdesinde ok isabeti için iç içe halkalardan oluşan hedef tahtaları vardı. Buranın devamı bir ormandı.

Darya, işte görüyordu.

Savaşacağı kız oradaydı. Ya da düello... Her neyse.

Kız, koyu sarı saçlı ve somurtkan yüz ifadesi ile oldukça ilgi çekici görünüyordu. Herkesin dikkatini çektiği de barizdi. Elinde, deriye bastırmaya hazır olan keskince bir kılıç vardı. Üzerine kürklü cüppe, kalın bir kumaştan siyah pantolon giymişti. Çizmesi dizinin altına kadar geliyordu. Göğsündeki debdebeli fildişi kolye, kendini her türlü belli ediyordu. Ferli kahverengi gözleri, tıpkı buradakiler gibi tamamen hissiz bakıyordu.

Darya, Kral Lev ve Sergei'den duyduğu kadarıyla, kızın isminin Vera Yelizeveta olduğunu biliyordu. Yani Kral Lev'in nişanlısı olan Yelena Yelizeveta'nın kız kardeşi...

Onun etrafına ise kalabalık toplanmıştı. Sarayda haber ne çabuk yayılmış, diye düşündü Darya. Yeşil bir kölenin, sarayda gözde bir kız ile dövüşeceği haberi de çok ama çok çabuk yayılması normaldi. Sarayın neredeyse yarısı oradaydı.

Vera kalabalık ile ilgileniyordu. İnsanlar Vera'ya övgü dolu sözler söylüyor, Vera ise onlara gülümseyip teşekkür ediyordu. Darya ile Lev'in geldiklerini bile fark etmemiş gibiydi. Ancak muhafız, "Matmazel Vera!" diye seslendiğinde, kız hemen arkasını döndü ve bir Darya'ya bir de Lev'e baktı.

Vera, Kral Lev'e diğerleri gibi reverans yaptı. "Majesteleri."

Kız yavaş adımlarla öne çıktı. Açık kahverengi kaşlarından birini kaldırarak gülümsedi, küçümsercesine, hor görüyle. Darya kıza baktı ve bir kez daha öfkelendi. Az sonra burada öleceğini düşündü. Başını hafifçe öne eğdi ve gözlerini yere dikti.

Vera başıyla Darya'yı göstererek, "Kolay yem..." diye geveledi ağzının içinden. "Majesteleri, bu kız ile mi dövüşeceğim?" dedi yüz ifadesini hayal kırıklığına uğramış gibi yaparak. Koyu sarı saçlarını savurdu ve yüzüne yeniden küçümseyici gülümsemesini yerleştirdi.

"Ben bunu yapmak istemiyorum," diye mırıldandı Darya, Kral Lev'e.

"Kimin umurunda? Ah, o zaman fosilin yerini söyle."

"Ben bilmiyorum. Gerçekten ben çalmadım."

Kral Lev sinirle gözlerini kırpıştırdı. Aslında Darya, çalmadığı fosilin yerini söylese bile Kral Lev onu öldürecekti. En azından Lev'in aklından böyle geçiyordu.

Kral Lev, "Biri kılıç versin," dediğinde kalabalığın çoğu kürkünün kemerindeki kından değerli kılıçları çıkarıp, Lev'e uzattı. Etrafa tiz, kulak tırmalayıcı sesler yayıldı. Lev herhangi birini aldı ve aldığı kılıcı incelemeye başladı. Bu bir kopis'ti. İncecikti ve değerli bir kılıçtı kopis. Tertemizdi. Tek bir hareketiyle bile kelle uçurabilirdi. Ancak Darya onu yapmayacak kadar merhametli, ürkek ve bilgisizdi.

Dövüşmek istemiyordu. Dövüşmeye zorlanıyordu. Bir baskı altındaydı ve bu baskı onu öldürüyordu. Göğüs kafesinin altındaki kalbi daha hızlı atıyordu. Hem bedenen, hem zihnen çok yorulmuştu. Susuzdu, açtı. Bir avuç su için nelerini vermezdi!

İçinden, sürekli kaç, diye tekrar etti. Çünkü dövüş taktiği bilmiyordu. Tek bildiği şey kaçmaktı. Ancak o da biliyordu ki hiçbir işe yaramayacaktı.

Kral Lev, kopis'i Darya'ya uzattı. Darya çekingen bir yaklaşım ile kılıcın kabzasını kavradı. Hafiften yağmur yağmaya başlamıştı. İncecik su damlaları, Darya'nın yüzünü okşuyordu.

"Başlıyor muyuz?" diye sordu Vera,

Görevli muhafız, "Başlıyorsunuz," dedi ve eliyle Darya'ya pozisyon alması gerektiğini işaret etti. Kalabalık, dikkatle onları izlemeye koyuldu.

Darya uykusunu iyi alamamıştı ve çoğu yeri ağrıyordu. Bu durumda dövüşecekti. Hayatında bir kez olsun hiç kimseyle kavga etmemişti. Endişe onu kemiriyordu. Vera'yı yenme gibi bir şansı yoktu çünkü o kız, Darya'ya nazaran çok ama çok güçlüydü. Tıpkı diğerleri gibi çocukluğundan beri eğitim alıyordu.

Çıplak ayaklarını, yavaş yavaş ıslanan toprakta sürttü. Topuklarının yaralandığını hissedebiliyordu. Kılıcın kabzasını sıkıca tuttu ve kalabalığın oluşturduğu çemberin içine girdi. Vera da onun peşinden gitti.

Darya'nın tüm düşünceleri, Lev'in tek bir bakışıyla silindi. Nasıl baktığını anlamamıştı ama bu ona heyecan verip kalbini teklettirmişti. Belki de gri gözlerinin içindeki vahşi, yırtıcı hayvanı görmüştü.

Kendi kendine saçma bir şarkı mırıldanmaya başladı konumunu alırken. Vera sağ adımını önüne attı ve kılıcını uzattı. Dudaklarının kıvrılışından vahşet okunuyordu.

Karşılıklı durdular. Vera batıda, Darya ise doğu tarafındaydı. Aralarında fazla mesafe yoktu. Darya sadece boş boş bakıyordu.

Vera ani bir hareket ile Darya'nın dik kılıcına vurarak yere düşürdü. Darya afalladı ve kılıcını almak için temkinli bir şekilde eğildi ama Vera onu tek bir tekme ile yere serdi. Şimdi o, tamamen savunmasızdı.

Kısa ve öz olmayan bir dövüştü. Darya kalkmak için elleri ile yeri kavradığında, Vera onun kırılgan parmaklarına bastı. Çizmesinin sert tabanını, parmaklarından ellerine doğru çıkardı. Darya acı ile inleyerek kaldırdığı başını hızla yere düşürdü. Acı, tüm bedenine zehir gibi yayılmıştı.

Vera elinde tuttuğu kılıcı, Darya'nın tenine değdirdi. Ufak çizikler atarak kılıcı yuvarladı. Darya'nın elbisesi biraz yırtıldı. Biraz da sıcak kan, acı hissetti. Kız, kılıcını Darya'nın tam kalbinde durdurdu. Hafifçe gülümsedi ve Darya'ya baktı.

"Son sözlerini sarf et."

Vera kampilan'ı kaldırdı ve gözleri ile kalbini hedef aldı. Tam saplayacakken arkasında duyduğu bir ses onun irkilmesine, Darya'nın ise şaşırmasına neden oldu.

"Dur!"                                                                              

YÜKSELİŞWhere stories live. Discover now