8- Lost&Free

573 72 115
                                    

(Medya ile okursanız sevinirim.)

"Eğer şimdiye kadar yalnız hissetmişsen,
Eğer şimdiye kadar düşmüş gibi hissetmişsen,
Sadece tek sen olmadığını bilmelisin çünkü ben de seninle hissediyorum
Dünya omuzlarındayken ve dizlerinin üzerine düşmüşken
Oh, lütfen
Aşkın seni serbest bırakacağını bilmelisin"

Kodaline- Love Will Set You Free

Hoseok gülümseyen bakışlarını benden ayırmış, gözlerini kapatıp yüzüne vuran güneş ışıklarının tadını çıkarıyordu. Tatlı yüzü, iki yana genişlemiş olan minik dudakları, birer çizgi halini almış olan gözleri.. Parlıyordu. Evin karanlığında pek anlayamasam da, şimdi yüz hatlarının ve bedenin şeklini daha iyi görebiliyordum.

İncelerken omzumu silktim ve ben sustuktan sonra oluşan sessizlikle ayaklarımı sallayarak suda küçük dalgalar oluşturdum. Hala bir şey söylememişti anlattıklarımın üstüne. Durumum o kadar mı vahimdi?

"Anladım sanırım Yoongi."

Alaycı bir şekilde yarım ağızla ufak bir gülüş çıktı dudaklarımdan. Bu onun dikkatini dağıtmamış olacak ki beni önemsemeden konuşmaya devam etti.

"Birkaç insanın davranışını bütün insanlığa genellemişsin. Yanlış. Bütün insanlar güvenilmez değildir, bütün insanlar yalancı, bencil ya da dedikoducu da değildir. Sadece sen o kadar şanssızsın ki karşına hiç iyi birileri çıkmamış."

"Sanmıyorum, eğer iyi birileri olsaydı; zaten hemen şu anda karşıma çıkardı."

Hoseok bakışlarını bana çevirdi, avucunu açtı. Avucunun içine, rengârenk bir kelebek kondu.

"Birileri var, sadece sen göremiyorsun."

"Olsa görürdüm Hoseok-ah."

Hoseok kelebeği yüzüne doğru yaklaştırdı ve ona doğru mırıldandı.

"Güzel kelebek, bu inatçıya bir şeyler anlatmam gerek. Üzgünüm ama gitmek zorundasın minik tatlı şey."

Kelebek avucundan havalandı, onun kafasının etrafında bir tur attıktan sonra uçarak ağaçların dallarının arasında kayboldu. Melek, mucizevî bir varlıktı. İyi niyeti, içimin buzlarının etrafını sarıyor ve gün geçtikçe eritiyordu.

Kolunu omzuma attı ve başını omzuma koydu. Birilerinin bana dokunmasında hoşlanmazdım, ama onun dokunuşları o kadar nazik, o kadar yumuşaktı ki, hayır bile diyemiyordum. İçimde yabancı bir duygu vardı, daha önce hiç karşılaşmadığım ve anlam veremediğim bir duygu. Neydi bu?

"Geldiğim gün, seni inceledim. Şu kasiyer çocuk, Jimin. İçinde sevgiyi gördüm. Ondan yayılan kırmızı ışıklar, gözlerimi kamaştırmıştı. Kırmızı ışık, aşkın sembolüdür Yoongi. Seni seven birileri var."

Kolumu onun beline atıp sarmış, biraz daha kendime doğru çekerek bedenin iyice bana sokulmasını sağlamıştım. Ağır ağır inip kalkan göğsünü hissedebiliyordum. İçimdeki yabancı duygunun iyice kabardığını hissediyordum, doruk noktasına ulaşacakmış gibi geliyordu.

"İnsanların nasıl hissettiğini görebiliyor musun yani? Bende ne görüyorsun?"

"Eğer istersem görürüm. İstemediğim ya da zorunda kalmadığım sürece kimsenin enerjisinin yayılımına bakmam. Fazla kişiye bakarsam, kendi gücümde zayıflık hissederim ve ertesi gün için beklemem gerekir."

Your Hope, Your Angel (Yoonseok MiniFic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin