2.KÖPEK BARINAĞINA KEDİ YAVRUSU ATMAK!

354 54 13
                                    

Ayşe Teyzeye aşkla bakıp, miğdemin en ücra köşelerine kadar sarmayla doldurdum.
Ege bana bakıp gülerek,
"Duru'cuğum yine çok güzelsin canım." dedi.
Ayşe Teyze elindeki çatalın arkasıyla Ege'nin kafasina vurdu.
Ege kafasını ovuştururken,
"Çıkışta geleceğim canım." dedi.
Berk ayağa kalkıp mutfaktan çıkarken onu takip ettim.
Koridordaki çantamı alıp Berk'in girdiği odaya girdim. Bir erkek odasına göre oldukça düzenliydi.
"10 saniyen var Berk. Üzerimi değiştireceğim." dedim çantamdan giymek için ayırdığım sarı tişört ve siyah eteği çıkarırken.
Berk yanıma geldi ve burnuma dokunup hızlı adımlarla odadan çıktı.
Bundan hoşlanmadığımı bildiği için hep yapacaktı.
Üzerimi giyinip hızlı bir şekilde makyajımı yaptım.
Saçlarımı da tepeden bağlayıp son bir kez aynaya baktım.
"Bence olmadı." bu sözü duyar duymaz arkamı dönüp kapının önündeki Ece'ye baktım.
"Sence ney olmamış?" dedim yanına giderek.
"Saçların." dedi.
"Niye?"
"Çünkü kötüler." dedi.
"Sence nasıl yaparsam iyi olurlar?" dedim.
"Topuz tokası kullan ve daha salaş bir saç yap." dedi.
Tüm cesaretimi toplayıp sormam gereken soruyu sordum.
"Sen yapmaya ne dersin?"
Gözlerinden çıkan ışık beni bir miktar korkutsa da artık dönülmez bir yola girmiştik.
"Gel o zaman." dedi içeri yürüyerek.
Arkasından gidip tahminimce Ece'nin olan odaya girdim.
Klasik bir kız odasıydı. Pembe duvarlar, duvarlarda asılı olan belkide sırf bir ünlü için alınmış en az yedi liralık dergilerden çıkma posterler ve sıradan şeyler vardı.
"Sen yatağa otur." dedi.
Sonra da masasının çekmecesini karıştırıp bir kaç tel toka bir topuz tokası ve iki lastik tokayla yanıma geldi.
Saçımdaki tokayı biraz gevşetip topuz tokasını saçımın etrafına taktı. Siyah lastik tokayı da takıp açık yerleri düzeltti.
Son olarak etrafta kalan saçları balık sırtı örerek tel tokalarla tutturdu.
İşi bitince biraz uzaklaşıp çıkardığı işe gülümseyerek baktı.
"Oldu mu?" dedim merakla.
"Oldu."
Ayağa kalkıp koridora doğru yürüdüm.
Koridordaki aynaya korkuyla baktım.
Ama düşündüğüm olmamıştı.
Gerçekten de saçlarım güzeldi.
Yanımda duran Ece'ye sarılıp,
"Teşekkür ederim." dedim.
Benden uzaklaşıp,
"Bir şey değil." dedi ve yine tüm umursamazlığıyla odasına gitti.
Berk yanımda durup aynaya baktı.
Zeynep Teyzenin,
"Maşaallah benim oğluma da kızıma da. Nasıl yakışmışlar." sözünü duyar duymaz utançla Berk'in yanından uzaklaştım.
"Biz çıkıyoruz." dedi Berk ayakkabılarını giyerken.
"Hadi Allah zihin açıklığı versin." dedi Zeynep Teyze.
Yine o minicik asansöre binip Berk'e baktım.
"Çok heyecanliyim."
"Bende."
Önümüzde uzun bir yol vardı.
Sadece okula değil, tüm bu yeni şeylere alışmam gerekecekti.
Yeni şehir, yeni okul, yeni arkadaşlar...
Durağa gelip beklemeye başladık. Önce yurda gidip eşyalarımı bırakacak daha sonra ise okula gidecektik.
Ben düşüncelere dalmış giderken yanımızdaki iki kız yaralı ceylan görmüş sırtlanlar gibi Berk'e bakıyorlardı.
Kankamı bu iki sürtükten korumalıydım.
Berk'in koluna sarılıp gözlerinin içine baktım. Sonra da,
"Aşkım 4. yılımızı nerede kutlayalım?" dedim.
Berk bana bale yapan bir balıkmışım gibi şaşkın şaşkın baktı.
Kulağına,
"Şu an dediklerimi yap ve bana sarıl yoksa seni bıçaklarım." dedim.
Berk bana sarılıp ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalıştı.
Yanımızdaki iki kız Berk ve benim sevgili olduğumuzu düşünmüş olacaklar ki gözlerine başka bir çocuk kestirip ona doğru gittiler.
"Ne oluyor anlatacak mısın?" diye sordu Berk.
"Şu iki yelloz seni yiyeceklermiş gibi sana bakıyorlardı." dedim.
"Yeminle siz kız milletinden korkulur." dedi şaşkınlıkla Berk.
"Yakışıklı kankayla başa çıkmak da zor iş." dedim gülerek.
Gelen otobüse binip yurta gittik.
Burayı internetten bulmuştum. Odalar iki kişilik ve güzel gibiydi.
İçeride düşündüğümün aksine az kişi vardı.
Danışmada duran kadının yanına doğru gittik.
"Merhaba ben internetten kayıt olmuştum." dedim.
Kadın kafasını kaldırıp gözlüğünü iterek bir bana bir de Berk'e baktı.
"Adınızı öğrenebilir miyim?" dedi.
"Duru Bahtiyar." dedim.
Kadın bilgisayarda bir şeylere bakıp kırmızı ojeli tırnaklarını göstere göstere masanın çekmecesini açtı.
Anahtarlardaki numaralara bakıp birini eline aldı ve bana uzattı.
"Biliyorsun ki yurdumuz pek büyük değil. Toplamda 200 oda var. Her katta 50 oda var. Giriş katta müdürün odası ve spor salonu, eksi birinci katta ise yemekhane ve kütüphanemiz var. Sen 1.katta 22 numarada kalıyorsun." dedi sonra kağıtlara bakıp tekrar bize döndü.
"Oda arkadaşın Selin. İyi anlaşın." dedi.
"Teşekkür ederim." deyip Berk'le birlikte ara kapıya doğru yöneldik.
O sırada görevli kadın ayağa kalkıp hızla yanımıza geldi.
"Aile üyeleri hariç kimse yurdumuza giremez. Buna arkadaşlar da dahil." dedi Berk'e bakarak.
Berk gayet rahat bir şekilde konuşmaya başladı.
"Ben zaten Duru'nun abisiyim. Öz değil ama. Anneler aynı babalar ayrı." dedi.
Kadın bize ne pis bi aileniz var lan sizin bakışı atarak masasına yöneldi.
"Duru'nun anne veya babasının bizi arayıp bu durumu belirtmesi gerek. Yoksa malesef seni içeri alamam genç delikanlı." dedi.
Berk daha da ciddileşip cebindeki telefonunu çıkardı.
"Bekle sen burda Duru ben annemizi arayıp geliyorum." dedi ve yanımızdan uzaklaştı.
Bir kaç dakika sonra yanımıza dönüp,
"Birazdan arayacak annem burayı." dedi.
Berk cümlesini bitirdiği saniye telefon çaldı.
- Alo buyrun?
+...
- Evet Duru Hanım burada.
+...
- Tamam o zaman Berk Beyi de aile üyesi olarak gösteriyoruz.
+...
-Ben teşekkür ederim. İyi günler.
Kadın telefonu kapatıp bize döndü.
"Tamam. Odaya çıkabilirsiniz." dedi bozulmuş bir ses tonuyla.
Ara kapından geçince Berk'le kahkaha atmaya başladık.
"Doğru söyle ne dedin anneme?" dedim gülerek.
" 'Teyzecim ben Duru'nun abisiyim dedim. Seni de öz annem kadar çok sevdiğimden annemiz aynı kişi dedim. Ama yinede yurdu araman lazımmış.'dedim o da tamam dedi."
Asansöre binip birinci kata çıktık. Burası aşağıdan daha kalabalıktı. Her yerde hazırlanan, arkadaşlarını bekleyen kızlar vardı.
Berk kızlara gülümseyip bana döndü. Lan ben ne yaptım? Resmen köpek barınağına kedi yavrusu atmışım. Kızlar birbirleriyle Berk'e bakarak konuşmaya başladılar. En sonunda bir tanesi alımlı alımlı bize doğru yürümeye başladı. Güzel denilebilecek bir kızdı aslında. Sarı uzun saçları ve ela gözleri vardı.
Berk'in de kıza dibi düşmüştü.
Kızın yanımıza ulaşmasına bir kaç adım kala Berk'e dönüp kızın duyabileceği bir sesle konuşmaya başladım.
"Aşkım iyi ki geldin. Çok özlemiştim seni." deyip boynuna sarıldım. Berk de bana sarılmak zorunda kaldı. Kız bizi bu halde görünce arkasını dönüp hızlı adımlarla arkadaşının yanına döndü.
Kız gidince Berk'den uzaklaşıp kapıyı açtım ve Berk'le odaya girdik.
Kapıyı arkamızdan kapatır kapatmaz ateş çıkan gözlerimle Berk'e döndüm.
"Yarın o saçlar üçe vurdurulacak, iki tane de adam tutup seni dövdüreceğim. Ağzın, yüzün bir kaysın da gör gününü."
"O niye be?" dedi Berk korku dolu gözlerle.
"Yaa ben Ankaraya geleli 24 saat olmadı şimdiden kaç kızla uğraştım." dedim.
"Uğraşma o zaman." dedi Berk camdan dışarı bakarak. Sonra da o mükemmel soruyu sordu.
"Ne o? Yoksa bana mı aşıksın? Ondan mı bu kıskançlık?"
"Öff saçmalama yaa. Yok öyle bir şey. Sadece sana kusursuz kızı bulmak istiyorum." dedim.
Kızaran yanaklarımı saklamak için kilitli dolabı açıp kafamı dolaba soktum.
"Öyledir canım. Kesin öyledir." dedi Berk.
Valizimi dolabın içine koyup kilitledim. Anahtarları ve çantamı alıp yurttan çıktık.
Yurta yakın bir otobüs durağına gidip otobüsü beklemeye başladık.
"Seviyorsun." dedi Berk.
"Sevmiyorum."
"Seviyorsun."
"Sevmiyorum." bu tartışma böyle devam ederken sonunda Berk bana dönüp çekerimden tutarak beni, kendine doğru çekti.
O kadar yakındık ki nefesini burnumda hissedebiliyordum.
"Seviyorsun itiraf et." dedi Berk gözlerimin içine bakarak.
"Tamam. İtiraf ediyorum. Otobüs geldi. " deyip Berk'den uzaklaştım. Kahkaha atarak otobüse binip otobüsün körük kısmında durdum.
Berk de gelip yanımda durdu.
"Eee yokmu hiç bulduğun adam akıllı kız?" diye sordum.
"Yok be. Bana bakacak kız daha doğmamıştır." dedi gülerek.
Yarım saat sonra okulun önüne gelmiştik.
"Hadi bakalım. İlk günümüz başlasın."
Sıradan dersler işlemeye başladık.
Lisenin süslü hali gibiydi burası. İlk günden abartılı giyinmeyi tercih eden tipler sınıfın çoğunluğundaydı. Yanıma oturan Berk defterini sıraya koyup bana döndü.
"Uyumak yok. Uslu uslu ders dinleyeceğiz." dedi gülerek.
"Emredersiniz." dedim ben de gülerek.
~°~
Dersler bittiğinde beynimiz yanmıştı. Berk'e dönüp o altın kelimeyi söyledim.
"Açım."
Ve o altın cevap geldi.
"Yine mi?"
Cebimden telefonumu çıkarıp yurdun yemekhane saatlerine baktım.
Akşam yemeğinin başlamasına iki saat vardı.
Berk'le otobüs durağına gidip iki dakika sonra gelen otobüse bindik.
Ama otobüs yurda doğru değil başka bir yere doğru gidiyordu.
Yanlış otobüse binmenin korkusuyla Berk'i hızla sarstım.
"Yanlış yere giriyoruz. Eyvah! Hemen inmemiz gerek." dedim.
"Biliyorum." dedi gayet rahat bir şekilde.
"Kızılaya gidiyoruz. Sana ego kartı alıcaz birde gezeriz biraz." dedi.
"Aaa benim Berk'im buradaymış." diye bize doğru bir yollu gelmeye başladı.
Berk de kızı görünce gülümseyip kıza sarıldı.
Ayy yolluya bak! Ne meraklı bu da erkeklere sarılmaya!
Otobüsün arkasına doğru gidip iki kişilik boş koltuğa oturdum.
Kulaklıklarımı takıp rastgele bir şarkı açtım. Camdan dışarı bakarken bir kişi yanıma oturdu. "Berk'dir" düşüncesiyle kulaklığın tekini çıkarıp yüzüne bakmadan uzattım.
"Al dinle istersen." dedim.
Aradan beş dakika geçtikten sonra biri,
"Ben bu durakta ineceğim." dedi. Dönüp baktığımda Berk zannettiğim kişi Berk değildi!
"Ta.. Tamam." dedim kulaklığımı alarak.
"Bu arada ben Can." dedi.
"Ben de Arya." dedim.
Can ayağa kalktığı anda Berk gelip yanıma oturdu.
Berk'e dönüp sordum,
"Kimdi o kaşar?" O da bana sordu.
"Kimdi o serseri?"
"Önce ben sordum."
"Tamam tamam. Eski sınıf arkadaşım. İyi bir kız."
"Ben de etek giymeyi unutsam ben de iyi olurdum. 5 santim bile yoktu o etek."
"Sıra sende. Kimdi o ?"
"Sen zannettim. Yanıma oturdu. Müzik dinledik."
"Neyle dinlediniz?"
"Benim kulaklığımla."
Berk gözlerini açabileceği kadar açıp,
"Ne diyosun sen yaa? Siz artık evlenmelisiniz." dedi.
"Ben senin kulaklığını aldığımda beni öldürmeye çalışıyorsun."
Bu biraz doğru olabilirdi.
Bir keresinde kulaklığımı alıp bozduğu için onu boğarak öldürmeye çalışmıştım.
Bir kaç dakika sessizce yolculuğumuz devam ettikten sonra Berk ayağa kalktı. Onu takip edip otobüsün kapısına doğru gittim.
Durakta inip insanların yanından geçerek Metroya indik.
Bir çok mağaza ve onlarca insan vardı. Berk'le ortada duran ve tahminimce kartı alacağımız yere doğru gittik.
Ben cüzdanımı çıkarırken Berk gülüyordu.
"Ne var?" diye sordum haala cüzdanımı ararken.
"Çantanda gereksiz o kadar şey var ki cüzdanını bulamıyorsun." dedi.
"Hiçte bile. Hepsi çok gerekli olan şeyler." dedim.
Çantamın içinde duran, katlanmış haritayı göstererek konuştu,
"Tabii ya eğer Türkiye'nin neresinde olduğumuzu bulamazsak çok yararı olur."
Ona 'Sana ne be slk.' bakışı atıp cüzdanımdaki kimliği çıkardım.
Berk kimliği alıp çalışan adama uzattı. Ben de o sırada hayatımın hatasını yapıp cüzdanımı çantama koydum. Adam,
"Bir fotoğraf gerek." dedi. Ve o saniye bir ağlama isteyi geldi.
Ben çantamı açmış cüzdanımı ararken Berk yalvarır bir ses tonuyla,
"Tamam Allah aşkına bi dur. Bende var resim. O çantada bir ben yokum zaten." dedi.
İç sesimle birlikte aynı anda "WTF?" dedik. Berk'te neden benim resmim vardı ki?
Kartı çıkarttırdıkdan sonra bir AVM'ye girip yemek katına çıktık.
Berk, ne yiyeceğimi hiç sormadan yürümeye başladı.
"Heyy ne yiyeceğimi sormayacak mısın?" dedim ona yetişmeye çalışırken.
"Gerek yok. Tutup da yıllarca et yiyen birinin salata yiyeceğini düşünmüyorum. O yüzden senin en sevdiğin şeyi yiyeceğiz." dedi ve bir iskendercinin önünde durdu.
"Şu an galiba rüyadayım." dedim. Ve gerçek anlamda gözlerimden kalp çıkmaya başladı.
"Abartma be o kadar. Alt tarafı iskender yemeye geldik." dedi.
Lokantaya girip güzel bir yere oturduk.
Siparişlerimizi almak için gelen garsona tam siparişimi vereceğim sırada Berk,
"Gelecek iki kişi daha var. Onlar gelince verelim siparişi." dedi.
"Kim gelecek?" diye sordum merakla.
Berk kapıya doğru bakıp gelen kişileri işaret etti.
Ayşe Teyze ve yanında bir teyze daha bize doğru geliyordu. Teyzenin suratı bana çok tanıdık gelmişti.
Ve galiba teyze de beni tanıyor olacak ki yeni doğmuş bir koalanın annesine yapıştığı gibi yanaklarıma yapıştı.
"Oy benim gelinim. Ne çok özlemişim." diye.

Zorla teyzenin elinden kurtulmayı başarıp yerime oturdum.
Teyze Berk'e de sarılıp yanıma oturdu.
"Çocukluk resimlerine bakarken Burak'la olan bir fotoğrafını buldum. Arkasında Gülsüm Teyzenin numarası vardı. Hemen aradım. Biraz sohbet ettik. Sonra bize geldi o da getirmiş çocukluk resimlerinizi. Sonra Duru'nun da burada olduğunu öğrenince dayanamadı. Biz de kalktık geldik." dedi Ayşe teyze.
Burak'ı hayal meyal hatırlıyordum. Bana ilk panda lakabını takan oydu. Ondan kısa ve şişko olduğum için okuma bayramı hazırlıkları sırasında bana "Şişko ve tatlısın. Panda gibi." demişti ve onun yüzünden okuma bayramında hayvanları taklit edip özelliklerini anlattığımız bölümde tavşan olacakken panda olmuştum.
Bir kere de annesi durmadan beni "Gelinim, kızım" diye sevdiği için Burak'a taş fırlayıp alnını yarmıştım.
Tüm bunlar aklıma geldiğinde gerçekten çok tuhaf bir çocukluk geçirdiğimi yeniden fark ettim.
Gülsüm Teyze çantasından bir fotoğraf albümü çıkarıp masaya koydu. İçini açtığında ise gördüklerim karşısında gerçekten şaşırıp kalmıştım.
Sadece Burak'ın değil benim ve başka bir çok çocuğun da fotoğraflarıyla doluydu bu albüm.
Gülsüm Teyze her fotoğrafın hikayesini anlatıyordu. Ben daha dün akşam ne yediğimi hatırlamazken bu kadın bu kadar çok şeyi nasıl aklında tutuyordu?
Bir buçuk saat geçmişti. İstemediğim kadar çok gereksiz çocukluk hikayesi dinleyip, yemeklerimizi yemiştik.
Berk'in annesi hesabı ödedikten sonra Gülsüm Teyze ayağa kalkıp konuşmaya başladı.
"Burak da şu köşedeki kafede çalışıyor." dedi eliyle camdan dışarıda bir yerleri göstererek.
"Eee. Hazır buraya kadar gelmişken onu görmeden gitmek olmaz." dedi Ayşe teyze de.
Vee kafenin olduğu yere doğru yürümeye başlamıştık bile.
Bir kaç dakika sonra kafeye geldiğimizde içeriden yanımıza doğru gelen önlüklü bir Burak görmüştüm.
Merhaba çocukluk aşkım...


~°~
Merhaba pandalar!
Öncelikle bu çoooook gecikmeli bölüm için çoooook özür dilerim.


Ama süper mantıklı bahanelerim var.

1- Yazılı haftası.(Bir ay boyunca kafanızın kitaba yapışık gezdiği şu mükemmel ay. Ve sorumlu geçtim-_-)

2- Telefonumu kaybettim ve yaklaşık bir, iki ay telefon aradım.(Ve odamdan buldum-_-)

3- Yaz kursuna gönderildim. İki kez telefonumu kaptırdım.

Neyse işte böyle sebeplerim var. Bir de bu bölümün çoğunu zaten yazmıştım ama galiba wattpad'de bir sorun var. Bölümü silmişti.

Birde sizden iki şey isteyeceğim bölümlerde kafa karışıklığına neden olan yerler vs. varsa bunu belirtirmisiniz?

Ve bana karakterler için önerilerinizi gönderir misiniz?

Veee en önemlisi lütfen yorumlarla düşüncelerinizi gönderin°·°

Pandalı günler🐼

İçimdeki PandaWo Geschichten leben. Entdecke jetzt