8. BÖLÜM

118K 4K 56
                                    

"İHALEDEN ÇEKILMEDİĞİN TAKTİRDE OLACAKLARDAN SORUMLU DEĞİLİM!
HAMZA DERVİŞOĞLU!"

-Ercüment Atahan-

*****
Hamza gelen zarf ile anında harekete geçmişti. Önce ailesini güvence altına alacak sonrada o Ercüment denen adamı bulup bu zarfı ona yedirecek ti.

Şirketten çıkması saniyeler içinde oldu. Arabasına atlayıp Betül'ün levent'teki evine sürdü.

Yarım saat sonra kapının önünde beklerken buldu kendisini.
Elini zilden çekmediği halde kapıyı açan yoktu. Merak içinde cebindeki telefonu çıkardı. Aklına gelenin başına gelmesinden korkuyordu. Betül'ün numarasını tekrar tuşlayıp arama tuşuna bastı.
Lanet kadın bir kere olsun şu telefona baksaydı ya!

"Betül hanım evde değil."

Hamza işittiği ses ile arkasını döndü. Saçları kırlaşmaya dönmüş, elli yaşlarında bir kadın ile karşılaştı. Farkındayım derecesine baktı kadına.

"Nerede olabilir?" dedi gergin bir ses ile.

Yaşlı kadın elindeki çöpü kovaya koyarken "Bu saatlerde gelmesi lazım." Dedi Hamza'ya doğru.

Hamza gözlerini sıkıca yumdu. Yaşlı kadın içeriye girerken o olduğu yere çöktü. Eğer Betül'ün başına bir şey gelirse kendisini asla affetmezdi. Dünyayı yakardı onun için. Ercüment Atahan ile geçmişe dayalı bir kaç husumetleri vardı. Ama hiç birisi bu kadar ileri seviyede olmamıştı. Boktan bir ihale için canım dediği kadını kaybedemezdi.

Elindeki telefon ile bir kaç yeri daha arayıp bilgi aldı. En azından Betül'ün hayatta olduğunu biliyordu. Bu adamlar şaka yapmazdı. Eğer böyle bir şey varsa kan dökülürdü. Bir iki kişi ile sabit kalmaz büyük bir kan davasına dönüşürdü. Hamza bunu hiç istemiyordu. Başında yeterince bela vardı zaten.

Çocuklarını şirketten çıkmadan önce aramıştı. Annesine haber verirken çocuklarla dışarıya çıkmamasını söylemişti. Zaten büyük bir aile oldukları için kapılarında her daim korumalar olurdu.

Merdivenlerden gelen mırıltı sesi Hamza'nın kulaklarına ulaştı. Hızla ayaklanıp merdiven boşluğundan aşağıya baktı.

Kendisine doğru gelen kadın ile derin oh çekse de sinirlerine hakim olamadı. Elini trabzalara vurup geriye çekildi.

Betül apartman boşluğunu dolduran ses ile irkildi. Kafasını yukarıya doğru kaldırıp oraya baktı. Ne olduğunu anlamadı. Boş verip, nefes nefese merdivenleri tırmanmaya devam etti. Kendi dairesinin olduğu kata ulaştığında Hamza'yı karşında görünce küçük çaplı bir şok yaşadı.

"Neredesin sen?" Hamza'nın kendisine doğru yönelttiği kızgın soru ile kalakaldı. Ne diyeceğini şaşırdı bir an.

"Ben.. sen.. ben..! Asıl senin ne işin var burada!"

"Burada konuşmayalım. Aç şu kapıyı da içeriye girelim. "

Hamza geriye çekilip Betül'e yol verdi. Betül anlamsızca baktı adamın yüzüne. Önemli bir şey vardı. Korku ile gözleri kocaman oldu. Hızla iki merdiven daha çıkıp Hamza'nın dibine girdi.

"Çocuklarıma bir şey..."

"Hayır! Çocuklarım iyi" dedi Hamza Betül'ün lafını bölerken Betül derin bir iç çekti. O zaman ne istiyorsun" derecesine elini kaldırdı.

"Aç kapıyı" diye tekrar etti Hamza. Gözleri bir an Betül'ün karnına takıldı. Acaba karnı ne zaman belli olmaya başlayacaktı?

Betül elindeki poşetleri yere bırakıp çantasını açtı. Elini içine sokup anahtarı aramaya başladı. Çanta o kadar doluydu ki anahtarı bulması bazen saatlerini alabiliyordu. Tamam abartmış olabilirim. Genelde anahtarı evde unuttuğu zaman arıyordu saatlerce. Yanındaki adamın kulağına doluşan homurtuları hoşuna gitti. Beklemek böyle bir şeydi işte. İnsanın elinden bir şey gelmiyordu.

SERT VE GÜZEL (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin