1.Bombacı Hanım Kız

Start from the beginning
                                    

"Bombacı hanım kız?" diye beni dürtükleyen yaşlı teyzeye uyku ve uyanıklık arasında baktım.
"Ne var teyze?"
"15 dakika kalmış. Uyanın dediler." dedi.
Tamam anlamında başımı sallayıp gözlerimi ovuşturdum.
Yavaş yavaş artan konuşma sesleri arasında kucağımdaki Ponçik Su'yu bez çantaya koydum ve koltuktaki oturuşumu dikleştirdim.
Telefonumu elime alıp Berk'e mesaj attım.
"Son 15 dakika. Ama haberin olsun şu an zombi gibiyim."
Tepeden yaptığım iki topuzumdan biri haala yerinde dururken diğeri çoktan düşmüştü.
Topuzlarımı açıp, tepeden dağınık bir şekilde bağladım.
Bir kaç dakika sonra terminale girdiğimizde artık herkes ayaklanmıştı.
Otobüs durduğunda önce herkesin inmesini bekledim. Ardından yavaşça çantalarımı ve telefonumu alıp otobüsten indim.
Valizimi de aldıktan sonra Berk'e mesaj atmak için cebimdeki telefonu çıkardım.
"Bence aç bir pandayı yanlız bırakmamalısın. " yazıp gönderdim.
"Seni görebiliyorum..." yazdığında heyecanım iyice artmıştı.
Öhh bu çocuk kim? Bu olamaz. Kısa boylu, tombul arkadaşım gitmiş, yerine tahminen 1.80, 1.90 boylarında, kaslı bir bey gelmişti.
Ben olduğum yerde mal mal dikilmiş Berk'e bakarken yanıma gelip gülümseyerek elimdeki çantayı aldı ve yere bıraktı.
"Çok özledim seni şirine." dedi omuzlarımdan tutmuş bana bakarken.
"Ben de seni pofuduğum." deyip Berk'e sarıldım.
'ŞİRİNE' ve 'POFUDUK' bizim ilk okuldayken birbirimize taktığımız lakaplardı.
Eskiden Berk'e sarılmak için eğilirdim ama şu an parmak uçlarımda kalkmış, yılların acısını çıkarıyordum.
Tam dört sene birbirimizi hiç görmemiştik ama sevgimizden de hiç bir şey eksilmemişti.
Bir kaç dakika daha öyle durduktan sonra etraftaki insanların bize bakan gözleri ikimizi de rahatsız etmişti.
Birbirimizden uzaklaşıp gülümsedik.
Berk yerdeki çantalarımı aldı ve bana döndü,
"Hadi gidelim artık. Annemler seni bekliyor."
Berk'in bizden 3 yaş küçük ikiz kardeşleri vardı. Bir de Berk'den 5 yaş büyük bir ağabeyi vardı.
Ve Berk'in annesi... O kadını kelimelerle bile anlatamıyordum... Ama anlatmaya çalışsam galiba şöyle olurdu: pastalar, sarmalar, börekler, kurabiyeler...
"Beerrkk?" dedim aklımdaki soruyla.
"Efendim Duru?" dedi.
"Annen bana..." cümlemi bitirmeme izin vermeden tamamladı.
"Evet Duru. Annem sana sarma sardı. Hatta evde bir bayram havası var. 'Kızım geliyor benim.' diye üç gündür yemek yapıyor. Vallaha benim 18 senelik annem beni bu kadar sevmiyor." dedi.
Ben kahkaha atarken, Berk de bana dönüp gülümsedi ve gözleri kaybolduu..
Durun lan! Bir dakika! Kendine gel Duru! O senin kardeşin! Yavşama hemen çocuk taş diye!
Terminalin biraz ilerisindeki durağa gelip beklemeye başladık.
Tabiki 1,75'e gidebileceğim yol için taksiye binip 50 lira vermem.
Bir kaç dakika sonra gelen otobüse binip Berk'i beklemeye başladım. İki kez kartı basıp yanıma geldi.
"Yarın ilk iş sana bir kart çıkartmamız lazım." dedi.
"Dur önce bir sarmaları yiyeyimde." dedim boş bulduğum ilk yere oturarak.
Yanımda ayakta dikilmiş olan Berk, bana bakıp gülmeye başladı.
"Nee?" diye sordum bacağına vurarak.
"İlk geleceğin zaman seni, uzun boylu, kısa saçlı ve elinde çikolatalarla bekliyordum. Yani orta okul zamanların gibi." dedi.
"Ben de seni kısa boylu ve şişko bekliyordum. Yani orta okul zamanların gibi." dedim ben de gülerek.
Bir kaç durak sonra Berk kalkmamı söyleyip valizimi aldı. Ben de çantalarımı alıp arkasından kapıya doğru gittim.
Otobüsten indiğimizde Berk bana çoktan, görüşmediğimiz 4 yıl boyunca yaptıklarını anlatmaya başlamıştı.
Pembe bir binaya geldiğimizde Berk binanın önünde durup cebindeki anahtarı çıkardı.
Kapıyı açıp önce benim girmemi bekledi, sonra ise kendi girdi.
Asansöre gelip düğmeye bastık. Açılan küçük kapinin ardından küçük bir asansör kabini görüldü.
Bindiğimiz asansör o kadar küçüktü ki zorla sığabilmiştik.
Berk gözlerimin içine bakıp bana doğru yaklaştı.
Burnumu öpüp güldü.
"Yaa öf Berk çok gıcıksın yaa." dedim burnumun ucunu kaşırken.
"Sadece merak etmiştim haala burnuna dokunulunca huylanıyormusun diye." dedi gülerek.
3. kata geldiğimizde açılana
asansörden zorla inip bir kapının önünde durduk.
Berk zile bastı ve beklemeye başladık. Bir kaç dakika sonra kapıyı açan Berk'in küçük kız kardeşi Ece oldu. Ece bana dik dik bakıp abisine döndü,
"Hoşgeldin ağabey." dedi ve hemen arkasını dönüp içeriye gitti.
Ece beni küçüklüğünden beri hiç sevmezdi. Ama bardağı taşıran son damla ona aldığım oyuncak bez bebeğin kafasını koparması olmuştu.
Biz içeri girerken koşarak yanımıza gelen Ege, ağabeyini hiç umursamadan gelip bana sarıldı.
Ece'nin tam tersine Ege ise bana küçüklüğünden beri aşıktı.
İlk kez bana 7 yaşındayken ilanı aşk etmişti.
Bana sarılan Ege'ye sarılıp, yanağına sulu bir öpücük kondurdum.
Çantalarımı kapının yanına yere bırakıp Ege'ye döndüm.
"Annen nerede?"
Sanki bu sözü söylememi bekliyor gibi mutfak olduğunu tahmin ettiğim odanın kapısı açıldı ve yemek kokuları arasında Ayşe Teyze bana döndü.
"Kızım. Duru'm." deyip kollarını iki yana açtı beni kucaklamak için.
Ben de kollarımı iki yana açıp,
"Teyzem."dedim ve sarıldık.
Beni sıkı sıkı göğüslerine bastırıp sarıldı. Ben aşırı sevgi gösterisi ve göğüsleri arasında can çekişirken beni daha çok sıktı. En sonunda tam öteki tarafa giden ışığı gördüğümde beni bırakıp yanaklarımı sıktı.
"Sana sarmalar sardım, börekler yaptım..." dedi.
"Hadi çocuklar mutfağa."
Ayşe Teyze benim için hazırladıklarını biraz daha uzatsaydı dizlerimin üzerine çöküp ona evlenme teklifi edebilirdim.
Şimdi ise küçükken Berk'in beslenme çantasından çaldığım sarmalardan bir kaç tabak belki de tencereyle yemeğe gidiyordum...
Merhaba arkadaşlar❤ İlk bölümü umarım beğenmişsinizdir. Duygu, düşünce, ve beğenip beğenmediğinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu oldum.
Sizi ve içinizdeki pandaları seviyorum🐼❤
Pandalı Çok Mutlu Günler❤

İçimdeki PandaWhere stories live. Discover now