Giriş

12.3K 434 27
                                    

Sibel hışımla arkasını döndüğü an etekleri hışırtıyla savruldu. "Ona gelmeyeceğimi, fikrimi değiştirdiğimi söyle," derken gözleri öfke saçıyordu ve yanakları al al olmuştu. Açık balkon kapısından içeri süzülen esinti tül perdeyi hafifçe havalandırırken beraberinde getirdiği müziğin notaları ile Sibel'in kalbini adeta kıskıvrak yakalamıştı.

"Vazgeçtim," diye usul usul Sibel'in ruhuna işleyen Sezen Aksu'nun puslu sesi "yok olma zamanı şimdi..." dediğinde genç kadın -dar gelinliğinden midir bilinmez- nefessiz kaldığını hissederek elini göğsüne götürdü. İş çıkışı onu eve bırakmayı teklif ettiği o akşamüstü ilk kez Baran'ın arabasına bindiğinde de radyoyu açmış ve aynı şarkıya rastlamıştı.

Onların şarkısı olarak adlandırılabilecek kadar çok dinledikleri halde ilk kez sözlerini bu denli iyi anlıyor, her kelime sanki ruhuna kazınıyordu.

Bu durumu yanlış değerlendiren Aslı arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Sibel'ciğim şu anda paniğe kapılmış ve kararının doğruluğunu sorguluyor olman normal. Ama ikimiz de onun hayatının erkeği olduğunu biliyoruz."

Kapı açıldı ve Ahu hamileliğini zarifçe ortaya seren şifondan, menekşe rengi tuvaleti ile içeri girdi. Soran gözlerle önce Sibel'e, sonra Aslı'ya baktı.

"Neler oluyor? Neden bu kadar gecikti her şey?"

"Çünkü Sibel vazgeçtiğini söylüyor."

"Şaka mı bu?" diye soran Ahu aslında sorusunun cevabını gayet iyi biliyordu. Sibel'i hiç bu kadar öfkeli görmemişti. Hiçbir şeyi umursamayan, hayatın sadece güzelliklerinden nasibini almış ve bir kelebek misali çiçekten çiçeğe konan Sibel, ilk kez bu denli ciddi ve kararlıydı.

Aslı ve Ahu ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bilemez halde birbirlerine bakakalmışken kapının açılması ile dikkatleri o tarafa yöneldi.

"Sibel, hayatım artık inmemiz gerekiyor."

Sibel Fransız dantelinden yapılmış ve Swarovski taşlarla bezeli muhteşem gelinliği içerisinde nefes kesici güzelliği ve adeta özenle oyulmuş bir biblo kadar kusursuz yüzüyle her erkeğin hayalini süsleyecek bir gelindi. Gözlerindeki kıvılcıma tezat bir durgunlukla hafifçe gülümseyip, buz gibi bir sesle "Ben gelmiyorum," dedi.

Baran tıpkı herkes gibi, bunun Sibel'in münasebetsiz şakalarından biri olduğunu sandı önce. Ama bu yanılgının yerini gerçeğe bırakması uzun sürmemişti. Baran'ın şu an isteyeceği son şey onu ürkütmek olacağı için yumuşak ama ikna edici bir sesle konuşmaya başladı.

"Aşkım sinirli olduğunu biliyorum ama..."

Sibel adeta tükürürcesine "Sakın bana aşkım deme!" diyerek Baran'ın lafını kesti. "Nasıl hissettiğimi bildiğini de söyleme. Çünkü hiçbir halt bildiğin yok!"

Ahu anlam veremediği bu konuşma hakkında Aslı'dan yardım istercesine bakışlarını ona çevirmişti. Aslı'nın konuyu bildiği açık olsa da içinde bulundukları an detayları öğrenmek için pek de uygun sayılmazdı.

"Sevgilim aşağıda yaklaşık bin kişi var bizi bekleyen. Fikrini değiştirmek için biraz geç kalmadın mı?" diyen Baran soğukkanlılığı elden bırakmadan olaya esprili bir şekilde yaklaşmaya çalışıyordu.

"İyi ya böylece uzun süre hafızalardan silinmeyecek ve dilden dile dolaşacak bir rezalet olur. Bana yaşattığın utancın misli misli fazlasını yaşatarak intikamımı alacağımı söylemiştim sana."

Baran gözlerini Sibel'den ayırmadan buz gibi ve otoriter bir sesle odada bulunan herkese "Bizi yalnız bırakın," dedi.

Ahu, Aslı ve hizmet etmek için orada bulunan iki kadın daha bu rahatsız edici ortamdan ayrılmaya hevesli bir şekilde hızla odayı terk ettiler.

Bunu Sen İstedin!On viuen les histories. Descobreix ara