DG -1. Bölüm: DELİ KIZ

Start from the beginning
                                    

Sabahın tüm sıcağını içine hapseden asfalt ılık ılık ayak tabanından bedenine işliyordu. Az önce ki kasıntı halleri gitti, yerini rahat ve cool bir Asude alınca meydanda salınmaya başladı.

Üzerine geçirdiği ince çiçekli elbise saçlarını salık bırakması ile daha da güzelleştirmişti onu. Yokuşun bitişi ile derin bir nefes alırken babasının kahvesine yönlendirdi adımlarını. Sabahın erken vaktinde dışarıda kimse yoktu ama içeride birkaç kişinin okey oynadıklarını biliyordu. Sağına soluna bakarak karşıya geçti. O sırada karşıdan gelen ablasının kaynanası ile suratı daha da buruştu. Zahide'den o kadar soğumuştu ki onunla ilgili ne varsa tüylerini diken diken yapıyordu.

"Kız Asude, yalınayak ne geziyorsun? Çocuğun olmaz ileride." Kadın elindeki pazar filesi ile durmuş sohbet edecek yer arıyor olabilirdi ama Asude buna hevesli değildi. Çantasının kulpuna daha da çok asılarak tepeden bakmaya devam etti.

"Onlarca çocuk kendisine ana arıyor. Geçiririm birini nüfusuma olur biter. Ayrıca keyif benim ister çıplak ayak gezerim ister çivi ile. Çocuğu olanları da görüyoruz. Önemli olan çocuğu doğurmak değil iyi yetiştirmek. Evlenince elin kızına çektirmeyecek oğlanlar, kocasına gün yüzü göstermeyecek, bir kaşığını ikiye çıkarmayacak kadınlar yetiştirmek lazım," burnunu kıvırarak yoluna devam etti. Bu kadına ısınamıyordu bir türlü.

"Zahide'nin yerinde ben olsam çoktan gelmiştim evime. Bu ne böyle ya ona atla, buna atla. Ay bu evde daha da çekilmez oluyordur. Pis kokana." Kadına söylenirken kendisi ile olan fikir alışverişine kahveye geldiğinde son verdi. Kapıdan girerken içeridekilere selam vermeyi unutmamıştı.

"Selamünaleyküm ağabeyler," selamına verilen karşılığı başı ile aldı.

Asude deliydi. Deli, dolu, içi dışı aynı olan bir kızdı. Aklı neyse fikri de oydu.

Asude çocukken komşunun tüm camlarını kıran, hesap sormaya gelen adama burnu havada cevap verecek kadar cesurdu. "Ne yapayım yani? Karın camlarınızı silmiyor, tüm mahallenin kadınları da lafını ediyordu. Bende dayanamadım aldım elime sapanı kırıverdim camlarınızı. Sende üşenmez değiştirirsin mahalle de yeni dedikodu arar," demişti. O zamandan belliydi büyüyünce açık sözlü olacağı.

Babası masasında oturmuş onu gülümseyerek izliyordu. Karşı masadan çektiği sandalyeye rahatça kuruldu.

"Aşkım nasılsın?" orta yaşlardaki adam kızına kaşlarını çatarak bakarken kahvenin çalışanı Çaça, Asude'ye bir bardak çay getirdi.

"Kızım, aşkım deme diye kaç defa söyledim sana! Ayıp oluyor vallahi." Babasının ikazına gülümserken adamın yanağından makas almayı ihmal etmemişti. Annesini de seviyordu ama babasına ayrı düşkündü. Biliyordu ki o da kendisini seviyordu.

"Tamam aşkım, söylemem." Dedikten sonra çayına attığı şekerleri karıştırıp büyük bir yudum çekti içine. Keyifle mırıldanırken buraya gelme sebebini unutuyordu.

"Sahi babacım ben çarşıya gidiyorum. Faturaları yatırmamı ister misin?"

"Seni yalancı kız seni... Benim faturaları Çaça'ya yatırttığımı bilmiyorsun sanki. Söyle bakalım ne kadar lazım?" Elini cebine atarken Asude'nin sırıtışı ile daha da keyiflenen adam bu kızını neden daha çok sevdiğini yeni yeni anlıyordu. Evlatlar arasında ayrım yapılmazdı elbette ama yarasına merhem olan, evinin altıntopu olan bu kızdı.

"Aman baba derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur bilirsin." Belagat sanatını gayet iyi yerine getiren kız Yunus Emre'den bir alıntı yaparak babasına istediği miktarı belli etti.

"Dayısı kılıklı seni. Bekle..." Arka cebinden çıkardığı cüzdanından 200 TL'lik banknotu masanın üzerine bırakırken kızının önüne itekledi. Babasının cömertliğine sevinen Asude bitirdiği bardağı tabağına yerleştirdi. Usulca avucunun içine sıkıştırdığı parayı cüzdanına koydu.

AFİLİ ÂŞIKLAR SERİSİ 1-2 (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now