Bunu duyunca daha da sinirlendim.


''Kasayı istediğin gerçeğini değiştirmiyor bunlar'' dedim avuçlarımı sıkarak.


Bu sefer daha da büyük kahkaha attı.


''Ben oyun kurarım Ceylan.

Oyun oynamam.

Kasaymış,çanakmış çömlekmiş işim olmaz.

Zaten öğrenmek istesem içindeki bilgiler bana altın tepsiyle sunulur.

Ben oyunu kurarım onlar oynar.''


Duyduğum şeyler akıl alır gibi değildi.


''Senden büyük Allah var.

Büyük dağları ben yarattım havasındasın.

Dünyanın düzeninde önemli bir yere sahip olabilirsin.

Ama beni manipüle ettiin gerçeğini değiştirmiyor.

Benim içgüdülerime oynadın bütün hamleni.''


Kafasını iki yana salladı.


''Ceylan ben sana Oğuzdan bir şeyleri sakla demedim.

Kendi başına yürüt  operasyonu da demedim.

Bunların hepsi senin seçimindi.''


Pes etmeye niyetim yoktu.


''İnsanlara bunu yapıyorsun değil mi?

Her şeyi kendileri belirlemiş gibi davranıyorsun.

Sorumluluk kabul etmiyorsun.

Ama şimdi bu kadar basit değil.

Ne benimle ne de Oğuz'la oynamana izin vermeyeceğim.''


Dirseğini şöminenin çıkıntısına yasladı.

Keyfi hala bozulmamıştı.


''Bu sefer Oğuz biraz ileriye gitmiş olabilir.

Kasayı kaçırdı ve kimsenin kendisini bulamayacağı 

O çok gizli yerlerinden birine götürdü.'' dedi düşünceli bir biçimde.


Fakat ben duyduklarıma şaşırarak devam ettim.


''Ama sen onun nerede olduğunu biliyorsun değil mi?'' dedim.

Bilmesini umarak.


Omuz silkti.


''Oyun sahasından çıktı maalesef 

Bilmiyorum.

Bilmediğim tek şey.

Ve inan bana bu daha önce tatmadığım bir duygu'' dedi dişlerini gıcırdatarak.


İkna olamamıştım.


''Bir iki saate yerini öğrenirsin nasılsa.'' dedim bana da söylemesini umarak.

512Where stories live. Discover now