6- İyi Geceler Uçan Kız

2.2K 118 3
                                    

Multimedia: Sertap Erener -Olsun

* ***** * ***** * ***** *

Ağzıma götürdüğüm koca bir kaşık mantıyla memnun bir şekilde homurdandım. Tadı çok güzeldi. Ağzımdakilerin hepsini bitirmeden bir kaşık dolusu daha mantıyı ağzıma attım. En sevdiğim yemeklerden 'best 10' içindeydi mantı. Bir kaşık mantığı daha ağzıma attım. Kızın dediklerine sinirim bozulmuştu. Daha okulun ilk gününden ne garezi vardı ki bunun bana? Bir kaşık mantıyı daha ağzıma götürdüm. Babamı nerden bilebilirdi ki bu kız? Kesinlikle biliyordu babamın öldüğünü. Yoksa nasıl bu kadar emrin konuşabilirdi ki?

Mantının bittiğini ağzıma götürdüğüm kaşığın boş çıkmasından anladım. En azından o kadar 'mantığım' vardı. Gülümsedim ama gülümseyişim suratımda dondu. Birazdan hesap gelicekti. Korku filmi gibi. Mantı yem, kurban ben, bıçak hesap ve katil de garson olacaktı. Harika senaryo...

* ***** * ***** * ***** *

Etrafta koşuşturan insanlar, çocuklarının ellerinden tutup zorla sürükleyen anneler ve ortada dikilmiş bir ben. Neden yağmurdan kaçıyorlardı ki? Islanma korkusuna mı? Korkular bu kadar basit miydi?

Bir adım daha attım. Kimsenin olmadığına emin olmak için sağa sola bakındım. Kimse yoktu. Gözlerimi kapayıp başımı gökyüzüne kaldırdım. Sağnak yağan yağmurda zaten ıslanmıştım bu yüzden önemsemiyordum ıslanmayı. Yağmur damlaları yüzümde masum bir yol çizerek ilerlerken makyajımın masum görünemeyeceğim bir halde olduğundan emindim. Zaten kim isterdi ki masum görünmeyi, masum olmayı? Kim isterdi ki her zaman altta kalan, ezilen bir görüntüye sahip olmayı? Benim sözlüğümde masum kelimesinin anlamı buydu. Birilerinin amaçlarına ulaşmasında kullanılan sonrada sessizce ortalıktan çekilen... Masumlara da ihtiyaç vardı. Eee figuransız bir kitap olmazdı değil mi?

Aklıma gelen ilk düşünceyle gülümsedim. Spor ama çamurdan mahvolmuş ayakkabılarımı ayağımdan çıkarttım. Böylece daha da rahatlamış oldum. Yağmurlu havaları sevmezdim. Bu kadar depresif bir insan olmama rağmen her zaman açık güneşli havaları sevmişimdir. Böyle kapalı havalar beni bunaltırdı. En azından görünüş açısından. Hissetmek farklıydı. Sana çarpan her bir damlasını hissetmek çok farklıydı. Gözlerimi sıkıca kapadım ve bir şarkı mırıldanmaya başladım.

Alırım başımı, başım bir deli nehir.

Silerim yaşımı, siler ismimi şehir.

Kestirir saçımı kendimi avuturum.

Bi gülü kurutur kurursa unuturum.

Sesim sonlarına doğru çatallaşmıştı. Sertap Erener' in en sevdiğim şarkısıydı Olsun. Devamını getirmek için ağzımı yeniden açtığımda sesli bir şekilde gök gürüldemişti. Korkup ağzımı geri kapadım. Saat de epeyce geç olmaya başlamıştı. Ayağımdan fırlattığım ayakkabıları fırlattığım yerden alıp ana yola çıktım. Bu yağmurdan herkes kaçtığı için kimse kalmamıştı. Otobüs de beklemek istemediğim için yüzsüzlük yapıp Rüzgar' ı aradım. İkinci çalışta açtığı için ben sevinirken o umursamaz ifadesini takınıp "Ne var?" dedi. Gözlerimi devirerek "Bende iyiyim öyle yağmurda ıslanıp gidiyoruz işte." dedim alayla. Sıkkın bir şekilde nefes alıp "Durum bilgilendirmesi yapmak için mi aradın?" dedi. "Hayır gelip beni alman için aradım." dedim bilmiş bir tavırla. Dalga geçerek "O zaman boşuna aramışsın güzelim. Senin için o kıymetli popomu kaldıramıyacağım." dedi ve ben daha 'Senin popon zaten göklerde' diyemeden yüzüme kapattı. Sinirle numarasını tuşlayarak telefonu kulağıma götürdüm. Bu sefer sonlara doğru telefonu açtığında bıkmış bir şekilde "He canım söyle dinliyorum." dedi. Kendimden emin bir şekilde "Eğer beni burdan hemen şimdi almazsan annemleri arayacağım." dedim. Telefondan kahkaha sesleri gelince daha da sinirlendim. "Korkutma yöntemlerini geliştirmen gerekiyor. Bu biraz ilkokulda kalmış sanki ha?" dedi alayla. Sakinliğimi koruyarak "Babana her gece evden gece yarısı çıkıp bu seferde beni gece bir başıma sokakta bıraktığını söyleyip ağlamamdan bahsediyorsan... Haklısın ilkokul" dedim aklıma ilk gelen senaryolarla. Karşı taraftan bir süre ses gelmeyince alayla "He canım söyle dinliyorum." dedim. En sonunda konuşup beni şaşırtarak "Babam umrumda değil ne bok dersen de." diyip yüzüme kapatmıştı. Şaşkınlıkla telefona bakarken ne bok yiyeceğimi düşünüyordum. Yağmur yeniden şiddetlenmeye başlayınca zaten ıslanmış olan çantamı başımın üstünde tuttum. En iyisi eve yürümekti ama korkuyordum. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi açıp emin adımlarla ilerlemeye başladım. Karanlıktan ve yalnızlıktan korkan biri için bu yol oldukça korkutucu olurdu ve bu yol oldukça korkutucuydu.

Üvey AbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin