BÖLÜM 4-SAVAŞMAK

21 4 3
                                    

Duygularımı tarif edebilecek sözcük bulamıyorum. Dünyada tek güvendiğim insan-babam bana yalan söylemişti. Bir kardeşim olduğu gerçeğini benden ölesiye saklamıştı. Ya Bulut'un annem hakkında söylediklerine ne demeliydi. Gerçekten babamın zoruyla mı beni terk etmişti?

"Tüm bunlar için nasıl bir açıklaması olacak?" diye mırıldandım.

"Kimin?"

"Babamın tabi ki!"

"Babamızın bu konuda bir açıklaması olamaz Saten"

"?"

"Çünkü O öldü"

"Yalan söylüyorsun" darken sesim o kadar sakin çıkmıştı ki sanki ben değil içimden çıkan başka bir ben konuşuyordu.

"Benim de onunla konuşmam gereken birçok şey vardı, ancak eve geldiğimde çoktan ölmüştü."

O andan itibaren kendimi kaybetmişim, ne merdivenleri çıktığımı, ne babamın odasına girip cesedini kucaklayıp saatlerce başında ağladığımı hatırlıyorum. Kendime geldiğimde gün ağarmıştı ve ben şöminenin karşısındaki sofada boylu boyunca yatıyordum. Tüm kaslarım ağrıyor, başım zonkluyordu. Bulut'un "uyandın mı?" demesi ile kabusun içine tekrar düştüm.

"Beni dinle Saten. Babanı ne kadar çok sevdiğini biliyorum, şu an içinde olduğun psikolojiyi de çok iyi anlıyorum ancak kendini toplamalısın, çünkü yardımına ihtiyacım var, çünkü senin kardeşinim ve çok zor durumdayım!"

Uyuşmuş bir şekilde doğruldum. Kendimi artık bir Dünyalı değil de Mars'tan gelmiş bir yaratık gibi hissesiyordum. Hissizleşmiştim... Topuğuma iğne batırsalar acımazdı, o derece taşlaşmıştım.

"Babamı kim, neden öldürebilir?"

"Saten, babamız sadece emekli bir büyükelçi değildi, çok farklı, karanlık ilişkileri yürüten kilit bir adamdı, bu yüzden onu öldürmek için sıraya girecek yüzlerce insan biliyorum."

"Senin babanla benim babam çok farklı insanlar Bulut. Ben senin anlattığın kişiyi tanımıyorum. Benim babam dünyadaki en merhametli, en sevgi dolu ve inançlı insandı. Babam Allah'tan korkardı, dediğin gibi yaşamış olamaz!!!"

"Babamızın İsviçre'de bir bankada 200 milyon dolar hesabı olduğunu biliyor muydun?"

"!!!!!"

"Hayatını bir devlet memuru olarak kazanan bir insan için sence de açıklanması zor bir servet değil mi?" "Daha bilmediğin çok şey var Saten... Saygın emekli büyükelçinin bir değil birkaç farklı yüzü var, hepsini öğreneceksin, ancak önce bana yardım etmelisin. Beni bir kumpasın içine çektiler. Babamın cinayetini üstüme yıkmak istiyorlar. Yıllardır babası ile görüşmeyen gayrimeşru bir çocuktan daha iyi bir hedef olabilir mi?"

"Nasıl bir kumpas?"

"Geçen hafta babamdan bir e-posta aldım, tam da sana gönderdiği gün bana da yazmış. Yıllardır beklediğim bir temastı bu, ben senin gibi kayıtsız kalamadım ve koşarak buraya geldim. Ancak beklediğim gibi beni bağrına basmak için çağırmamış. Aslına bakarsan başına gelecekleri sezmiş. Öyle büyük bir pisliğin içine gömülmüş ki bundan paçayı kurtaramayacağını anlayınca senin de onunla beraber bu çukura gömülmemen için bir plan yapmış. Kendinden sonra seni emanet edebileceği hiç kimse olmadığı için aklına ben gelmişim. Bana paradan bahsetti. Eğer sana sahip çıkarsam mirasın 2/3 ünü bana bırakacağını söyleyerek gizli hesapları gösterdi."

"Hangi para, onun hayatından daha değerli olabilir ki!!" diye haykırdım.

"Saten sözümü kesme, lütfen. Çok fazla zamanımız yok" "Ona peşindeki adamların kim olduğunu sordum. Ama bana anlatamayacağını ne kadar az şey bilirsek o kadar güvende olacağımızı söyledi ve ölümünden sonra bu işin peşine düşmeyeceğime dair ona söz vermemi istedi. Tek istediği sen Türkiye'ye gelince, sana da herşeyi anlatıp, benimle kaçman için ikna etmekti. Ancak buna fırsat bulamadı"

Bulut burada sustu, sustu ve tekrar konuşmaya başlayacaktı ki, yapamadı, boğazına sanki ceviz büyüklüğünde birşey oturmuştu, öksürdü...bir daha öksürdü. Sonra su içmek için mutfağa yöneldi, sanırım orada biraz ağlayıp geri geldi. Onun bu halini görmek yüreğimde kabarmaya sebep oldu, ne olduğunu bilmediğim bir dürtü ile ona gidip sarıldım. "Birbirimizi koruyacağız merak etme, nasıl bir tuzağa düştün, artık lafı dolandırmadan bana onu anlat" dedim.

Benden destek almak onu rahatlattı, beni yanına oturttu, gözlerimin içine bakarak anlatmaya devam etti.

"Babamı ölü bulduğumda, ilk iş odasındaki kamera kayıtlarını kontrol ettim. Geceyarısı yüzü maskeli bir adam, üzerinde bir hafta önce buraya gelirken giydiğim sweatshirt'ün aynısı olduğu halde buraya geliyor, sonrasını anlatmak istemiyorum" gözlerini yerdeki kilime çevirdi. Kilimi gözleri ile ilmek ilmek yeniden dokuyordu sanki. Onu sarstım "kamera kayıtlarını sileriz." dedim.

"Bir de papağan var. Katil Bulut, katil Bulut diye bağırıyor. Belli ki hayvanı uzun süredir çalıştırmışlar"

"Peki papağan nerde"

"Yukarda odasında duruyor"

"Onu da yanımıza alırız."

"Peki ya ceset ne olacak, babamızı bilinmez bir yere gömüp gidecek miyiz?"

"Dedemin mezarı var köyde. Kazar içine koyarız, tüm bu olaylar çözüldüğünde ona gerektiği gibi bir defin yapacağız merak etme" Şaşkınlıkla yüzüme baktı, benden böyle bir işbirliği beklemediği çok açıktı. Bense, hayatı boyunca babası tarafından korunmaya alışkın biri olarak, ilk defa başka birini korumaya çalışmanın verdiği hazzı yaşıyordum. Daha önce hissetmediğim bir güç uyandı içimde, benden en az 10 cm daha uzun ve 30 kilo daha ağır abimi, neye benzediğini dahi tahmin edemediğim korkunç düşmanlardan koruyacaktım, tıpkı Truva Prensi Hektor'un Paris'i Spartalılardan koruduğu gibi...

SATEN-GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin