BÖLÜM 42

7.6K 257 17
                                    

YENİ BÖLÜM İLE HERKESE MERHABA ARKADAŞLAR, İYİ OKUMALAR DİLERİM...

Yeni bir güne mutlu uyanmıştım. Sevdiğim adamla aynı yatakta uyumuş, sadece sarılıp birbirimizin varlığını hissetmek yetmişti. Nihat'ta bu konuda gayet olgun ve mesafeli davranıyordu. Ben de geçmişimi asla unutmayarak, çabuk elde edilen bir kadın resmi çizmiyordum. Uyanıp bir süre gerindim ve sağıma döndüm. Üzeri çıplak, altında siyah eşofmanı ile, Nihat o kadar tatlı uyuyordu ki anlatmak imkansız.

Ama onu uyandırmak istiyordum, çünkü bir anım bile onsuz geçmemeliydi burada. Yavaşça eğildim ve göğsüne elimi koyup yanağına uzandım. Ufak bir öpücük koydum yanağına ve vücudunu okşamaya başladım. O kadar güzel kokuyordu ki, öpmeye doyamıyordum ve boynuna doğru indim. Öperken hafif kıpırdadığını hissettim. Kulağına doğru yaklaştım hemen ve sessizce fısıldadım.
- Aşkım, günaydın.
Duymamıştı ya da ufak şımarıklıklar hoşuna gittiği için uyuyor numarası yapıyordu. Göğsüne doğru eğilirken kucağına çıkmıştım. Yine boynundan öpmeye başladım ve öperek göğsüne kadar indim. Tekrar seslenmiştim ve bu kez uykulu gözlerini aralayıp gülümsemişti.
- Günaydın
- Günaydın aşkım, uyan hadi kimse kalkmadan kahvaltıyı hazırlayalım birlikte.
- Olur aşkım.
Bu sözünün üstüne eğilip dudaklarını ısırarak sıcak bir öpücük koydum ve yana geçtim. Yatakta doğrulup siyah sütyenimin üzerine geniş yakalı bol tişörtümü ve altıma da siyah eşofmanımı geçirdim. Saçlarımı toplarken Nihat'ın dudaklarını boynumda hissediyordum.
- Dünyanın en güzel kadınısın sen.
- Hım. Yalancı seni.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni seviyorum aşkım.
Yataktan kalktım ve Nihat doğruldu. Üzerine beyaz tişörtünü geçirdikten sonra ikimiz birden çıktık odadan. Önce elimizi yüzümüzü yıkadık ve sonra alt kata doğru indik. Saat henüz çok erken olduğu için ikimiz uyanmıştık. Merdivenden inerken bile oynaşıyordum Nihatla. İçimden geliyordu bu ve kesinlikle inat değildi. Sevdiğim adama böyle davranabilirdim. Ancak bu dikkatsizliğim yüzünden merdivenin yanındaki masaya çarptık ve bir çerçeve düşüp kırıldı. Hemen çöktüm ve konuşmaya başladım.
- Hay Allah
- Olsun hayatım önemli değil, çarşıdan yerine alırız bir tane.
- Ama baksana senin bu aşkım. İnanamıyorum ufakken aldığın takdir, hem de yüzme sporu.
- Evet, ufakken annem sayesinde uğraştım yüzmeye.
- Tamam o zaman mutlaka çerçeve alalım.
Bu diyalogtan sonra fırça kürek alıp kırıkları topladım. Sonra birlikte mutfağa geçtik. Dolapta dün getirdiğimiz malzemeler vardı. Hemen güzel bir omlet yapmak için malzemeleri aldım. Nihat'ta sağolsun çayı ocağa koymuştu. Omlet malzemelerini hazırlarken, yeşillik, domates ve biber falan çıkardım. Ne varsa koymak istiyordum masaya. Oldukça kalabalık bir grup olmuştuk. Ben kahvaltıyı hazırlayıp bahçedeki kamelyaya çıkarırken, Nihat karşıdaki markete ekmek almaya çıkmıştı. İçeriye döndüğümde İpek ve Sevda Abla, Mehmet abi aşağıya inmişlerdi bile.
- Günaydın
- Günaydın Nurgülcüğüm, keşke tıklasaydın kapıyı yardıma inerdim.
- Olsun İpekciğim içimden geldi süpriz olsun istedim. Nihatta ekmek almaya gitti markete.
- Günaydın canım
- Günaydın abla, Mehmet abi nasıl rahat ettiniz mi uyurken?
İkisi ayrı yatmıştı haliyle. Ama ben muzurluk etmek istiyordum.
- Gerçi oda büyüktü ikiniz rahat ederdiniz ama.
- Nurgül! Valla gebertirim seni.
- Abla! Şaka ediyorum.
İkiside utanmıştı galiba, ama ben onların ileriye dönük bir beraberlikleri olsun istiyordum. Sevda Abla mutlu olsun istiyordum. Mehmet abi bunun için çok doğru bir adaydı. Tıpkı ölen eşim Esat gibi harika bir insandı. Zaten Esatın arkadaşıydı. Biraz sohbet ettik ve nihayet Nihat ekmekleri alıp geldi. Merdivenden üzerine tişörtünü giyerek inen Engin'de gelince tam olmuştu. Yaşı ilerlemesine rağmen hala güzel vücudu vardı piçin. Neyse ben hemen çayı aldım ve seslendim.
- Bahçeye buyurun hadi, kahvaltı hazır.
Nihayet güzel güne, güzel bir sohbet ve kahvaltı ile başlamıştık. Sevda Abla söze girdi:
- Buraları bir süpürmek temizlemek lazım. Temizmiş gerçi ama olsun. Bugünde böyle geçer.
- Evet ya 2 gün kısa oldu değil mi Nihat?
- Ben 5 gün izne çıktım aşkım, kalalım derseniz kalırız.
Herkes fikrini söylemiş ve uygun olduklarını belirtmişti. 2 günlük tatil planı 4-5 güne çıkmıştı. Çayları koydum ve ben de oturdum. Hava harika ve çay başka lezzetliydi. Keyifli bir kahvaltı etmiştim. Uzun zamandır deniz kenarında olmayı çok istemiştim ancak imkan olmamıştı. Kahvaltıdan sonra temizlik yerine, öncelikle denize gitmeye karar verdik. Gelince rahat rahat toparlayacaktık etrafı. Herkes eşyalarını hazırladı, erkekler şartlarını ve tişörtlerini giymişti. Bizde içimize mayolarımızı giyip havluları plaj çantamıza yerleştirmiştik. Nihayet evden çıkabildik. Yürüyerek gidiyorduk, çünkü çok yakındaydı sahil. Sohbet ederek çevreyi gezerek ilerlemeye başladık. O kadar güzeldi ki heryer. İnsan hayran kalıyordu gördüğü güzellikler karşısında.
Sahile inmiştik ve uygun bir yer bulmaya çalışıyorduk. Gazinolar bile doluydu. Havanın güzelliği herkesi sahillere dönmüştü. Güneş ve kum harikaydı. Biz kızlarla hemen suya girmedik. Önce biraz oturduk. Erkekler ise üstünü çıkarıp hemen girmişlerdi denize. Engin adisi ile Mehmet abi kıyı taraflarda, Nihat ise ilerilere gitmişti. Yüzme bilse bile tedirgin oldum ve kıyıya doğru ilerledim. Enginlere çok yakındım ve seslenmeye başladım:
- Aşkım! Çok gitme ilerilere!
- Geliyorum o tarafa!
- Korkma korkma, birşey olmaz iyi yüzer Nihat.
- Ben endişe ettim sadece, başına bir şey gelsin istemem.
Engin kıskançlık ediyordu heralde yine. Kimse lafa girmezken, hemen cevap vermişti. Adı herif öz kardeşini kıskanıyordu resmen. Bu derece şerefsiz bir adamdı bu. Ben de söylediklerini umursamaz bir tavırla, suya girdim ve Nihat'a doğru yüzmeye başladım. Zaten o da yaklaşmıştı kıyıya. Sıkıca sarıldım suyun içinde.
- Korktum ya, ileri gidince. Çok gittin çünkü.
- Korkma aşkım, birşey olmaz bana suda.
- Öyle deme ayağına kramp girse nolur?
Biz sarmaş dolaş konuşurken, Engin'in gözü bizim üzerimizdeydi. Ne istiyordu bu daha? Artık aramızda hiçbir şey olamayacağını anlatmıştım. Demekki anlama zorluğu çekiyordu. Umursamıyordum artık, sadece sorun çıkmasın istiyordum. Nihat'ın geçmişe dair Engin'in rolünü öğrenmesi hiç iyi olmazdı. Üzülmesini asla istemezdim, çünkü haketmiyordu. Ayrıca öğrense ne yapabilirdi, kestiremiyordum. Nihat'ın kollarında çok ama çok mutluydum. Onu gerçekten seviyordum. Neden sonra kızlara doğru el salladım ve seslendim.
- Kızlar! Şu harika hadi sizde gelin!
Onlarda dünden razıymış meğer. Hemen kalkıp koştular suya. Engin ve Mehmet abide geldi bize doğru. Suda keyif yapıyorduk. Bir süre daha yüzüp, serinledikten sonra kıyıya geldik. Çok sıcaktı ve serinlemememiz gerekiyordu.
- Gazinoya geçelim, birşeyler içelim bence.
- Nurgül haklı valla, serinleriz biraz.
- İyi hadi madem geçelim biraz.
İpek ve benim sözümüzün üzerine, gazinoya doğru ilerlemeye başladık. İçeriye girdiğimizde bu kalabalık alanda, rahat bir masa bulmamız gerekiyordu. Nihayet denize bakan tarafta boş bir masaya geçebildik. Bir süre sonra garson geldi:
- Hoşgeldiniz efendim.
- Hoşbulduk delikanlı. Ne içiyoruz arkadaşlar?
Nihat, Engin ve Mehmet abi bira söylediler. Ben de bira istedim. İpek kola istedi. Sevda Abla içmeden çıktığı için, kahveyi tercih etti. Sohbetimiz güzel gidiyordu. Biz genellikle kız kıza sohbet ediyorduk. Erkeklerde ara sıra dahil olsa bile, kendi aralarında erkekçe muhabbet ediyorlardı. Bir süre sonra, Nihat'ın Engin'i dürterek arkamda birini gösterdiğini farkettim. El salladılar ikiside. Engin'in yüzü beyazlamıştı resmen farkediliyordu. Bu yüzden kim acaba diye dönüp bakmış bulundum. El salladıkları kişiyi görünce, geriye nasıl döndüğümü bilememiştim.

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Where stories live. Discover now