2.Bölüm

7.7K 384 139
                                    

Sekai Kraliçesi Sultanıma onun kadar tatlış bir bölüm ❤❤❤

Ve smut smut smut crazy yaeee asdfghj :D

Smut okumayanları uyarmama gerek yok sanırım *-*

Kral karanlıkta kaybolmadan önce

"Onu çadırıma götürün." Dedi ve askerlerin arasından ilerledi.

Kai tuttuğu nefesini dışarı vererek vücudunda oluşan karıncalanmayı geçirmek için hareket etmeye çalıştı.

Korkuyordu hem de çok fazla ama korkunun yanında başka bir duygu daha var gibiydi. Tanrım ne kadar lanet bir gündü!

Daha sonra kolundan tutan iki asker tarafından çekiştirilerek karargah alanına geri getirildi.

Kral'ın çadırının önüne geldiklerinde -çok değil en fazla bir saat önce girmek için dört döndüğü girişten- zorla itelenmişti.

Öne doğru savrulduğunda düşmemek için sendeliyordu. Adımları iyice dengesizleşirken kolundan hızla tutulup doğrultuldu. Kafasını kaldırdığında görüş alanına yine çıplak omuzlar girmişti. Kral kolundan çekerek onu masanın önüne getirdi. Ve sandalyeyi çevirerek sert ama kibar hareketlerle oturmasını sağladı. Sonra askerlerine dönüp

"Dışarıda bekleyin." Dedi.

Tekrar yüz yüze geldiklerinde Sehun ellerini sandalyenin iki yanına koyarak yavaşça Kai'ye doğru eğildi.

Kai başını hemen önüne döndürürken nefesini tutup bekledi...

Ve bekledi. Ama Kral hiçbir şey yapmadan öylece tepesinde duruyordu.

Ve kahretsin ki Kai kafasını kaldırıp bakmaya korkuyordu. Koskoca Çin İmparatorluğunun Kral'ını öldürmeye çalışmıştı. Hadi ama kim olsa korkardı değil mi?

Önemli olan cesaretini kaybetmemek diye hatırlattı yine kendine.

Önemli olan cesaretini kaybetmemekti ama sıkışıp kaldığı kapan bütün sağduyusunu baltalıyordu.

Düşünceleriyle boğuşurken tuttuğu tüm nefesi dışarı verdi. Bu sayede kafasını kaldırıp gözlerinin içine bakacak cesareti toplayabileceğini umuyordu. Ama Kral birden gerileyerek uzaklaştı. Kai şaşkınlıkla etrafına bakındığında yatağın üstündeki gömleğine uzandığını gördü. Ve önünde duran heybetli bedeni incelemekten kendini alamadı.

Kral elinde ki gömleği kanayan yarasına bastırırken konuşmaya başladı.

"Savaş öncesi böyle basit oyunlara başvurmak sendece adice değil mi Prenses?"

Yine yapmıştı. Yine ona Prenses demişti ve Kai tamamen refleks olarak

"Ben Prenses değilim." Diye bağırdı.

Kral yarım ağız gülümsediğinde utançtan kıpkırmızı olmuştu. Gerçekten tek eksiği yanaklarına yükselen kandı şuanda. Oda olduğuna göre yerin dibine girebilirdi. Kafasını tekrar bacaklarına gömerken Kral devam etti

"Eminim ki abin her yerde seni arıyordur Prenses. Ve burada olduğunu bilse eminim çıldırırdı..."

Kai Kral'ı dilerken yaptığı şeylerin saçmalığı yüzüne çarpıyordu. Düşünmeden davranmıştı. Kendini saçma bir fikre inandırmış ve yemezmiş gibi her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı. Şimdi ise karşısında durduğu adamın önünde tüm halkının ayaklar altına alınmasına neden oluyordu.

"Buraya tek başına elini kolunu sallayarak geldiğine göre ya fazla cesursun ya da fazla aptal?"

Dedi Kral en son. Kai yaşadığı pişmanlığın yüküyle

The Emperor's LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin