0.3

6K 232 56
                                    

8 YIL ÖNCE...

Küçük kız koşarak ilerlerken arada bir arkasındaki dev gibi adamı kontrol ediyor ve önüne dönerek kahkaha atıyordu. Minik ağzından çıkan kahkahalar kocaman odada yankılanıyor ve arkasındaki dev gibi adamında küçük kıza katılmasını sağlıyordu. Kız,merdivenlerin trabzanina sıkı sıkı tutundu ve 17 basamaklı merdiveni hızlı olduğuna inandığı bir süratle çıkmaya başladı. Adam onun bu uğraşlarına dayanamadı ve adımlarını tabiri caizse ağır çekimde atmaya başladı, zaten kendisinin bir adımı kızının üç adımına eş değerdi küçük kızını üzmek istemiyordu. Küçük kız merdivenlerin sonuna geldiğinde bir çığlık koy verip ellerini havaya kaldırarak zıplamaya başladı. Dev adamını yenmişti! Küçük kızın zafer sarhoşluğuyla mest olmasını izleyen adam gülümsedi ve yavaş adımlarını hızlandırıp kızının yanına gitti.

"Baba ben kazandım. Ben kazandım!" diyen kızına sarıldı.

"Evet, sen kazandın küçük meleğim. Şimdi dile benden ne dilerseniz" dedi gülerek ve ayrıldı küçücük bedenden.

"Bir düşüneyim Koca Dev'im" dedi ve küçük işaret parmağını sol yanağına, baş parmağını ise çenesinin altına koydu ve gözlerini kızıp kendince 'Çok bilmiş' tavrını takındı. Bir kaç saniye geçmeden "buldum"diye çığlık atmıştı. İstediği şey zaten belliydi

"Pamuk şeker ve kocaman bir yaş pasta istiyorum" dedi. Küçük kalbinin ışıltısı gözlerine yansımıştı, babasının onu onaylamasını bekledikten sonra zaferini kutlamak için trabzana tırmandı. Bacakları trabzanin iki yanından sarkıyordu kıkırdadı ve koşarak çıktığı merdivenlerden kayarak indi. Sona geldiğinde trabzanin çıkıntisina çarpan poposu acımıştı, o hep bir yerlere çarpar, yere düşerdi acı çekmeyi sevmezdi. Hatta acı çekmekten nefret ederdi ama alışmıştı, sakarlığına alışmıştı. Bu yüzden poposunun acısını umursamadan indi ve ayakları yere deyince babasının elini tuttu.

"Hadi gidelim baba daha alacak biiirrr sürü şeyimiz var" dedi uzattığı kelimeler tatlılığına tatlılık katıyordu.

"Tamam kızım sen Fatma teyzenlerde kal ben anneni alacağım dönüşte istediklerini almış olurum." dedi. Küçük kız itiraz etmeden basının aşağı yukarı salladı ve babasının söylediklerini kabul ettiğini böylece ifade etti. Fatma teyze karşı komşularıydi bir çok defa babası annesini almaya giderken Onu, oraya bırakır ve döndüğünde alırdı. Fatma teyzeyi severdi..

"Ama o zaman pamuk sekerden iki tane isterim."

"Tamam Niran'ım, benim küçük aydınlığım, ışığım..."

Küçük kız babasından duyduğu kelimelerle gülümsedi. Annesi ve babası hep ikinci isimini kullanırlardı, nedenini bilmezdi ama sadece onların zikrettiği ismini seviyordu ve tabi babasının adından sonra eklediği dort kelimelik dünyanın en anlamlı cümleyi...

Küçük kız babasıyla beraber çıktıkları eve bir daha annesi ve babasıyla dönemeyeceğini bilseydi tutardı babasının kolundan 'gitmeyelim' diye yalvarırdi. Yaptıkları koşma yarışından birinci olmamak için yere düşer bir yerlerini yaralar, bedenine zarar verirdi ama yinede çıkmazdı evinden. Bu babasiyla son çıkışıydı ve bir daha asla dönüşü olmayacaktı.

Beste Niran kimseye yalvarmazdı. Beste Niran kimseyi dinlemezdi. Beste Niran dik başlıydı. Beste Niran şımarıktı. Beste Niran dediğim dedikti. Beste Niran el üstünde tutulmaya alışıktı. Beste Niran annesinin meleği, babasının aydınlığı, ışığıydı. Ama bir kaç saat sonra Beste Niran diye biri olmayacaktı. Geriye kalan küçük beden sadece Beste olarak kalacaktı. Annesiz, babasız.. Kimsesiz Beste... İkinci ismindeki anlamı kaybetmiş karanlığa bürünmüş bir Beste.

Tutsak; Karanlığın ÇıkmazıWhere stories live. Discover now