Koşarak kapıyı açtım . Gelen Umut'tu . Üstü başı dağılmış , kravatının bağı çözülmüştü . Mavi gözleri adeta ateş püskürüyordu . Ne olduğunu sordum ama hiçbir şey söylemedi . Hiç susmak bilmeyen Umut , şimdi de dut yemiş bülbüle dönmüştü . Merak etsem de daha fazla üstelemedim . Onu içeriye aldım ve lila renginde olan kanepeye oturttum . Yatak odama giderek gardrobumun üst gözündeki ilk yardım setini aldım . Oturma odasına indiğimde herkes gitmiş yalnızca Umut kalmıştı . Yanına yaklaşınca onun uyuduğunu gördüm . Uyanıkken üzerinde şeytanlıktan başka bir iz olmayan çocuk , uyuyorken oldukça çekici ve masum göründü gözüme . Ona aşık olduğumu bir kez daha kabullendim . Bu güzel düşüncelerden sıyrılarak ona yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa gittim . Mutfak oldukça küçüktü ama iki kişi için fazlaydı bile . Kapının hemen karşısında şirin , küçük dört kapaklı bir mutfak dolabı vardı . Hemen altında oldukça alçak ve başının yarısı kırık olan musluk vardı . Bu musluğu da en kısa zamanda değiştirmeliydik . Yoksa evde her an bir su baskınına maruz kalabilirdik . Mutfağın ortasında küçük , yuvarlak , kahverengi bir masa ve etrafında dört tane küçük şirin tabure vardı . Buzdolabını açtım ve içinden parti için aldığmız portakallı meyve suyunu aldım. Mutfak dolabından beşiktaş baskılı kupayı aldım ve onun içerisine meyve suyundan doldurdum . Domates , salatalık ve balı alarak küçük kâselere koydum . Daha sonra hepsini tepsiye koyarak oturma odasına geçtim . Umut uyanmış ve doğrulmaya çalışıyordu . Hemen tepsiyi sehpanın üzerine koyarak yetiştim ve sırtına yastık koyarak onun dengede durmasını sağladım . Soğuk bir sesle "Teşekkür ederim!"dedi. Sehpanın üzerindeki tepsiyi alarak ona uzattım . Portakal suyuna baktı , baktı ve bana dönerek :
"Ya bu bardağı değiştir ya da bunu çek gözümün önünden !" diye bağırdı . Verdiği tepkiyi anlayamadım . Kalkıp bardağı değiştirdim . Bunun üzerine iştahla yemeye ve içmeye başladı . O yerken ben de onu izliyordum . Çok değişik bir yapıya sahipti . Bir an bir melek olup nazikçe konuşuyor sonra birden hödüğe dönüşüyordu . Onu iyice incelediğimde dar gömleğinin içinde kalan kaslarının iyice belli olduğunu gördüm . Birazdan kalkıp hazırlandı ve gitmek için kapıya yöneldi . Çantasını yerden alırken bilegindeki galatasaray bilekliğini gördüm.
"Oppps!"
İşte o an anladım ki kupa bardağın beşiktaşlı olmasından dolayı sinirlenmişti . Görünüşe göre o fanatik bir galatasaray taraftarıydı . Ama ben de onun tam tersine fanatik bir beşiktaşlıydım . Onu uğurladıktan sonra odama çıktım ve etrafı biraz toplamaya karar verdim . Gardrobumu boşalttım ve tekrar , özenle katlayıp dizmeye başladım . Derken gözüme mor kısa ve pileli olan elbisem ilişti . Bu eski sevgilim Selim ' in bana hediye ettiği son derece muhteşem bir elbiseydi . Ama artık onu beğenmediğimi düşündüm . Çekmecenin gözünden çöp poşetini çıkararak o elbiseyi ve daha birkaç parça istemediğim eşyayı attım . Derken aklıma Aslı geldi . Partiden sonra onu hiç görmemiştim . Telefonumu bularak onu aradım . İki defa çaldıktan sonra telefon açıldı . Aslı ' nın sesini zar zor duyuyordum . Bayağı gürültülü bir yerde olduğunu seslerden anladım . Ona nerede olduğunu sordum . Bana:
" Kanka , beni merak etme ! Okuldan ikinci sınıftan bir çocuk çok ısrar edince bir bara geldik.İki saate kalmaz dönerim."dedi.Arkadaşının ismini sordum merakla . Bana
"Selim ." dedi . Telefonu kapattım . Bir an aklıma eski sevgilim Selim geldi . Bu benim eski sevgilim Selim olamazdı . Sonuçta şu koca yeryüzünde bir sürü Selim vardı . Selim de hukuk fakültesini kazanmıştı ama okumaktan sıkıldığında için babasının şirketinde , babasına yardım ediyordu . Selim uzun boylu , belirgin bol kaslı , siyah kocaman gözlerinin birleşip bütünleşmesiyle harikalar yaratan bir çocuktu .
Ta ki ayrılmamıza sebep olan pisliği yaptığı güne kadar .5 AY ÖNCE
O gün Selim ' le buluşup bir şeyler yapacaktık . Büyük bir özenle hazırlandım . Az sonra telefonum çaldı . Arayan Selim idi . Açtım . Baktım . Bana çok hasta olduğunu ve gelemeyeceğini , evde olduğunu söyledi . Telefonu kapattık . Bu duruma üzülmüştüm . Sonuçta sevgilisinin hasta olması her genç kızı üzerdi . Mutfağa girdim ve ona çorba yaptım . Bol limonlu mercimek çorbası . Aslında yemek yapmayı bilmezdi ama mercimek çorbasını yapmayı bana hizmetçimiz Ayşe teyze öğretmişti . Çorba piştikten sonra üzerine montumu alarak evden çıktım . Hava yağmurludur ama aşk engel tanımazdı . Hemen taksiye atlayarak Selim ' un evine gittim . Kapıyı çaldım . Kapı açıldığı an kan beynime sıçradı . Okula yeni gelen kız Burcu , yarı çıplak bir şekilde karşımda duruyordu . Selim beni bu sürtükle resmen aldatmıştı . O sinirle kıza bir tokat patlattım ve yukarı Selim ' in yanına çıktım . Getirdiğim çorbayı başından aşağı döktüm . Kapıya doğru yöneldim . O sırada Selim ' de yanıma gelerek kolundan tuttu ve onu dinlememi söyledi . O sinirle bir tokat da ona patlattım . Koşarak oradan uzaklaştım . Sonraki günlerde yanıma hiç uğramadı . Anlaşılan yanlış kişiyi seçmiştim . Tek tesellim zararın neresinden dönersem kâr olduğuydu .Bu düşüncelerden sıyrılarak mutfağa indim ve yiyecek bir iki lokma bir şeyler ayarladım . Karnımdaki zil seslerini ancak böyle durdurabilirdim . Buzdolabından krem peyniri çıkararak bir dilim ekmeğin üzerine sürdüm . Bir bardak da portakal suyu içtim . Az sonra kapı zili çaldı . Gelen Aslı ' ydı . Hızla içeri girdi . Kendini mutfağa atarak bir şeyler yedi . Açıktığı her halinden belliydi . "Canım arkadaşım benim ! " Karnını doyurduktan sonra üzerine pijama takımını giydi ve kız gecesi yapmaya karar verdik . PTT (Pijama Terlik Televizyon) mesaisini daha ilk geceden başlamıştı . İzmir ' den getirdiği laptop ' a "Evde Tek Başına" filmini taktık . Tam bize göre bir filmdi . Ne de olsa evde tek başımızaydık .
YOU ARE READING
AŞKIM UĞRUNA
Teen FictionKim demiş aşk uğruna ölmek zor? Uğruna ölünecek aşk bulmak zor. Bir yanda babasının baskılarından kaçarak her şeye rağmen okumak için İstanbul'a kaçan Nisan .. Diğer tarafta anne ve babasının şımartmalarıyla büyümüş olan Umut... Kader bu iki avuka...