BÖLÜM 1

120K 1.2K 370
                                    

MERHABA DEĞERLİ ARKADAŞLAR, YENİ HİKAYEMİN İLK BÖLÜMÜNÜ SİZLERLE PAYLAŞMAKTAN DOLAYI, HEM MUTLU HEM DE ÇOK HEYECANLIYIM. HATALARIM OLACAKTIR, ELEŞTİRİ VE ÖNERİLERİNİZİ MUTLAKA BELİRTİN YORUMLARINIZDA...İYİ OKUMALAR DİLİYORUM...

GENELEV GÜLÜ

BÖLÜM 1

YIL: 19 KASIM 1979

Ne oldu böyle? Ne bu! Kimin kanı?

Yere baktım ve haykırmaya başladım:

Allah'ım! Hayır Allah'ım niye böyle oldu? Nasıl geldik biz bu durumlara?

--------------------------

O günlere nasıl geldiğimizi, sizlere anlatayım.

Ben Nurgül...

Köyde bildim bileli Gül diye seslenirlerdi bana. Ordu'nun Fatsa ilçesinde, bir köyde doğdum. Evin tek çocuğuydum. Beni seven, sessiz sakin, fındık toplamakla ömrünü çürüten bir kadın olan Ayşe ile, yan gelip yatmaktan başka birşey bilmeyen, anneme ve bana çektirmediği eziyet kalmayan, erkek çocuk doğurmadı diye annemin hayatını çürüten, alkolik bir şerefsiz olan Mustafa'nın tek kızlarıydım.

Anamın ömrünün fındık toplamakla geçtiği gibi, bende genç kız olduğumda, aynı yolda ilerlemeye başladım. Evimizin geçimini Annem ile ben fındık toplayarak, elişleri yaparak ve şehre istenen börek, tatlı siparişlerini hazırlayarak sağlıyorduk. Babamın eziyetleri hergün başka bir boyut kazanırdı. Birgün içer gelir, başka birgün gelir döver söver, bazen utanmadan sokaklarda sızar, gider biz toplar getiririz.

Bir gün eve az içmiş, biraz kendinde gelmişti. Karşımıza oturup sözüne başladı:

- Eşyalarınızı toparlayın, İstanbul'a gidiyoruz. Muhtar dayı'nın bir yakını haber etmiş, apartmanlarına kapıcı arıyorlarmış. Girişte hazır eşyalı dairede vereceklermiş, gelecek aileye.

17 yılımın geçtiği bu köyden gidecektik. Alışmıştım buralara halbuki, azda olsa mutluydum ben.

Sabah oldumu, çiçekli fistanımı giyer, hırkamı üzerime takar, kara lastikleri ayağıma giyer, başımıda tülbentimle bağladıktan sonra, iş varsa işlere yardıma, iş yoksa bizim Emine'nin yanına giderdim. Alışıktım böyle olmasına, ya şimdi neler olacaktı koca şehirde? Hem Emine bana beğendiğim oğlandan haberler getirir dururdu. Çok güzelmişim köydeki herkes öyle derdi. Köydeki delikanlılar derin derin bakar dururmuş, beni gördüklerinde.

İstanbul'da napacaktık? Neler gelecekti başımıza oralarda? Kalkışıp annemle, valizlerimizi toparladık. Eşyalarımız gitmeyecekti şehre, burası bize Babaannemden kalma bir evdi.

Ertesi gün erkenden çıktık yola ve garajdan biletlerimizi alıp bindik İstanbul arabasına. Çok uzun yoldu, giderken birçok şehir göre göre gidecektik, heyecanlıydım ondan.

Yolu yarıladığımızda, gece olmuştu bile. Anneme dönerek:

- Ana, kaç gün sürüyormuş bu yol?
- Bilmem ki kızım?
- Sabaha oradayız kız. Ne edeceksin sen yolu, uyu dinlen, iş güç vardır orada şimdi.

Babam olacak karaktersiz açıklaması ile içimizi rahatlatmıştı. Yine olan bize olacaktı belli. Biz çalışacaktık, bu şerefsizde zor bela bir işin ucundan tutacaktı.

Annemin omzuna yaslandığım gibi içim geçmiş. Ertesi günün sabahına kadar, derin derin uyumuşum. Annemin dürtmesi ile uyandığımda, İstanbul'a geldiğimizi anladım.

- Kalk kızım geldik, kalk!
- Hı, ne? Ah geldik mi ana?
- He geldik kızım geldik.

Otobüsten indiğimizde, koskoca ve kalabalık şehre şöyle bir baktık. Korkutmuştu beni buralar. Buralarda herşey olabilirdi insana. Başına ne gelir kimbilir insanın? Hiçte bilmediğimiz yerler hem, bir babamın elindeki adres var işte.

Öyle böyle, ona sorduk bundan öğrendik derken evi bulmuştuk. Ayaz apartmanı yazıyordu girişinde, büyükçe bir evdi. İlk katında biz kalacakmışız, içeriye girdik hemen. Babam girişten zillere bir göz atıp, birini çalmıştı. Neden sonra apartman koridorunda bir kadın sesi yankılandı:

- Kim o!
- Yenge, biziz biziz Ordu'dan Mehmet muhtar yolladı, kapıcılık için.
- Ha, tamam, bekleyin!
Ali! Kapıcılık için gelmişler kocacım, inde bir bakıver.

Çok sürmeden, ketum suratlı, 45 yaşlarında bir adam indi aşağı.

- Hoşgeldiniz, geçin bakalım geçin. Aha burası sizin daire. Burada oturacaksınız, bakın şurası numeratör. Biri sizi çağıracağı vakit, burada numarası aşağı iner, o kapıya çıkacaksınız demektir. Sabahları, hanımın, kızın falan kapının önünü süpürürler. Haftada birde apartman merdivenlerini yıkarlar. Onlar yerleşirken, gel biz seninle mahalle bakkalına gidelim. Orayıda öğren, çoğu şeyi oradan alacaksınız, sonra sizinkilere de gösterirsin.

Günümüz bu şekilde geçmişti, onu öğrenerek bunu öğrenerek. Buraya kadar herşey iyiydi, ama bundan sonra neler olacağını hiçbirimiz bilmiyorduk. Günün sonuna gelmiştik ve yeni güne dinç uyanmak için, dinlenmemiz gerekiyordu.
Lambaları söndürdük ve herkes uyumak için yataklarına geçti...

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin