''Selena!'' diye kapının arkasından Vanessa'nın sesi geldiğinde, ona da bağırdım tüm gücümle. ''Git!'' Kapıyı yumruklarken konuşmaya başladı. ''Selena gerçekten sandığın gibi değil, dinle beni lütfen!'' Yanına gidip sinirle kapıyı açtım ve tekrar bağırmaya başladım. ''Bana bunu nasıl yaparsın?!''

''Yemin ederim...'' dedi ellerini göğüs hizasında kaldırarak. ''...sana ihanet edecek hiçbir şey yapmadım!''

''Sen benim en yakın arkadaşımdın!'' dediğimde o da ağlamaya başladı tıpkı benim gibi. ''Ne oldu? Matematik ödevini yapamayacağım için mi ağlıyorsun?''

''Selena lütfen...'' diye mırıldandı. Şiddetli bir şekilde ağlıyordu. ''O peşimde dolaşıyor, yemin ederim ben ona karşı hiçbir duygu beslemiyorum!'' Cevap vermedim ve çantamı alıp kendimi dışarı attım. Bu kadar şey bana yeter de artardı bile.

Delilerce sevdiğinin kişinin, başka birini delilerce sevmesi kesinlike dünyanın en iğrenç hissiydi.

Hızlıca yürürken, aynı zamanda ağlıyordum. Kalbim acıyordu. Beni okulda ezik biri olmaktan kurtaran kişi Vanessa'ydı, peki bana nasıl böyle bir şeyi yapabiliyordu?

''Zavallı,'' tanıdık sesin geldiği yöne bakınca Justin'le karşılaştım. Elinde bir bira şişesi vardı ve berbat gözüküyordu. ''Gerçekten seni sevebileceğimi mi düşündün?''

''Şey...'' diye mırıldanırken o beni aşağılamaya devam etti. ''Burada Vanessa gibi bir kız varken, neden sana bakayım Selena?'' Kahkaha attı. ''Tanrım... O cidden mükemmel biri...'' Dolu gözlerle ona bakarken o devam etti. ''Söylesene Selena, kaç kilosun?'' Burnum sızlarken o aldırmadı. ''Bu komikti...'' Gülmesi birden durdu ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. ''Saçları, yüzü fiziği... Her tarafı ayrı güzel...''

''Gitmeliyim.'' dediğimde kolumu tuttu. ''Sakın seni sevebileceğimi düşünme dombili, sen sadece benim ödevler için kullandığım eziğin tekisin.''

"Ben..." dedim tekrardan. Gözlerim sonuna kadar yine dolmuştu. "Gerçekten gitmeliyim."

"Defol git." dediğinde kolumu sertçe bırakmıştı. "Bir daha etrafımızda dolaşma." Kafamı öne eğip yürümeye başladım.

Bugün ölmüştüm. En yakın arkadaşım arkamdan iş çevirmiş, sevdiğim adam beni son raddeye kadar aşağılamıştı.

Bende istiyordum her kız gibi güzel olmak. Ama olmuyordu ki, isteyince olmuyordu. Zaten hayat benim istediğimin tam tersine ilerliyordu. Hiç bir zaman mutlu olamıyordum.

Bir yıl önce Vanessa'yla tanışmıştım okul bahçesinde. Bir kız beni ittirip aşağılamıştı ve Vanessa okulda en havalılardan biri olmasına rağmen bana yardım etmişti. Ondan sonra uğraşmamıştı kimse benimle. Sırf Vanessa'nın en yakın arkadaşı olduğum için... İkimizin yakın arkadaş olduğuna inanmayanlar bile vardı hatta. 'Bu ezikle kim arkadaşlık edebilir ki?' diyordu herkes. Benim duygularımı önemsesen biri yoktu.

Eve geldiğimde direkmen kendimi yatağıma attım. Hiç bir şey düşünmek istemiyordum. Sadece uyumak istiyordum. Çünkü beni bundan sonra zor günler bekliyordu.

--

"Kaçın lan kaçın, yer sallanıyor!" Umursamadan yürümeye devam ettim. Alışmıştım böyle sözlere. Artık beni pek etkilemiyordu.

"Banyo yaparken hiç alt tarafına su değiyor mu Selena?" diyen kızlara bakıp yüzümü buruşturdum. Vanessa ile küstüğüm büyük ihtimal bütün okula yayılmıştı ve yine benimle uğraşmaya devam ediyorlardı.

Elimde kitaplarla yemekhanede yürürken, birden karşıma Ashley denen bir kız ve arkadaşı çıktı. Bu kızdan nefret ediyordum, büyük ihtimal yine bana laf atmaya gelmişti.

"Geometri ödevim seni bekler ezik." Kitaplarımın üzerine koyduğu bir kaç kitap ağırlığı arttırırken gözlerimi devirdim. Eski günlere geri dönmüştük. Vanessa ve Justin hem beni, hemde okul hayatımı bitirmişlerdi.

"Hey Selena." dedi Ashley. Her zamanki gibi yüzü makyaj yuvasıydı. "Dişlerinde bir şey var." Hemen dilimi dişlerimin arasında gezdirmeye başladım. Yediğim bir yemeğin kalıntısı diş tellerimde kalmış olabilirdi ve bu berbat bir görüntü oluştururdu. "Dur bende ayna var." dediğinde şaşırmıştım. Az önce bana emir veren kız şimdi bana yardım ediyordu.

Cebinden çıkardığı aynayı yüzüme doğrultunca dişlerime baktım. Ama görünürde bir şey yoktu. "Bir şey yok gibi." dediğimde kahkaha attı. "Ben şu gri şeylerden bahsediyorum..." dedi elini bana doğrultarak. "Ah unutmuşum, onlar diş teliydi değil mi?"

"Hadi Sel," dedi yanındaki arkadaşı. "Yıllardır takıyorsun, dişlerin o kadar mı yamuk?"

"Yakında çıkartacağım." diyerek açıklamamı yaptım ve yemeğimi alıp oturdum masaya.

Yemeğimi yerken, yanımdan Justin geçti. Ona bakmamaya çalışıyordum. "Yemek savaşı!" diye bağırdığında olacakları bildiğimden dolayı hem ayağa kalkmaya yeltendimki, geç kaldığından dolayı kafam yemek tabağı ile buluştu.

İşte bombok hayatımın bombokluğu şimdi başlıyordu.

life is worth living | jelena fanfictionWhere stories live. Discover now