28.Bölüm: Hudson vs Çapulcular

1K 68 7
                                    

ÖZET: Valentine ve Sirius ayrılmıştır. Aralarında şiddetli bir kavga geçmiştir. Quidditch'e bile yansımaktadır bu olay. Valentine Sirius'u kütüphanede kahverengi kıvırcık saçlı bir kızın elini tutarak konuşurken görünce tüm ipleri koparmıştır. Koridorda yalnız başına ağlarken onu Slytherinli Hudson Grace teselli etmiştir.

Valentine sabah çok erken uyandı. Dün gece yaşadıkları rüya gibiydi...belki de kabus. Yatakhaneye göz gezdirdiğinde Mary,Amanda,Rose ve Lily'nin de halen uyuduğunu fark etti. Bunun üzerine yavaşça esnedi ve okul üniformasını sandığından çıkarıp hızlıca giyindi. O gün cumaydı ve bu da yarın Hogsmeade gezisi var demekti. Geçen yıl her seferinde Sirius ile gidecekleri yeri hayal ederdi. Ne yapacaklarını düşünürdü. Şimdi ise karnına giren acı bir kasılmadan başka bir his yaratmıyordu.

Val, ne yapacağına karar veremeyip bir süre giyinik halde yatağında oturdu. Saat 6.30 olunca kahvaltıya gitmeye karar verdi. Merdivenlerden Ortak Salon'a inip Şişman Hanım'ın portre deliğinden geçti. Koridora çıktığında hiç kimsecikler yoktu. Gryffindor kulesini terk edip Büyük Salon'a inerken midesi yavaş yavaş guruldamaya başladı. Giriş Salonu'na vardığında kapıdan geçip Büyük Salon'a indi. Ev cinleri kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı ve Valentine'ın hala çözemediği bir büyü sayesinde sıcak olan daima sıcak soğuk olan daima soğuk kalıyordu. Gryffindor masasında henüz kendisi dışında hiçbir öğrenci yoktu. Yalnıca öğretmenler masasında Madam Pince bir şeyler atıştırıyordu. Bu saatte gelmek onun alışkanlığıydı muhtemelen. Zaten onu hiçbir zaman yemek yerken görmemişti. Madam Pince onun gelişini umursamışa pek benzemiyordu. 

 Gryffindor masasının pencereye bakan tarafına yerleşti ve tabağına bir tane tost, soğuk bir bardak balkabağı suyu aldı. Tostunu kemirmeye başlarken gün doğumunu izledi. Yeni bir gün başlıyordu. Geçmişe takılmak saçmaydı. Artık herkes nasıl oynuyorsa o da öyle oynayacaktı bu oyunu. 

Tostunun yarısına geldiğinde önünden bir siluet hızla geçti ardından tam karşısına oturdu.

Işık siluetin arkasından vurduğu için bir anlığına yüzünü ayırt edemedi. Ancak boynuna attığı henüz bağlanmamış kravatının renkleri kim olduğunu ayırt etmesine yardımcı oldu.

Hudson.

Hudson Valentine'ın bir şey demesini beklemedi. Sadece kek tabağından kendi tabağına iki dilim kakaolu kek aldı. Ardından Valentine'a da bir dilim cevizli kek koydu. Valentine ile göz teması kurmadı veya bir şey söylemesini beklemedi. Süt sürahisine "Accio," diye mırıldandıktan sonra keyifli bir biçimde süt ve kekini yemeye başladı.

"O dilimi bitireceksin,Jules." dedi eliyle Val'ın tabağını işaret ederek. Valentine yarım bir gülümsemeyle bir an durakladı.

"Neden benim tabağıma kakaolu değil cevizli kek koydun?"

Hudson şaşkın bir edayla Valentine'a baktı. "En çok cevizli seviyorsun sanıyordum."

Valentine'ın gülümsemesi büyümeye başladı, "Sen bunu nereden biliyorsun?"

Hudson sırıttı, "Slug Kulübü." dedi sadece.  Valentine da ona gülümsedi. Hudson tuhaf biriydi. Bir Gryffindor'un masasına bu kadar rahat oturuyordu, Valentine'ın hoşlandığı şeyleri biliyordu. Acaba? Sorusu aklına gelse de bunu hemen yok etti.

Bu arada Valentine insanlar artık yavaş yavaş Büyük Salon'a gelmeye başlayınca durumun garipliğini fark etti.

 Bir Slytherin, bir Gryffindor'un masasında?

 Valentine o an gözlerini devirip dedikoduların alıp başını gideceğinden emin oldu. Kahvaltısını bitirdikten sonra Hudson'a baktı. O ise çoktan bitirmiş Val'ı izliyordu. "Hımm Jules. Baksana sana ne diyeceğim. Yarın benimle Hogsmeade'e gelmeye ne dersin? Dünden sonra kafan dağılır. Belki sana Üç Süpürge'de kaymak birası ısmarlarım." dedi hafiften sırıtarak.

Valentine'ın gözlerinin önüne önceki gece kütüphanedeki Sirius ve tanımadığı kız geldi. Ayrıca teklif de gayet hoştu.

"Pekala, Grace." dedi gülümseyerek. "Sabah dokuz olur mu?"

"Sekiz buçukta bekliyor olacağım." dedi Hudson ardından ona göz kırptı. Valentine hafiten utanarak masadan kalktı. Hudson da artık Gryffindor masasında oturmayı planlamıyordu belli ki. Valentine içinde ufak bir heyecanla Lily'nin yanına gitmek için yatakhaneye yönelecek iken Lily'nin de kahvaltı için kendisine doğru geldiğini gördü.

"Günaydın, Val."

"Günaydın, Lils. Sana bahsetmek istediğim bir-"

BOM! 

Büyük Salon'un hemen dışındaki Giriş Salonu'ndan gelen dehşet verici ses ile her ikisi de başlarını arkalarına çevirdi. Endişeyle Giriş Salonu'na doğru koşarak ne olduğunu görmeye gittiler. 

"Expluso ha? Büyülerin hala berbat,Pettigrew! Sersemlet!" diye bir bağırış geldi. Dumanlar ortadan kalkmaya başladığında bu kişinin Regulus Black olduğunu fark ettiler. Kısacası bir grup Slytherin ile bir grup Gryffindor karşı karşıya gelmişlerdi. James,Remus,Peter ve Sirius dörtlüsü Regulus Black, Calvin Blaise, Tommy Lestrange ve Hudson Grace dörtlüsüne karşıydı. 

Sersemletme büyüsü Peter'ı tam omzundan vurdu ve Peter geriye savrulurken James de "Expelliarmus!" diye bağırdı. Remus da "Petrificus Totalus!" diyerek Calvin Blaise'i hedefledi ancak Tommy Lestrange çoktan "PROTEGO!" diye kükreyerek kendisine ve arkadaşlarına koruma kalkanı çekmişti.

Sirius, Valentine'ın duyamadığı bir şey mırıldanarak Hudson'a mavi bir nazar gönderdi. Hudson ise hızla asasını savurarak önce protego dedi ve hemen ardından ufak mor bir büyü yolladı. Mor büyü Sirius'un beline çarptı ve havada takla atarak yere düşmesine sebep oldu. Ancak tek hamlede doğrularak bu sefer beyaz ışıltılar saçan bir büyü yolladı ve Hudson başı geriye savrularak "Ah!" diye bağırdı. Burnundan kanlar akmaya başlarken Profesör McGonagall yetişti.

"GLISSEO!" diye bağırdı yere ve kayganlaşan yerde hepsi popo üstü yere kapaklandı.

"YETER! SEKİZİNİZ DE BENİM ODAMA! OKULU BİRBİRİNE KATMAYA HAKKINIZ YOK! CEZALISINIZ!"

McGonagall'ı gören herkes bembeyaz kesildi ve olayla ilişiği olmayıp olayları izleyen herkes kaçarak kendini bahçeye attı. Valentine o kadar şoke olmuştu ki ne yapacağını bilememişti o an. Zaten karışması da hata olurdu. Jamesleri yatıştıramazdı, çünkü Sirius aralarındaydı. Hudsonları yatıştıramazdı bu sefer de hain gibi görünürdü. Bunları kafaya takarken Lily konuşmaya başladı, "Aralarında geçen haftadan beri husumet varmış. Ancak sabah sabah onları bu düelloyu yapmaya iten şey ne hiçbir fikrim yok.." 

"Ah Lily...Bunları dert etmesek en iyisi olacak. Haydi gel, Tılsım dersinden önce bir şeyler atıştır."

"Haklısın, kurt gibi açım. Sahi Val, sen dün gece neredeydin?"

Valentine cevap vermedi. Hudsonlaydım demesi garip kaçacaktı. En azından bu olaylar üzerine. 

"Akşam anlatırım, Lils. Haydi gel, börekler hala sıcak."

-28. BÖLÜMÜN SONU-

Arkadaşlar aklınızdaki soruyu yanıtlıyorum; evet bu hikayeyi açken yazdım :DDD Şaka bir yana 1 yıl olmuş neredeyse. Finale az kaldı. Yorumunuzu ve Vote'unuzu esirgemeyin lütfen :)

Bir Marauders Hikayesi - AndromedaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin