0.2

6.6K 254 38
                                    

Efsun kafenin kapısını açarken saat yediği çoktan geçmişti, Şiir ise yanında gözlerini Uykuya yenik düşürmemek için çabalıyordu. Efsun gülümsedi ve küçük kızının elini daha bir sıkı tuttu. Onu hayata bağlayan tek şey buydu işte, Şiir'iydi... Yaptığı en büyük hataydı evlenmek ama bu hata ona mükemmel bir hediye vermişti. Ne demişlerdi, her şer'de bir hayır vardı.

"Allahım sana şükürler olsun"diye mırıldandı ve kafeye girdi. Şiir'i mutfaktaki koltuğa uzandırdı ve üzerine battaniye örttü.

"Anne, ben uyumak istemiyorum." dedi Şiir uykulu sesiyle

"Şiir'im uyuma tamam, ama biraz kapat gözlerini bak bakalım gözlerin uyumak istiyormuymuş, o da istemiyorsa uyumazsın zaten" dedi ve kızının saçlarını okşadı.

"Tamam anne beş dakika kapattıcam gözlerimi, eğer onlar uyumazsa uyumayacağım." Dedi ve gözlerini yumdu. Bir kaç dakika sonra kızının uyuyacağını bilen Efsun mutfağa geçip menüsündeki kekleri ve kurabiyeleri yapmaya başladı...

Yılların verdiği el becerisiyle bir saatte hepsini firina vermişti Efsun. Elini iyice yıkayıp ön tarafa geçti. Masaları tek tek sildi. Kapı sesi geldiğinde gülümseyerek arkasını döndü.

"Buyrun hoşgeldiniz." diyerek gelen üç adama ilerledi. İç ısıtıcı gülümsemesi adamın sesiyle yavaş yavaş silindi.

"Beste nerde?" diyen en öndekinadamın sesi, kadının kalbini titretmişti. Aklına hücum eden sorulara hakim olamıyordu. Beste'yi ne yapacaklardı, neden soruyorlardı ki? Ayrıca Beste gibi sessiz, sakin, kendi halindeki bir kızı, böyle korktucu adamlar nereden tanıyorlardı? En önemlisi neden soruyorlardı?

"Beste yok." Dedi Efsun Hanım, kızı vardı ve beş kişilik kocaman ordudan korkuyordu açıkçası, adamların öylesine korkutucu bir ifadeleri vardı ki karşılarında hiç kimse beş dakikadan fazla durmazmış gibiydi.

Adam, sağ tarafındaki adamına bakıp başıyla mutfağı gösterdi. Oldukça kalıplı 30 yaşlarındaki adam hemen onaylayıp mutfağa ilerledi. Efsun'un korkusu ikiye katlandı. Şiir'i, kızı oradaydı. Ellerinin titremesine hakim olamıyordu.

"Durun ne yapıyorsunuz. Beste yok diyorum. Kızım orada uyuyor." dedi can havliyle Efsun. Kızına zarar gelmesi onun ölmesi demekti.

"Demek kızın var... Kızının canının yanmasını istemiyorsun değil mi?" Dedi adam, sesi Efsun'un içini dondurmuştu, terleyen avuç sıktı.

Cesaret Efsun, Cesaret!

"Kimsiniz siz! Polisi arayacağım" diye bağırdı. Adamın kahkahası onu korkutmuştu.

Cesaret mi? Ne cesareti?

"Polis mi? Güldürme beni Efsun! Ben polisten korkacak bir insan mıyım?" Dedi hızlı adımlarla korkudan titreyen kadına yaklaştı ve boğazına yapıştı. " Seni de, o küçük kızınıda yok ederim lan! Tarih sayfalarından silerim! Kimse cesedinizi bile bulamaz! Anladın mı beni! Eğer ağzını kapamazsan ölürsünüz ikinizin de gözümü kırpmadan öldürürüm. O oruspuya hiç birşey söylemeyeceksin" Diye bağırdı. Efsun boğazını sıkan eli çekmeye çalışıyordu. Nefes alamıyordu ve anladığı tek şey bu adamların herşeyi yapabileceğiydi. Kızını, Şiirini öldürebilirlerdi. Bir kaç saniye sonra adam onu bırakmıştı. Ciğerlerini oksijen ile doldurmak için derin derin soludu havayı, hızla aldığı nefesler sonucu öksürük krizi tutmuştu ve boğazı acıyordu.

"Umarım iyi anlatabilmişimdir Efsun Hanım. Bugün Beste'nin olmaması sizin için bir dezavantajdı. Eğer yarına kadar ağzını açmazsan ne kızın ne sen ölürsün. Ama ağzından çıkacak olan küçük bir söz ikinizin de ölmesine neden olur ve emin ol ölmünüzü izlemek benim için çok zevkli olur."

Tutsak; Karanlığın ÇıkmazıWhere stories live. Discover now