darkness bye» 27

Start from the beginning
                                    

Fakat,yapamıyordum.

Gücümü yitirmeye,hatta Ji Min'e koşması konusunda fazlasıyla yük olmaya başlamıştım.Sırtındaki ağır siyah çantanın üzerine bedenim için destek sağlamaya çalışması hızlı koşmasına engel oluyordu.Bizden birkaç metre ilerideki Yeon Ai,Jung Kook ve babamın endişeli suratlarını bulanık da olsa görebiliyordum.

Hoeryong'da çalan siren seslerine karışmış adımlar her saniye bize biraz daha yaklaşıyordu.Gökyüzüne dokunmak için çırpınan büyük ağaçların arasından parıldayan meşaleler saçtıkları alevlerle ruhumu yakıp geçiyordu.

"Ji Min biraz daha hızlı olmalısınız!"

Babamın tedirgin sesi geniş ormanda yankı bulduğunda,kendimi biraz daha zorladım.Hayır,biraz bu acının yanında fazlasıyla küçük kalıyordu.Kendimi zorladım,ölecekmiş gibi zorladım.

Sinirlerimin sıkıştığını,bedenime baskı yapan kaslarımdan anlayabiliyordum.Kemiklerim bir bıçak gibi sırtıma saplanıp duruyordu.Eğer biraz daha böyle koşmaya devam edersem,uzun bir süre daha ayağa kalkamayacağımın sinyallerini alabiliyordum.

Fakat eğer koşmazsam da,o ölüm çukuruna geri döneceğimin,hatta Jung Kook'un ölüp,babamın Güney Kore'ye teslim edilebileceğinin de gayet bilincindeydim.

Ji Min ile gözlerimiz bir anlığına kar tanelerinin örtündüğü o zaman diliminde buluştuğunda,irislerine yerleşmiş soğuk ifadenin bedenimi titretmesine engel olamamıştım.

Hiçbir aksilik çıkmamasını,hatta bizi gözden kaçırmalarını dileme acizliğinde bulunmaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu.

"Yun Hwa,dayanmalısın."

Ji Min hırıltılı nefes alışverişi arasından mırıldanırken,dayanma eşiğimin altında kaldığımı artık hissedebiliyordum.Bedenim titriyordu ve ben,kendime artık o gücü göremiyordum.

"B-ben dayanamıyorum."

Gözpınarlarım sonuna kadar açıldığında,dizkapaklarımın üzerine düşmem kaçınılmaz olmuştu.

Hayat şartları yine beni es geçmemişti.

Umudum beni kandırıp,hayal diyarlarında uçururken,yere çakılma ihtimalimi göremeyecek kadar kör olmuştum.

Sırtım soğuk zeminle buluştuğunda,üzerimdeki Ji Min'e ait ceketin içinden eriyip geçen kar tanelerini hissetmemle hafifçe irkildim.Sadece gözlerimi kapatıp uyumak,belki de ölmek istiyordum.

Kirpiklerim hala titrerken,bir elimin hala Ji Min ile kenetli olduğunu farketmem zaman almıştı.İleriden Yeon Ai'nin endişe dolu nidalarını,Jung Kook'un bize bağırarak koştuğunu duyabiliyordum.

Yüzüme süzülen kar taneleri gözlerimi kırpıştırmama neden olduğunda bedenimin zeminden ayrıldığını hissetmemle göz kapaklarımı yeniden araladım.

Çakıldığım zeminden tamamen bağımsız bir şekilde Ji Min'in sırtında duruyordum ve bu benim biraz daha kendimden nefret etmeme neden olmuştu.

"Ç-çok özür d-dilerim."

Soğuktan zangırdayan dişlerim konuşmamı zorlaştırdığında,ağlamaktan boğazıma tünel kazımış hıçkırıklarımı tutmakta zorlanıyordum.Belki de Hoeryong'da kalmalı,diğerlerinin kaçmasına izin vermeliydim.

"H-her şey b-benim yüzümden."

Gözyaşlarım Ji Min'in ince kazağında yol izlerken,sallanan elimde hissettiğim sıcaklıkla kafamı yan tarafa doğru çevirdim.

"Hiçbir şey senin suçun değil."

Jung Kook,minnet dolu sesiyle konuştuktan sonra çantayı sırtlayıp Ji Min'e endişeli bir bakış fırlattı ve ileride bekleyen Yeon Ai'ye doğru koşmaya başladı.

killer melody » ji min ✅Where stories live. Discover now