laleler|tanıtım

130 15 21
                                    

Uzunca bir aradan sonra, umudunu bıraktığı yerde; geri almaya gelmiş bir avuç korkuydu sadece.
Elleri, ayakları, tüm bedeni korkunun hakimiyetinde; şuursuzca geziyordu.
Her bir yeni yer, bir ötekinin aynıydı.
Zira o asla bilemeyecek olsa dahi, aynı yörüngede tur atan bir gezegendi sadece.
Ve şimdi, her yeni güne doğarken; yine kaybettiğini sandığı yerdeydi.
Oysa umut, yalandan ibaretti.
Ve yalanları kaybedemezdiniz.
Daima kalbinizin hain çukurunda sizi beklerlerdi.
Bedeni ve ruhu avutmak, kaçmak için birebirlerdi.
Ah, unutuyordu işte.
Her gün.
Yine.
Yeniden.
Kendine ördüğü o kafeste nefes alıyordu.
Göğüs kafesine bile böyle hapsolmamıştı oysa.
Gündüz ve gecenin birbirine kavgalı olduğu dünyasında; kargaların fısıltılarından ördüğü yorganı örtüyordu üzerine.
İşte, bir kez daha uyuyacaktı şimdi.
Umudun onu terk ettiğini sandığı bir gecede.
Ve bu kez, elinde anahtar olan güzel bir elçi kafesinin kapılarını aralayacaktı.
Ve o gece, herhangi bir gece olmayacaktı.
Her gün yeniden ölen adam, bu kez son defa doğacaktı.
Ve yeni kafesine, kendi rızasıyla hapsolacaktı.
Bir kez ölebileceği, korkunun yerini acıya bırakacağı, laleler arasına gizlenmiş masum kılıflı kafesine...
Ve bu kez kaçmak için bir kurtarıcıya değil, silaha ihtiyacı olacaktı.
Masum bir ölüm değil cinayet kurtarabilirdi ancak.

Kafesle! #Eniyikitapwatty2016Where stories live. Discover now