Mission Stage: 1

277 37 40
                                    

"Oğlum Song Minho," Kral Song oldukça ciddi bir şekilde söze başladı. "Bu Adaların zengin ticaret yollarını ele geçirebilmemiz için biçilmiş kaftan. Kral Kim'in kızını elde edebilirsen bunun ülkemize nasıl bir saygınlık kazandıracağının farkındasın, değil mi?"

Song Minho ilgisizce onayladı babasını. Açıkçası tanımadığı bir kızla evlenme fikri pek hoşuna gitmiyordu, üstelik ya kız güzel değilse? Ya kız çekingense? Fakat en önemlisi, ya kız yatakta iyi değilse!?

"Ama görünüşe göre Kral Kim işi bizim için zorlaştırmak istiyor gibi. Kızını kazanman için sana bir görev verdi."

Babasının bu sözleri Minho'nun ilgisini çekmeyi başarmıştı. Zoru oynayan bir kız, ha? Neden olmasın? Böyle şeyleri severdi. Hem zoru oynayan kızlar çoğu zaman yatakta da iyi olurlardı.

"Kızını Jeju Adası'ndaki bir kulede tutuyormuş, onu o kuleden kurtarırsan kız senindir. Ve Adalar da bizim."

"Tamamdır." Minho yan ağızla sırıtarak kabul etti. İşler eğlenceli olmaya başlıyordu.

"Yanına Şövalye Jiho'yu alıp gidebilirsin."

"Zico, ona Zico adı daha çok yakışıyor." Minho çocukluk arkadaşı olan Şövalye Jiho'yla küçükken birbirlerine taktıkları lakabı kullanmayı daha çok seviyordu. Minho'ya Mino ve Jiho'ya Zico.

"Her neyse, onu alıp bu yolculuğa çıkabilirsin. Yarına kadar hazırlıklarını bitirmeni ve yolculuğa çıkmanı bekliyorum."

Minho babasını onaylayıp arkadaşı Jiho'ya haber verdi durumu. Gece geç saatlere kadar ayakta kalıp hazırlık yaptılar ve prensesin neden bir kuleye kapatılmış olabileceğini tartıştılar.

Ertesi gün ağrıyan bir vücutla uyandı Minho. Üzerinde yolculuğun gerginliği vardı. Jiho'yu uyandırıp yolculuk için gerekli son hazırlıkları da yaptıktan sonra kraliyet gemisiyle birlikte Jeju adasına doğru yola çıktılar. Tıpkı Minho gibi, Jiho da oldukça heyecanlı ve meraklıydı prenses konusunda. Eh, her gün çocukluk arkadaşının tanımadığı birisiyle evlenişini görmüyordu ya?

"Sence prenses güzel midir?" Jiho gülerek sorunca Minho 'onu geç de asıl ciddi olan konuya varalım' tarzında bir el hareketi yapıp gözlerini büyüttü.

"Sence yatakta iyi midir?"

"Neden bu kadar şeyine düşkünsün?" Jiho arkadaşına şakasına yumruk attı, bu bile Minho'nun canını acıtmaya yetmişti gerçi. "Eğer güzelse yataktaki görüntüsü performans açığını kapatır. Bu yüzden güzel olması lazım."

"Fakat eğer yataktaki performansı iyiyse onun yüzüne bakmama gerek kalmaz ki, dikkatimi vereceğim yer başka bir yer!" Minho kendi kendine konuşurken omuzlarını çökertip Jiho'ya döndü. Nasıl birisini beklediğine dair karar veremiyordu bile. Fakat vücudu? Bu konuda hiç düşünmemişti! Yatakta dikkatini vereceği bölgenin görüntüsünün iyi olması için vücudunun da güzel olması gerekiyordu ki bu da yine kızın güzelliğine çıkıyordu- Üzerinde düşündükçe Minho karar vermekte daha çok zorlanıyordu!

"Dostum, haklısın. Umarım güzeldir. Umarım güzel ve yatakta iyidir! Benim ideal kadınım~" Minho sorunlarını unutup mutluca şakımaya başlarken Jiho kolunu Minho'nun omzuna attı. Fakat Jiho daha önemli bir konuya değinmek üzere anında ciddiyetini takınmıştı.

"Peki kişiliği? Kişiliği nasıldır?"

"Çekingen olmasın da." Minho geri kalanın önemsiz olduğunu belirtti sessizliğiyle. Tabi, Jiho ne bekliyordu ki? Sanki arkadaşını tanımıyormuş gibi...

Jeju Adası'na vardıklarında onlara kuleye giden yolun haritasını veren huysuz bir rehberle karşılaştılar. Seungyoon adlı rehber yolda onlarla gidecek ve evlendirilen prensesin bakımından görevli kişi olarak saraya gelecekti dönüşte. Ama durumdan ne kadar hoşnutsuz olduğu bir kilometre öteden bile anlaşılabilirdi, yani eğer Minho değilseniz. Minho'ysanız umursamadığınız için kendinize yöneltilen ölümcül bakışlardan hiç nasip alamama gibi bir özelliğe kavuşurdunuz ve Minho'nun bu özelliği, rehberin üzerinde bayağı etkili olmuştu.

Mission: Rescue the Princess [Minwoo]Where stories live. Discover now