-5-

11.6K 1K 35
                                    

Garip tanışmamızın ardından oldukça garip hissetmem sürüp gidiyor. Öyle ki hafta sonu geldiğinde kızlar da bu durumu fark etmiş görünüyor.

-Meyra, aklın nerede senin?

İşaret parmağımı başıma yerleştiriyorum. Simya ve Zeynep "İğrençsin!" nidaları eşliğinde bağırmaya başladığında bile aldırmıyorum.

Kafam karışmış durumda. Bayağı hem de.

Yani... Bilemiyorum. Kendimi anlayamıyorum daha doğrusu. Çocuktan neden korkuyorum? O neden beni korkutmuştu? Madem aramızda korkuya dayalı bir ilişki olacaktı, niye birbirimize gülümseyip isimlerimizi söyledik? Ve madem böyle tanışmış haldeydik, bir sonraki yemekleri niye ayrı yedik?

Arkadaş olduk mu, olmadık mı?

Korkmalı mıyım, korkmamalı mıyım?

Ah, ama doğru... Bir suç işlemedikçe, korkmayacaktım değil mi? Ne aptalca!

Dudaklarımı kemirmeye başlıyorum. Bunu her seferinde yapmaktan nefret ediyorum.

-Kızım, cidden iyi değilsin sen! Ne oldu?

Aslında her şeyi biliyorlar ama sanırım bu meseleyi kafama taktığımı düşünmüyorlar. Galiba takmıyor olmam gerekiyordu. Peki, öyleyse neden takıyorum?

-Şu çocuk, diyorum elimdeki kitabı bırakıp kızlara bakarken.

-Hangisi? Batı mı?

Simya, Zeynep'e vuruyor şakayla:

-Onun adı Batu.

-Her neyse!

İkisi didişirken yüzümü buruşturuyorum:

-Devran.

-O ne alaka ya?

Zeynep kaşlarını çatıyor. Simya da ona katılıyormuş gibi görünüyor.

-Ne demek, ne alaka?

-Çocuğun sadece adını öğreniyorsun ve şu çocuk diye dalıp gitmelere mi başlıyorsun?

Simya bana aptalmışım hissi veren bakışlarıyla bakıyor. Dudaklarımı dişleme işinde biraz daha ilerleyecek olursam, parçalayabileceğim bir dudağım kalmayacak sanırım.

-Öyle değil.

-Nasıl?

-Niye?

Üçümüz art arda konuşunca anlamlı bir şeyin ortaya çıkmasını bekliyor insan ama sonuç ortada.

-Canımı sıkıyorsunuz, diyorum surat asarak.

-Sen de bizim canımızı sıkıyorsun.

-Siz benim canımı daha fazla sıkıyorsunuz.

Birbirimize sinirle bakarken annem odaya giriyor. Elinde atıştırmalık bir şeyler görünce acıktığımı hissediyorum. Meyvelere yumulup bol bol su içmek, hobimdir.

-Âşık mı oldun?

Tabii suyla boğulana kadar öyleydi.

Allah'tan annem odada değil, kadının kalbine inerdi herhalde.

Öksürük krizi içerisinde Simya'yı yumrukluyorum. Nefes alabilmek o kadar zor ki içtiğim suyun burnumu yaktığını hissediyorum. Gözlerimden yaşlar akarken bir yandan da Simya'yı tekmelemeye çalışıyorum.

Sonunda ortam biraz olsun duruluyor ve konuşmayı başarıyorum:

-Önce beni korkuttu, sonra benimle yemek yedi. Şimdi korkmaya devam mı etmeliyim yoksa normal mi olmalıyım karar veremiyorum.

Simya tedbirli olmam gerektiğini düşünüyor, Zeynep ise onu boş verip Batu ile vakit geçirmemi tavsiye ediyor. Anlayacağınız arkadaşlarım hiçbir işe yaramıyor.

Nihayetinde ikisini de gönderip ders çalışmaya başlıyorum harıl harıl.

Evet, tahmininiz doğru: Bu da hobimdir.









Instagram: kopru_busra

FrambuazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin