❦ GİRİŞ ❦

38.1K 2.1K 146
                                    

YİNE YENİDEN VE YENİ HALİYLE HAKAN İLE EBRU!

Eğer daha net anlamak istiyorsanız; Sevda Dedikleri kitabını okuyup buna devam edebilirsiniz. Kitabımız iki seri halinde Müptela Yayınları tarafından basılı eser haline getirilmiştir. Bu hikaye; yan karakterlerin hikayesidir.

Eğer hikayeyi beğendiyseniz seri; Dost Kurtaran – Sevda Dedikleri – Kalbe Bırakılan İlk Öpücük şeklinde sıralanmıştır.

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Her şeyin başladığı nokta.

Karaduman ailesinin evi her zamanki gibi gürültüyle kaplanmıştı. İki küçük çocuk, uzun ve ince bir minderin üzerinde dizlerini kendilerine çekerek başlarını kaldırıp korku dolu gözlerle kavga eden aile fertlerini izliyorlardı.

"Ben dayanamıyorum artık baba," diyordu annesi, üzgün bir şekilde dedesine bakarken. Hakan, annesinin neye dayanamadığına anlam veremiyordu. Dedesinin çatık kaşları altında alazlanan gözlerini gördüğünde iç çekti.

"Sus sen gelin hanım!" dedi bu defa babaannesi. Küçük çocuk, annesinin susturan babaannesine bakarken gözleri biraz ileride kanepeye boylu boyunca uzanmış babasına kaydı. Uzun boyu ve heybeti koltuğu altında küçücük gösteriyordu. Koyu kahve saçları karmakarışıkken, gözlerinin altında morluklar oluşmuştu.

Hakan'ın bakışları yeniden önlerinen kavga eden insanlara odaklandı. Annesi hıçkırarak ağlıyor ve "Dayanamıyorum," diyordu. Dedesi sürekli, annesini yatıştırmaya çalışırken onun aksine babaannesi, annesinin kolunu dürtükleyerek azarlıyordu. Gözlerini sıkıca kapattı Hakan. Kendini olmak istediği yerde hayal etti. Bir parkta, diğer çocuklarla beraber oynarken... Ne yazık ki gürültü çoğaldığında hayal dünyası da tamamen bozuldu ve bulunduğu ana dönerken tekrar gözlerini açtı.

Bu defa babası ayağa kalkmıştı. Saçlarını parmaklarının arasında çekiştirerek, var gücüyle bağırıyordu. Ağır ve iğrenç bir koku babası bağırdıkça burnuna doluyordu. Alkol ve keskin bir koku. Ciğerlerini yakan bir koku. Hemen yanındaki kardeşinin titrediğini hissettiğinde ona sarıldı. Başını göğsüne çekip, olanları görmemesi için sıkıca göğüs kafesine bastırdı.

Ve Hakan, her zamanki iğrenç görüntüyü izlemeye başladı.

Babasının bağırışları çığrından çıktığında yere düşüp, parçalanan bardağın parçaları kendine gelmemesi için başını eğdi. Biraz sonra babasının bedeni görüş açısına girdi. Parmakları tuzla buz olan parçalarda gezinmeden evvel diliyle parmaklarını yaladı. Ardından cam parçalarını parmağının ucuyla toplayıp ağzına attı. Hakan bu gördüğü görüntüye alışmıştı. Babasının sinir krizi geçirdiğini bilmese de onun bu hareketlerini her gün ve her gece görüyordu.

Birden ensesinden çekildiğini hissetti. Babası onu kolaylıkla kaldırdı ve tişörtünün ensesinden tutarken Hakan yuktundu. Ayakları yerden kesildi. Babasıyla göz göze geldiğinde tekrar başını eğdi. Babası, "Bu piçleri bırakıp hiçbir yere gidemezsin!" diye bağırdı annesine. Ardından Hakan öne doğru savruldu ve başını sertçe duvara vurup yere çakıldı. Gözleri dolarken, başının üzerinde hissettiği keskin acıya dayanmaya çalıştı.

Babasının ayakkabısının ağır tabanını sırtında hissettiğinde bir hıçkırık fırladı dudaklarından. "Bu evden ölmeden çıkamazsın!" diyordu babası. Hakan'ın gözleri kardeşine odaklandı. Ağlıyordu. Eğer sesini çıkarırsa bu defa babası ona yönelirdi. İşaret parmağını dudaklarına dayayıp sessiz olmasını istedi. Erkek kardeşi başını korkuyla salladığında Hakan  alnını zemine yasladı.

"Abi! Bırak Hakan'ı!" diyerek bağıran halasının sesini duyduğunda kalbi hızla çarpmaya başladı çocuğun. Kardeşini ve kendisini koruyan tek insan; halası sonunda işten gelebilmişti. Hakan zorlukla başını çevirip, kapıdan içeriye giren kadına baktı. Balıketli kadın hızla topuklu ayakkabılarını çıkardı. Kısa saçlarını bir tokayla kıstırıp, kendine yaklaştı. Hakan, babasını göğsünden ittiren kadına bakarken gülümsemeye çalıştı. Sırtındaki ağırlık hafifledi. Sonrasında tamamen yok oldu.

"Hakan, bebeğim..." diyerek kendisini kaldıran halasına baktı. "Kardeşini de al odaya gir," dediğinde başını salladı ve kardeşine doğru sürünüp onun elini tuttu. Hızla ayağa kaldırıp, kendisi de kalktı. Sarı boya ile boyanmış kapıya ilerledi, içeriye girdi. Kilidi olmayan kapıyı sertçe kapatıp yatağa tırmandı. Yorganın altına girip, kardeşine sıkıca sarıldı.

"Arslan..." diye fısıldadı. Dışarıda yükselen sesleri duymaması için dikkatini dağıtmak istedi. Kardeşi başını kaldırıp garip bir mavilikte olan gözlerini kendine diktiğinde gülümsedi. "Dışarıya çıkaracağım seni," dedi umutla.

"Babam döverse..." deyip kaygıyla kaşlarını çattı kardeşi. Hakan iç çekti ve tebessüm etti. "Beni döver. Seni korurum ben," diyerek yutkundu. Korkusunu göstermek istemiyordu ona. Çünkü kardeşi kendisinden güç alacaktı, korkmasını istemiyordu.

"Abi... Bisiklete de biner miyim?" diyerek gözlerini irileştiren Arslan'a bakarken dudaklarını büzdü. "İzin verirlerse bindiririm seni. Ben binmem ama seni bindiririm Arslan. Bir gün bizimde olur belki..." diyerek iç çektiğinde Arslan üzgünce başını yastığa yaslayıp gözlerini kapattı. Hakan, gözünden damlayan yaşı hızla sildi. Herkes bisiklete binerken Arslan binemiyordu. Yoktu. Almıyordu kimse. Diğerlerinden istiyorlardı ama onlar da vermiyordu. Hakan, kardeşini bisiklete bindirmek için planlar yapmaya koyuldu. Büyüyünce çok zengin olmak istedi. Çok çok çok zengin. O zaman Arslan'a bisiklet alacaktı. En güzelinden. En en en güzeli...

Kardeşine sıkıca sarıldı... gözlerini kapattı. Sarı kapılı odanın dışında ne olduğunu biliyordu. Babası annesini dövüyor; halası ise onları durdurmaya çalışıyordu. Her zamanki gibi!

Kalbe Bırakılan İlk Öpücük | BASILI ESERWhere stories live. Discover now