4- Tokat Attım Sanırım

2.6K 113 13
                                    

Düzenlendi.

Kulaklarımı tırmalayan alarmı kapatıp yataktan doğruldum. Gözlerimi ovuşturup alarma baktığımda saat daha sekizi on beş geçiyordu. Paytak adımlarla yatağımdan kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı taradım. Banyodan çıkıp tekrar odama girdim. Makyaj olarak bir kapatıcı ve rimel yeterliydi.

Siyah, deri taytımın üzerine kalçamı kapatan ince gri kazağımı geçirdim. Saçlarımı kazağın içinden çıkartıp elimle düzelttim. Siyah, kumaş çantamın içine kalem ve defterlerimi koyup fermuarını kapattım. Siyah, kolları baklava desenli deri ceketimi de giyip aynaya baktım. Kendimi baştan aşağı süzdüğümde geçerli not verip aşağıya indim.

Kahvaltı yapmak istemediğimden direkt kapının önüne ilerledim. Harika! Rüzgar' ı unuttum. Yukarıya baygın adımlarla çıktım. Rüzgar' ın kapısını çalmaya başladım. Okula geç kaldığım aklıma gelince içeri girdim. Normalde okula geç kalmayı fazla takmazdım. Hatta hep geç kalırdım ama daha ilk günden dikkat çekmek benim adıma hiç iyi olmazdı.

Üstündeki yorgan beline kadar sıyrılmış sağ ayağı dışarıda, sırtı dönük uyuyordu. Üstünde siyah tişört, altında ise gri eşofman altı vardı. Yüzü sağ tarafa dönük olduğu için büzüşmüş kırmızı dudaklarını çok rahat görebiliyordum. Bu haliyle oldukça tatlı görünüyordu.

Kafamı hızlı bir şekilde sallayıp düşüncelerimi kovarken Rüzgar' ın yatağının yanına geldim. Onu uyandırma için omzuna dokunduğunu anda, nasıl olduğunu anlayamadan arkasını dönüp beni yatakla arasına kıstırdı. Bir eli boynumu sıkarken diğer eli ise bileğimi kavramıştı. Bacaklarımı bacaklarıyla kıstırarak hareket etme eylemimi sıfıra indirmişti. Yüzü gerilmiş, kaşları çatıktı. Ben, ona korkuya karışmış şaşkın gözlerle bakarken o beni birkaç saniye süzdükten sonra boğazımdaki elini gevşetti. Eliyle birlikte yüzü de gerginliğini kaybetmişti. Ben öksürürken o ise hızlı denilemeyecek hareketle beni inceleyerek üzerimden kalktı.

- Bu saatte kalkmayı sevmiyorsun herhalde(!).

Çatallaşan sesime dudaklarımı büzerken o sadece göz çevirmekle yetinmişti.

Beni hiç takmadan yanımdan kalktı ve odadan çıktı.

- Kapıyı da kapataydın bari(!).

Kapı bir kaç saniye sonra yüksek sesle çarpılınca oturduğum yataktan sıçradım.

Oturma odasında 15 dakika bekledikten sonra Rüzgar gelmişti. Siyah tişörtün üstüne gri eşofman üstü ceketi geçirmiş altına da siyah pantolon çekmişti. Benden büyüktü ama yaşını göstermiyordu. Bakmaya doyulamayan bir güzelliği vardı ve o, bu güzelliğin altını siyahla çiziyordu.

O hızlıca kapının önüne giderken bende onu koşar adımlarla takip ediyordum. En azından kibarlık olsun diye yüzüme bakabilirdi.

Arabanın arka kapısını açmak için uzanırken kapıyı kilitledi. Resmen benle oyun oynuyordu. Dün arka koltuğa beni atarken bugün ise kapıyı kilitliyordu. İçimden gelen kahkahalar atarken onu dövme isteğini bastırıp ön koltuğa yerleştim.

Yolda; ona, attığım kaçamak bakışlarımı yakalaması ve benimde utanarak zıt yöne bakmam dışında hiç bir şey olmadı. Arada bir binalarin renklerine bakmam dışında...

Okula vardığımızda saatin 8.30 olduğunu ogrendigimde evin okula uzak olduğunu anlamıştım. Aslında arabada durmak benim için 1 saat gibi gelmişti.

Kendimi dışarı attıktan sonra Rüzgar' a dönüp, kibarlıktan, teşekkür edecekken arabayı son gazla okuldan çıkarmıştı. Ya okuldan yada benden nefret ediyordu. İkinci seçenek daha yakındı.

Üvey AbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin